Paylaş
Elif'in 9 yaşındaki kızı Deniz hepimize soruyor:
İçimden, ilahi adalet diliyorum.
Kimileri refahın, sevginin içine doğuyor, kimileri de bir ömür sefalet, yoksulluk, yalnızlık içinde çırpınıyor. Elif’in payına düşenleri aşağıda okuyacaksınız.
Anne yok, sevgi yok, para yok, eğitim yok, oradan oraya savrulup dur. Yapmadığı iş, çekmediği acı kalmıyor. Bitmez tükenmez bir sınav gibi yaşadıkları.
Sonra bir adamla tanışıyor, tam “Kurtuldum, benim ailem olur” diyecekken, ortalıktan toz oluyor.
Elif, İstanbul gibi bir şehirde dımdızlak kalıveriyor.
Gazetecilikte vurup kaçmak gerekiyor. Hep, “O haber bitti, bir sonraki, bir sonraki... O yazı bitti, bir sonraki, bir sonraki...” Üzgünüm... Ben yapamıyorum. Yapmak da istemiyorum. Normal hayatta da tutturuğum. Kafayı bir şeye taktım mı, başka bir vagona kolay atlayamıyorum. Kadın şiddeti benim için bitmiyor, çünkü lanet olası hikâyelerin, ardı arkası kesilmiyor, o yüzden vurup kaçamıyorum. Bugün de aynı konuya devam ediyoruz... |
ELİF’LE DENİZ’İN HİKÂYESİ
* Adınız?
- Elif.
* Yaş?
- 33.
* Nasıl başladı hikayeniz?
- Annemi küçükken kaybettim. Babam ve akrabalarım beni evlatlık vermek için uğraştılar. Birkaç ayrı ilde ve ailede yaşadım, acıklı bir çocukluk geçirdim. Okutulmadığım için mesleğim yok. Bütün hayatım boyunca çalıştım. Evlere temizliğe gittim, çocuk bakımı, hasta bakımı, kafede garsonluk, yapmadığım iş kalmadı. Ben hep kimsesiz yaşadım. Sonra İstanbul’da bir otelde çalışmaya başladım. Orada biriyle tanıştım. Dedim ki, “Allah sonunda yüzüme baktı, bana sahip çıkacak birini gönderdi.” Aşçıydı, evlendik, bir bebeğimiz oldu. Kızım Deniz 9 aylıkken, o da çekti gitti...
* Niye?
- Bilsem. Dünyayı gezen gemilerde aşçılık yapmaya karar verdi, ben kaldım mı minicik bir bebekle tek başıma. Evlere temizliğe gidiyordum, kızım bir kenarda uyuyordu. Sonra alerjik astım oldu, şu an, ev tozuna alerjisini var. Bu yaşıma kadar onu çırpınarak getirdim, ama büyüdükçe işler zorlaştı. Şimdi 9 yaşında ve benim savaşma gücüm kalmadı. Kızımı iyi yetiştirmeye çalışıyorum, benim yaşadıklarımı yaşamaması için direniyorum, ama tek başınayım. Devletin sığınma evlerinde kaldık, orası korkunç, saat 10’da bağırıyorlar, “Bütün çocuklar yatağa!” Herkes kaçıyor. Deniz nasıl korkuyordu anlatamam, “Gidelim buradan” diyordu, yemek saatli, yatma saatli hepsi belli. İyi de nereye gideceğiz? Sonra bir şekilde Mor Çatı’yı öğrendik, başvurdum, bizimki duygusal şiddet olmasına rağmen sağolsun kapılarını bize de açtılar. Burada huzurluyuz. İlk seferinde 10 ay kaldık, psikolojik destek aldık, “Tamamdır kendi ayaklarımızın üzerinde durabiliriz” dedik, iş buldum, ev tuttuk ama yine olmadı...
* Neden?
- Olmadı. Aldığım maaş yeterli değildi. Kimse çocuklu bir kadın da çalıştırmak istemiyor. “Sana iyilik yaptık iş verdik, daha ne istiyorsun” havasındalar. Kızımı ne okula bırakabiliyordum ne de okuldan alabiliyordum. Zavallı çocuk, kendi kendine gidip geliyordu evden okula, okuldan eve. Çünkü benim hep çalışmam gerekiyordu, hep işte olmam gerekiyordu. Kızım hep yalnızdı, bırakacak yerim yoktu, hasta olduğunda dahi başında duramıyordum. Yetişemedim her şeye, sonunda kirayı da ödeyemedik, havagazı kapandı, yemek alacak para da bulamayınca, tekrar Mor Çatı’nın kapısını çaldık. Yine kabul ettiler, elimden tutmasalar mümkün değil bu durumda bile olamazdım.
