Ayşe Arman: Hayatta herkese ikinci bir şans verilmeli mi?







Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Geçenlerde beni BRT'deki programına konuk etmek istedi. Ne yalan söyleyeyim, o ana kadar Cem Özer'le röportaj yapmak gibi bir derdim ve arayışım yoktu. Ama adını duyar duymaz, ‘‘Ya, bu adam ne yapıyor’’ oldum. Durduk yerde aklıma düştü. Sıkı bir salvoyla programına çıkmaktan yırttım, onu röportaja ikna ettim...

HAMİŞ: Ben aslında bir düşüş röportajı yapmaya gitmiştim. Herkesin bilip bilmediğinden emin değilim ama Cem Özer bir iddiaya göre, ailece görüştüğü yakın arkadaşlarından birinin kızına tecavüz etmişti. Bu laflar ortalıkta dolaşmaya başladıktan sonra zaten kan kaybetmekte olan Özer, piyasadan silinecek duruma geldi. Boşandı. Adı sanı silindi. Borca harca battı. Kısacası hayatı kaydı. Bu düşmek nasıl oluyor diye konuşmak istedim. Sorduğum bütün sorulara cevap verdi. Şimdi yeni bir hayat kurmaya çalışıyor, ben de size soruyorum (artık bu röportajların alanını da çok genişlettim): Hayatta herkese ikinci bir şans verilmeli mi? Bekliyoruuuuum!

ÇIKINTILIK MANASIZDI

Sizin ağzınızdan duymak istiyorum, sahip olduğunuz bütün kredileri nerelerde kaybettiniz?

- Hayatın içinde. Hep öyle değil mi zaten? Hayatın içinde kazanıyoruz, hayatın içinde kaybediyoruz.

Üst üste gelen, yaptığınız bütün hataları tek tek sayın.

- Sosyal görünüyorum ama birebir ilişkilerde çok zayıfım. Hani dostlarını arar sorar ya insanlar, ben yapmadım. Hataydı. Pek çok insanı kırdım, kendimden uzaklaştırdım. Kendimi anlatamıyorum ben. Çenemle para kazanıyorum ama kendimi ifade etmekte son derece becereksizim. Bu kadar çıkıntı olmanın bir manası var mıydı? Törpüle kendini. Yapamadım. Sonra paranın pulun kıymetini bilemedim. Bugün bana on milyar ver, akşama yok. Nerede harcıyorum? Kumarım yok, uyuşturucum yok. Yaşamaya gitti işte. Ben hep şöyle düşünüyordum: Kazandığın kadar değil, harcadığın kadar zenginsin. İçimizden geldiği gibi yaşıyorduk, seyahatlere gidiyorduk. Bir tekne yaptım, kimse 12 metrelik bir tekneye öyle bir harcama yapmaz, joy stick'le çalışıyordu. Personel olmayacak, ben kullanacağım, özgür olacağım ya.

Şimdi bütün bunları sersemlik olarak mı değerlendiriyorsunuz, yani biraz da insan kenara para koyardı mı diyorsunuz?

- Yok, sersemlik değil. O parayı harcayarak sahip olduklarım beni eğitti. Ama bir ev alabilirdim kendime. Kenara biraz para atabilirdim. Çok dikbaşlıyım. Kimseyi dinlemedim. En iyi evlerde zaten oturuyorum, satın almakla niye uğraşayım dedim. Hayatı garantiye alma çabalarını kendime güvensizlik olarak değerlendirdim. Bir gün ben bitecek miyim ki? Musluk akarken, küpünü doldur dediler. Bu musluk hiç bitmeyecek ki, hep akacak dedim. Şimdi deniz gören dubleks bir yalıda değil de, burada oturuyorum. İnsana ağır gelmez mi? Gelir. Ama oturuyorum. Bir de çok başım dönüyordu. Aşk, meşk. Hadi havai fişekler uçsun. Paranın büyük kısmını da işte kaybettim. İş ortamı yaratayım istedim, battı gitti.

ÇÖKÜŞ MÜ KOMPLO MU

Bu ülkenin en tanınmış talk-show'cularındandınız. Sizce ne oldu? Nasıl oldu da, ‘‘vah vah’’ dediğimiz insanlar listesinin en tepesine oturdunuz. Bu şansızlık mı, spontane bir çöküş mü, yoksa komplo mu?

- Ne iyi, sonuncuyu hiç kimse sormamıştı. Tamam şansızlık, çöküş ama bir komplo da var. Elimde kesin kanıtlar olmadığı için izah etmem zor ama iftiralarla örülü ciddi bir klik var. Karşıma duvarlar çektiler. Ben de dedim ki, bir dakika ya, ben çekiliyorum. Uçak, sürekli havada kalmaz yakıt almak ve motor bakımı yapmak için inmek zorundadır. İnmen gerekir ki, tekrar havalanabilesin. Şimdi derlenip toparlanıp, sakinleşiyorum. Ama hala ayaktayım. Durun bakalım diyorum, daha bitmedi. Hem maçı en çok yumruk atan değil, yumruğa en çok dayanan boksör kazanır.

