Hayat durdu

TIRNAKLARIM yok artık.

Haberin Devamı

Dibine kadar yemiş bulunuyorum.
Etlerimi de kopardım.
Sinirden, gerginlikten.
Ellerim artık çocuk eli gibi.
Şaşkın ve ürkek.
İçimi yansıtıyor.

GÖĞSÜMÜN ORTA YERİNDE  BİRİ OTURUYOR

Nefes almakta güçlük çekiyorum.
Fazla kilolu biri, göğsümün tam orta yerinde oturuyor gibi.
Bir iç sıkıntısı ki, anlatılır gibi değil.
Yaşananlardan başka bir şey düşünemiyorum.
Varsa yoksa son günlerde yaşadıklarımız.
Başka hiçbir şeye konsantre olamıyorum.
Olursam, kendimi tuhaf hissediyorum.
Bir tek Gezi protestocularıyla röportaj yaparken rahatlıyorum.
Bu bir gazeteci sorumluluğu.
Evdeyken, gözüm televizyonda ama sadece izlemek kesmiyor.
Aynı anda Twitter’a bakıyorum, okuyorum, nehir gibi önümden yüzlerce görüş akıyor.
Kimi doğru, kimi provokasyon.
Ayırt edemiyorum bazen.
Kim ne sebeple yazıyor anlayamıyorum.
Artı 1, Halk TV ve Twitter da bana her zaman iyi gelmiyor.
Bünyem kaldırmıyor.
Üzülüyorum, öfkeleniyorum,
elimi bir cama filan geçirmek istiyorum.
Bir sürü duyguyu aynı anda yaşıyorum.
Ağlamak istiyorum.
Sonra yemek yemek.
Reçellere filan dadanıyorum.
Sonra dışarı çıkıp anlamsızca koşmak istiyorum.
Aslında ne yaptığımı bilmiyorum.

BİR DUYGUDAN DİĞERİNE SAVRULUYORUM

Bir şey yazıyorsun Twitter’a 30 bin kişi üzerine çullanıyor.
Twitter da bazen “Freddy’nin Kâbusu” gibi geliyor.
Evet, işe yarıyor.
Ama aynı zamanda korku koridoru gibi.
Ürküyorum gördüğüm fotoğraflardan, görüntülerden, tehditlerden, yayılan haberlerden.
Gözlerimi kapatıyorum.
Uyumak istiyorum, hatta yorganı kafama çekmek.
Sonra, aniden giyinip sokaklara çıkıp işimi yapmak istiyorum.
Bir sürü duygu arasında
debeleniyorum.

VAROLUŞSAL KAYGI TIPKI DEPREM SONRASI GİBİ

Ama şurası gerçek...
Hayat artık akmıyor, takıldı, kaldı.
Devam etmiyor, edemiyorum.
Haziran bitiyor neredeyse ama yaz başlayamıyor.
Korkmaktan nefret ediyorum ama korkuyorum.
Varoluşsal bir kaygı yaşıyorum.
Depremden sonra da böyle olmuştu.
O da bir tür şoktu, travmaydı.
Çünkü sanki deprem bizim başımıza gelmezdi.
Ama işte gelmişti.
Çok sıkıntılı bir dönem geçirmiştik, ama böylesine bir şiddet yaşanabileceğini de aklımızın ucundan geçirmiyorduk.
Sanki başka yerlerde olurdu, Şırnak’ta olurdu...
Uzaktan üzüntüyle izlerdik.
Ama başımıza geldi.
Ezberler bozuldu.
Nişantaşı’nda oldu, Teşvikiye’de oldu...İnsanlar gazdan evlerine giremediler, boğuldular, astım krizleri geçirdiler...

HERKES ŞAŞKIN HERKES TEDİRGİN KAOTİK BİR RUH HALİ

Kafaları patladı, gözleri çıktı...
Öldüler...
Doktorlar, avukatlar yaka paça gözaltına alındılar.
İşte hal, bu hal.
Aynen deprem sonrası gibi.
Travmatik.
Herkes şaşkın, herkes tedirgin.
Ve bitmek bilmeyen bir kaygı.
Bence hepimizi zannettiğimizden daha fazla etkiliyor bütün bu olan biten.
Bu “kaotik ruh hali”ni bir tek kişi durdurabilir.
O da durdurmadığı gibi tırmandırıyor.
Sürekli çıkıyor, azarlıyor.
Hayatımıza tahakküm eden baskıcı, otoriter biri gibi.
Üstelik geri adım atamıyor.
Olmuyor, bilmiyor...
Annelerin Gezi’ye gelmesi de aynen çocuklarını baskıcı babaya karşı korumak isteyen anne tavrı.
Kadınların, çocukların bir bölümü farklı şeyler istiyor.
Ama takan yok.
Cevap şiddet, sadece şiddet.
Bu toplum değişiyor.
Yeni bir şeyler gelişiyor.
Kulak veren yok.
Hayatlarına bu kadar sert ve katı bir şekilde karışılmasını is-te-mi-yor-lar.
Azarlanmak is-te-mi-yor-lar.
Küçümsenmek, dışlanmak is-te-mi-yor-lar.
Buraya kadar geldik, ama ilerleyemiyoruz.
Hayat artık akmıyor.
Duran adamlar, duran kadınlar gibi... Durdu.
Allah sonumuzu hayretsin!

‘Facebook ve Twitter’da  Gezi’ye dair paylaştığınız  her şeyi sileceksiniz!’

Haberin Devamı

ASİSTANIM, dün yüksek lisans başvurusu için, mezun olmak üzere olduğu üniversiteye, yani Marmara Üniversitesi’ne gidiyor.
Görüşmede hocası: ‘Eğer burada, yüksek lisans eğitimine kabul edilmek istiyorsanız, Facebook ve Twitter’da Gezi’ye dair paylaştığınız her şeyi sileceksiniz!’ diye uyarıda bulunuyor.
Asistanım da, ‘Bunun çok etkili olacağını sanmıyorum’ diyor.
Hocası, ‘Sen bilirsin, o zaman başka üniversitelere başvurursun, bir sürü özel üniversite var. Siz farkında olmayabilirsiniz ama Facebook’ta okul adına açılmış bütün sosyal gruplar dekanlık tarafından didik didik takip ediliyor!’ yanıtını alıyor.
Yani artık bu gençleri de fişliyorlar! Tıpkı kürtaj yaptıran, yaptırmak isteyen kadınları fişledikleri gibi!
Meydanlara çıkıp, ‘Baskıya, şiddete, zorla kabul ettirmek istediğiniz düşüncelerinize karşıyız!’ diye yüzlerine açıkça haykıran bu çocuklara karşı, kaçak dövüşüyor devlet!
Gencecik beyinlere, ‘Sizin eğitim hayatınızla oynarız!’ mesajı veriyor.
Ve maalesef, direnişten yana olmasına rağmen bu genç arkadaşımın annesi, ‘Sil hemen onları!” diyor kızına...
Başka çaresi olmadığı için... (Selma B.)
m İnanılır gibi değil! Böyle bir sürü benzer durumla karşı karşıya kalıyoruz... Bu da bir dönem, inşallah geçecek...

Yazarın Tüm Yazıları