Haksızsın Ayşe... Neco, herhangi biri değil!

Neco’nun izinsiz fotoğraflanmasını "özel hayata gizlilik" hakkı varmış gibi yazmışsın. Haksızsın Ayşe...

Gazeteciler Neco ile sevgilisini, yatak odasında fotoğraflamadılar ki...

Sanatçı, oyuncu, politikacı gibi halka mal olmuş insanlar, bu kararı vermeden önce özel ve sosyal yaşamlarında o güne kadar sahip oldukları gizlilik haklarından, ister istemez vazgeçerler.

Bu, sadece şöhretin değil, kazandığı paranın, mesleğini devam ettirebiliyor olabilmenin de bedelidir.

Konserlerinde duydukları çığlıkları, alkışları, hayranlıkları, halka karıştıklarında hissettikleri sevgiyi alıp; geriye kalan gereksiz merakları, özel yaşamlarına olan ilgiyi, hatta vermek istemedikleri pozları bir posa gibi atmak lüksleri yok, olamaz da...

Şöhret ve tanınmışlık bu iki kavramı pekmez ve tahin gibi birbirine karıştırmıştır.

İstesen de istemesen de ikisini birlikte yersin, artık pekmeze ya da tahine dönme şansın yoktur.

Popüler olmanın, halk tarafından biliniyor olmanın, kendi açından olayları değerlendirmek istediğinde bir telefonla gazetecileri kapında bulabilecek olmanın, elbette bir bedeli olacak. Herhangi birini düşün, bir iftiraya uğradığında, bu itiraftan kurtulmak için gazetelere, televizyonlara telefon açtığında, kaç gazeteciyi kendi derdini açıklıkla anlatmaya ikna edebilir ki?

Çok az, belki de hiç...

Ama Neco öyle mi?

Haksızlığa da uğrasa, kendi açısını anlatabileceği basın, hep kapısında olacak.

E tabii, bunun bir de "madalyonun diğer yüzü" dediğimiz tarafı var.

Bu şekilde faydasını gördüğü basın, uzaktan kumanda ile çalışan bir kurum değil.

Bilmediği zamanlarda, ummadığı yerlerde karşısına çıkacak, fotoğraflarını çekecek, gizli kalmasını istediği bazı şeylerin gizliliğine izin vermeyecek. Dolayısıyla, Neco, çoğu kez nimetlerinden faydalandığı basının bazen de böyle habersiz ve izinsiz karşısına çıkmasına hazırlıklı olmalı. Gazeteciler, halkın elçileri olarak, onu istemediği zamanlarda da resimleyecekler çünkü.

Neco bu hakkı hem gazetecilere hem de halka ünlü olmakla vermiştir.

Üstelik sokakta ya da halka açık yerlerde sadece ünlülerin değil, sade vatandaşların da gizlilik hakkı yoktur basına karşı...

ABD’de yapılan "privacy" davalarının çoğunda bu sonuç çıkmıştır.

Şimdi ben tüm ünlülerin hiçbir gizlilik hakkı kalmamıştır mı diyorum?

Hayır.

Yatak odalarında, çıplak sevişirken çekilseydi bu fotoğraf, seninle aynı fikirde olurdum. Çünkü bir insanın ünlü olması, onun ünlülüğüyle ilgili olmayan konularda gizliliğinin ihlalini haklı kılmaz. Ama güpegündüz, herkesin görebildiği bir yerde çekilmiş bir fotoğrafa Neco’nun itiraz etme hakkı olamaz... (Gülgün B.)

Meseleyi şahane bir şekilde anlatmışsınız.

Çok hoşuma gitti yazdıklarınız, teşekkür ediyorum.

Sanırım haklısınız.

Ortaya çıkan sonuç da şu: Acayip olan benim!

Çünkü ben gazeteci olarak, pek çok konuda insanların iznini, rızasını alıyorum.

Başka gazetecilerin de, belki benim gibi davranmasını bekliyorum.

Hıyarlık ettiğim konu bu.

Gazeteci olduğum için özel ve ari bir ırktan geldiğimi düşünmüyorum. O yüzden de izin alarak iş yapıyorum. Karşımdakinin "Bu, lütfen off the record olsun. Yazma. Sende kalsın!" dediği şeyi yazmıyorum, "Çocuğumun fotoğrafını çekme!" diyorsa, çekmiyorum, "Sana çok rahat pozlar verdim ama sonra düşündüm ki, o pozlar yayınlanırsa, kocamla papaz olacağım" filan diyorsa, ne kazanırım ne kaybederim diye düşünüyorum ve genellikle o işten vazgeçiyorum. Ya da "Röportajı yayınlamadan yollar mısın?" diyorsa biri, çok tedirginse, yolluyorum. Zaten bu kadar açık davranınca kimse "Onu değiştir, bunu değiştir" yapmıyor, yaparsa da, "Ama siz bunu söylediniz, teybimde kayıtlı" diyorum.

Kısacası ben, "Ben basınım, bana her şey mübah!" yapmıyorum.

Karşımdakini ne kadar incitirim, yaralarım, üzerim diye düşünüyorum.

Bu da, sadece adabı muaşeret kurallarına uymak için değil -çok terbiyeli biri olmadığımı hepimiz biliyoruz- ben akşam yatağımda rahat uyumak için böyle yapıyorum.

Çünkü ben, bana böyle davranılmasını istiyorum.

Ama ortaya çıkıyor ki, "normal" gazeteci tanımına uymuyorum.

"Anormal" olduğumu zaten hepimiz biliyoruz.

Demek ki, ortada problem de yok!

Öpüyorum...