Dibe vurmak bu mu oluyor?

- Yere indim demeyi tercih ediyorum. Ama hatalarım var. Daha da yapmayacak mıyım? Tabii ki yapacağım. Ben bu evde oturur, emekli maaşıyla geçinip hiçbir şey yapmazsam, sıfır hatayla yaşamam mümkün. O da bana göre değil. Bana uygun olan yeniden küllerimden doğmak.

Ailece görüştüğünüz birilerinin kızına cinsel tacizde bulunmak şu anda başınıza gelen herşeyin başlangıcı mıydı, yoksa son noktası mı?

- Cinsel tacizle değil, tecavüzle suçlandım ben. Ve bu herşeyin sonuydu. Çünkü atılabilecek başka bir iftira kalmamıştı. Bundan kötüsü var mı? Ortada tuhaf bir durum var tabii: Böyle bir şeyi yapabilecek insan, bir kereliğine yapmaz. Cinsel açlıksa, bir kereliğine yaparsın. Yani küçük bir kız çocuğuna böyle rezilliği yapıyorsan, ya sende bir hastalık olması lazım ya da tekrarının olması lazım. Mantık böyle söylemiyor mu? Bir de neden bir insan en popüler olduğu, etrafında Türkiye'nin en güzel kadınlarının koşturduğu zamanda böyle bir şey yapsın? Ve eğer böyle bir şey varsa, neden olduğu söylenen tarihten 6 sene sonra bu olay ortaya çıksın? Tüm bu sorularımın cevabını öğrenmek için o insanların peşine düştüm. Telefonlarıma bile çıkmadılar. Yüzleşmek istedim, istemediler. Benim 11 yaşındaki kızıma biri böyle bir şey yapsa, ben adamı oyarım.

İyi de, neden siz böyle bir komploya kurban gidesiniz?

- Bilmiyorum ki. Sadece neden ben olmayayım ki diyorum. Böyle bir şey olmadı. Kafayı yer insan ya. Ben bunu taşıyamam ki. Herhangi bir kadına cinsel tacizde bulunmama gerek yoktu ki. Cinsel tacizde bulunan değil, tacize maruz kalan adamdım.

O zaman siz şunu iddia ediyorsunuz: Ben tamamen masumum, benim üzerime bir bok attılar ve beni mahvettiler. İyi de yeryüzünde bu konumda olan başka insanlar da var, Woody Allen mesela. Ama adam yok olmuyor. Demek istiyorum ki, belki de siz demode kaldığınız için bir düşüş yaşadınız?

- Klasik olan herşey demodedir zaten. Woody Allen da öyle. Evet demodeyim. Pop değilim ben. Hiçbir zaman reytinglerim kıyamet koparmadı. Yüzde 18'lerde 20'lerde geziniyor olsam zaten kimse bu iftiraları umursamazdı. Ama bitiyor gözüyle bakılan bir adamdım. Türkiye genç bir nüfus, yeni bir şey mi parlıyor, hemen dikkatler oraya kayıyor. Burger King çıkınca, herkes Mac Donalds'ı bırakıp Burger King'ci oluyor. Beyaz çıkıyor dikkatler Beyaz'a kayıyor, Okan çıkıyor, Okan'a bakılıyor. Onlardan mı sıkılıyorlar? Demode olan tekar moda oluyor. Giyim, kuşam da olduğu gibi.

Şimdi yapmaya çalıştığınız ne? Sıfırdan başlamak mı?

- İsteyerek yapmıyorum ama 8 senelik periyotlarla, hayatım hep sıfırlanıyor. Madd,i manevi. Bu da 42 yaşındaki bir adamı genç tutuyor. Senaryo yazıyorum, film projlerim var. Şudur budur. Bana kurulan komplaya herkes inanmıyor, işine gelenler inanıyor.

BENİ AŞK ŞAŞIRTTI

Kendinizi hiç açıklama, savunma gereği hissetmediniz mi?

- Ne yapacaktım? Sözü edilen adam benim, ben böyle bir şeyi yapmadım mı diyecektim? İnsanlar beni, ismimi vererek hiç açıkça suçlamadılar ki. Hep kapalı kapılar ardında yaptılar. Ben de dedim ki, mantığını kurun bana. Psikolojik tedavi görmüş bir çocuğun rüyası da olabilir tüm bunlar. Ben insanlara dokunurum, sarılırım. Touchy bir insanım. Sen bunu farklı algılıyorsan, benim suçum yok ki.