* Nasıl bakıyorsunuz geleceğe?
- Korkuyorum. Kızım da bu endişeyi yaşıyor. Birkaç kez denedim, başaramadım ya, artık kendime de güvenemiyorum, yeniden denesem başarabilir miyim, onu da bilemiyorum. Ama kızımın harcanmasını istemiyorum onu kurtarmak istiyorum, benim gibi olmasından çok korkuyorum. Zaten geçen gün bir şey söyledi, çok içime oturdu.
* Ne dedi?
- “Hayatım sığınma evlerinde geçtiği için benden kim özür dileyecek?” dedi. O kadar sarsıldım ki. Önce anlayamadım ne demek istediğini. Sonra dank etti. Sürekli yer değiştirmek ona iyi gelmiyor, aksi gibi okulda da çok başarılı, pırlanta gibi bir çocuk. Onun için her şeyi yaparım, yeter ki sabit bir işim, sabit bir evim olsun. Bir insan elinden tutulmadığı zaman kayboluyor, biz de kaybolmak üzereyiz...
HAMİŞ: Elif çok çalışkan, dışarıdan ilkokulu bitirdi, şimdi ortaokul sınavlarına hazırlanıyor.
NELER YAPILMALI?
* Evet, kadın sığınaklarının sayısını artırmalı, Mor Çatı’nın sığınma evi model alınmalı. Onlar da zaten bilgilerini, bunca yıllık deneyimlerini paylaşmaya hazırlar.
* Hakimlerin, savcıların kadınlardan yana karar çıkarması çok önemli. Erkek bakış açısının özellikle değişmesi gerektiği yer burası. Evet, Ailenin Korunması Kanunu, eksik de olsa, isabetli bir yasa ama süreç hızlandırılmalı, çok daha seri olmalı. Aynı güne mahkeme vermek yerine, üç ay sonraya verilirse, şiddete uğrayan o kadının sokak ortasında öldürülmeyeceği meçhul.
* Kadın 4320’sini aldıktan sonra, polis, haftada bir bulunduğu yere gidip, eşi tarafından rahatsız edilip edilmediği sormalı. Kadın şikayetçi olduğunda, karar, cezaya çevrilmemeli. Ama genellikle ne oluyor? Dayakçı, bir gün nezarette tutuluyor, ya para cezası veriliyor ya da cezası erteleniyor. Sonra kadını yine buluyor, yine dövüyor, ya da bu sefer vuruyor.
* Kadınlar şiddeti kullanarak iftira atacaklar ya da erkeklere haksızlık yapacaklar diye korkuluyor, o yüzden de kadınların inanmakta gecikiliyor. Ama şurası gerçek, her gün bu ülkede 3 ile 5 kadın öldürülmeye devam ediyor.
Şiddet uygulayan erkekler bakın nasıl numaralar çekiyorlar?
PSİKOLOG Feride Yıldırım Güneri anlatıyor:
* İşi gereği kendini savunmayı öğrenmiş bir danışanım vardı. Kocası da kendi meslek grubundan. Hamileyken, adam, kadını yere yatırıyor, karnını tekmeliyor, sonra karnının üzerine oturuyor. Bebeğine zarar vererek onu cezalandıracak. Kadın da, kendini korumak için adamın boynuna yapışıyor ve sıkmaya başlıyor. Adam hemen kalkıyor, hastaneye gidiyor ve “Karım beni boğmak istedi” diye rapor alıyor. Kadın, şu anda bunu neden yaptığını mahkeme huzurunda kanıtlamak zorunda.
* Erkekler, “Karım bana şiddet uyguladı, ben de nefsi müdafa yaptım” diye bir numara geliştirdiler. Avukatları onlara böyle akıl veriyor. Ve polis, ciddi ciddi ifadelerini alıyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki, bir kadının bir erkeğe fiziksel şiddet uygulaması çok zor. Ama erkekler “bilgi”ye kadınlardan daha kolay ulaştıkları için, kanunun etrafından nasıl dolanabileceklerini daha hızlı öğreniyorlar.
Paylaş