GELİN DÜNÜR OLALIM!!!



Sivri diliniz, açık sözlü oluşunuz, anaç görünmeyen fakat benim diyen anaçları cebinden çıkaracak bir yapıda oluşunuz, aşka bakışınız ve sevgiliniz, bakıcınız ve hatta annelerle olan ilişkiniz... Size söyleyeceğim tek şey var 2000’ler size az gelir 3000’li yılların hatunusunuz! Sizi seviyorum ve Allah’ın emri, peygamberin kavli ile 8 yaşındaki Brad Pitt’e ikizi kadar benzeyen oğlum Halukcan’a kızınız Alya’yı istiyorum.Gelin dünür olalım. Torunlara ben bakarım, siz hiç merak etmeyin! Tamam demeniz halinde, çikolatamı, çiçeğimi kaptığım gibi Dubai’deyim. (Seval G.)

- Torunlara bakma konusunda, kolaylıkla size alanı terk edeceğimi zannediyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz! Kızımı size kaptırmayacağım gibi damadımı da bedavadan bir oğlan çocuğu gibi benimseyip, sahiplenmeye kalkışacağımdan emin olabilirsiniz.


Pomelo ya da Şadok üzerine

á Çukurova’daki adı Şadok. Artık bu adı neye benzetirsiniz bilemem! Pomelo’dan söz ediyorum. Türkiye’de de var, ben 10 yıldır yetiştiriyorum. Türkiye’ye geldiğiniz zaman, belirteceğiniz bir adrese göndermekten mutlu olurum. Tabii kış mevsimi olmak kaydıyla. Bu meyve de, diğer turunçgiller gibi, turunç ağacına aşı yoluyla yapıldığından, çekirdeği pek işe yaramayacaktır. Onun için siz siz olun, çekirdek toplama zahmetine girmeyin. (Uğur P.)

- Adının Şadok olması normal, çünkü bu meyve ile Batı toplumunu tanıştıran kişi Kaptan Şadok. Çok teşekkürler mail’inize. Bana değil de, aşağıdaki mail’in sahibine Pomelo yollarsanız, sevinirim. Biraz emrivaki oldu ama... Adresinizi ona iletebilir miyim? Sevgiler, Adana’ya selamlar.



á Aşk olsun! Pomelo’yu öyle bir anlatmışsın ki, hayatımda ilk defa duyduğum ve tadını bilmediğim bu meyveye aşerdim. Altı aylık hamileyim ve Pomelo istiyorum, simdi ben ne yapacağım? (Zeynep.)

- Zeynep, Uğur P. tamam derse yakında nur topu gibi bir Pomelon olacak! Biraz sabret. Sen de bana adresini yolla ki, Uğur P.’ye iletebileyim.



á Pomelo yazınızı okurken, eşim ile birlikte Pomelo yedik. Bu tesadüf bize de ilginç geldi, size yazmak istedik. Olay İstanbul’da geçiyor, yani İstanbul’da da Pomelo var. Sizin Çukurovalı olduğunuzu biliyorum. Çukurovalı birisi olarak, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde bu meyvenin üretildiğini yetiştirildiğini bilmiyor olmanıza şaşırdım. (Emrah Y.)

- Benim biliyor olup olmamamın hiçbir önemi yok. Önemli olan bu şahane şeyin üretiminin de Adana’da yapılıyor olması. Yaşasın 01!

Kimse dinlemezse ben dinlerim

á Şu bu röportajları bir CD yapsan süper olurdu. Hem o kişilerin ağzından duyardık yazılanları. Hem de bir ilk olurdu. Yok, yok, merak etme kim alır dinler diye. Kimse dinlemezse, ben dinlerdim! Bunu gerçekten senden rica ediyorum, istersen okurlarına da sor, eminim benim gibi düşünenler vardır. (Çiğdem C.)

- Çiğdemcim, çok yaratıcı bir fikir. Hayata geçer mi geçmez bilemiyorum ama başka alanlarında da böyle orijinal fikirlerin varsa, beklerim. Öpüyorum.

ESKİ SEVGİLİLERİ BİR ARAYA TOPLAMA HAYALİ

á Bütün eski sevgilileri, topluca bir araya getirmek, "büyü"ye zarar veriyor; benden söylemesi. Ben yaptım, hiç iyi olmuyor. Hatta felaket oluyor. Herkes artık başka bir dünyaya sahip. Kimse motive olamıyor, geçmişte yaşanmış hazların onda birini bile yansıtamıyor. Bu hayali unut bence. Bırak o mutluluklar, olduğu yerde kalsın. Hatırla ve mutlu ol. Yanaklarında gamzeler, kalbinde bir pırıltı, "Vay be!"...

- Çok teşekkür ederim. Hayatıma müdahale edip bana doğruyu gösterdiniz ama hayalimin de içine ettiniz! Ama kim bilir, belki de siz haklısınız...

Yeni sevgilin Ege olsun

á Güzel kızım. Sen boş ver eski sevgilileri, kocanı mocanı. Bırak koca kentlerde didişmeyi, Dubai’yi filan. Bak ne güzel diyorsun; buralarda mavilik var, balık var, poyraz var, yosun ve kekik kokusu var. Zamansız yaşam var. Kap çocuğunu gel buralara yaşa. Yeni sevgilin Ege olsun. (Arman U.)

- Olsun valla. Ne güzel söylemişsiniz. Ne kadar içten. Ne kadar inanarak. Özenmemek mümkün değil. Ama söylediklerinizi yapabilmem de. Ama bu havuç beynimin bir tarafında hep duracak, haberiniz olsun.
Yazarın Tüm Yazıları