Bir zamanlar gazetelerin birinci sayfalarında yer alırken, şimdi ‘‘Aaa bir de Cem Özer diye bir adam vardı’’ konumuna düşmek, insanda nasıl bir psikoloji yaratıyor?

- Kenarda köşede birşeyler yaparken bir gecede keşfedilip şöhret olmadım ki ben. Bu sene sahneye çıkışımın 25'inci yılı. Bunun 15 senesi tiyatroda geçti. Sonra kabare seyircisi tanıdı beni, daha sonra televizyon. Yani beni ün şaşırtmadı, her şey yavaş yavaş oldu. Ama beni aşk şaşırtı. Hayal ettiğimin çok ötesinde bir hayatım vardı. Şimdi ise, yapmak istediğim herşeyi yapabilecek kadar değil de, istemediğim şeyleri yapmayacak kadar hayatımı garanti altına almak istiyorum. Ve tabii kızımın hayatını. Evet, attan indim eşeğe bindim. Ama ben yayan da yürürüm ne olacak.

A) Hırs, ‘‘challenge’’, yeniden aynı noktaya dönme arzusu B) Ben zaten ölmüşüm, hayatta kalsam yeter. Hangisi?

- Hırsım yeniden aynı noktaya dönmek değil. Bilkent'in spor salonunu İbrahim Tatlıses'ten daha çok doldurdum ben. Kızların popolarını ve göğüslerini imzaladım. Yani tüm bunları yaşadım. Türkiye'de pek az insan, Oscar'ı kendi yerinde izler. Biz Esin'le gidiyorduk, o starlarla aynı havayı tenefüs ediyorduk. Şimdi hırsım bunlar değil, aşkın bana getirmiş olduğu tembellikten dolayı hayatımda bir dolu şey yarım kaldı. Onlara konsantre olmak istiyorum.

Bu dönemde yanınızda kimse var mıydı, yoksa tamamen yanlız mıydınız?

- Hiç tahmin etmediğim insanlar yanımdaydı ve hiç tahmin etmediğim insanlar benden vebalı gibi kaçtı. Milletin eline bir fırsat geçmişti, bu sivri pezevenk sonunda tosladı dediler. Bu takır takır konuşan, bize posta koyan herif sonunda kucağımıza oturdu.

Esin Maraşlıoğlu başınıza gelen en iyi şey miydi yoksa en kötü şey mi?

- O gelene kadar gelen en iyi şeydi. Ondan sonra daha iyi bir şey de geldi. Çıkarsız, karşılıksız dostluğun ne olduğunu öğrendim.

Şimdi onu, yanında başka adamlarla görünce ya da alışılmışın dışında erotik fotoğraflarını görünce ne hissediyorsunuz: a) Bana tamamen yabancı b) Ben onun eski kocasıyım

- Eski kocası gibi hissetmiyorum. Hayatın bir döneminde yollarımız kesişti, o kadar. Esin'le yaşadığım dönemi unutmam mümkün değil ama bu Esin'i unutmayacağım anlamına gelmiyor. Esin'i unuttum mu? Evet. O aşkı unuttum mu? Hayır. Çünkü ben yarattım o aşkı. Nasıl unutabilirim ki? Yoktu ki öyle bir şey, zorla ben yarattım.

Madem böyle bir şey yoktu, o sizin senaryonuzun içinde neden yer aldı?

- Hoşuna gitti. Böyle deli gibi aşık olan bir adam hangi kadının hoşuna gitmez.

Şimdi ne yapıyorum?

BRT'de show programım var. Beni değişmiş buluyorlar. Haklılar. Yaptığım hatalardan biri de, son iki sene kendi özel meşgalelerimden dolayı işimi yalapşap yapmamdı. Seyirciyi umursamıyordum, şimdi öyle değilim. Kiss FM'de de hafta içi hergün bir chat-show yapıyorum. Sonra, ‘‘Baylar bayanlar’’ diye kadın erkek ilişkileri üzerine iki kişilik müzikli danslı bir gösteri hazırlığı içindeyim. Ve bir film hikayem var. Kendimden yola çıkarak yazdığım bir aşk hikayesi. Benim hikayem, bizim değil. Millet spekülasyon yapacaktır, yapsın, ben bir aşk yaratan ve onu kendi başına yaşayan bir adamı anlatıyorum. Başka? Bebek Kahve'ye gidiyorum. Motosiklet kullanıyorum. Motosikletten düşüyorum. Eski şaaşalı hayatım yok. Şöförler şunlar bunlar yok. Ulus Pazarı'na gidiyorum, sıradan yaşıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları