Anladınız, benim de favorim kadınlarım oluyor. Aynen erkekler gibi dönem dönem değişiyor. Birinden birine geçebiliyorum. Tabii yerliler ve yabancılar ayrı kategorilerde. Ölçüm de sadece güzellik, bacak boyu, kalkık popo değil. Duruş, tavır, mesleki başarı, kendini çekmeyi bilme bilinci, vıcık vıck olmayı reddetme isteği, birlikteliği yürütebilme becerisi, aşkı tanımlama biçimi, bir de dişiliği ve erkeksiliği birlikte kullanabilme hali. NTV spor spikerlerinden Burcu Esmersoy’u neden çok beğendiğim öğrenmiş oldunuz. O yüzden onu buldum -evet beğendiğim için- gittim röportaj yaptım...
Biz sizi hangi gerekçeyle, ne zaman, ne münasebetle tanıdık?
- 20 yaşındaydım. Kanal D’nin 98’de düzenlediği bir güzellik yarışması vesilesiyle...
Ondan öncesinde bilinmesi gereken herhangi bir şey?
- Hiçbir şey yok. Çok sakin ve normal bir aile. Babaanne ve dedeyle büyüyen 2 kız kardeş.
Anne ve baba nerede?
- Onlar yeniden bir hayat kurdular. Annemin de babamın da bir kızı daha oldu. Biz onların eski hayatlarında kaldık. Ama yanlış anlaşılmasın, benimki hüzünlü bir çocukluk filan değil. "Hiç hayvar yemediyseniz, tadını özlemezsiniz!" Ben anne ve babayla yaşamanın ne demek olduğunu bilmiyorum. Dolayısıyla, yokluklarını hissetmedim.
Peki anne gibi hissettiğiniz kişi?
- Babaannem, Allah rahmet eylesin, 5 yıl önce vefat etti. Dedem de, babaannem de, üzerimize titrerlerdi. Ben Beşiktaş Kız Lisesi’nde okudum. 21 yaşıma kadar elime erkek eli değmedi. Ama çok sevgi dolu hatırlarım çocukluğumu.
Güzellik başa hep bela mı oldu?
- Maalesef öyle. Üstelik bir de salaklık edip güzellik yarışmasına girmişim ki, üzerine tüy dikti. Tescilli eski güzel oldum. Ben saf saf ciddi bir iş yaptığımı düşünüyorum, ama bu "eski güzel" sıfatı insanın ciddi bir şey yapmasını bayağı zorluyor.
YARIŞMA PİŞMAN ETTİGüzellik yarışması ne münasebet?
- Şöyle bir durum söz konusuydu: Babannem ve dedemle yaşıyorum, onların böyle bir şeyi onaylaması mümkün değildi. Bir de ailenin hali vakti de yerinde bir aile, hani "Yırtayım" filan durumları da yok. Ama işte bir arkadaşım, "Sen neden reklamlarda oynamıyorsun? Gel seni bizim ajansın sahibiyle tanıştırayım" dedi. Çocukluk işte, benim de hoşuma gitti.
Ne yani? Sonra pişman mı oldunuz?
- Evet. O zamanlar daha henüz erkekleri merkekleri tanımadığım için, playboy saldırısına uğradım, ne yapacağımı bilmedim, çok ürktüm. Sokak kapısının önünde yatan adamlar bile vardı. Aramalar, tacizler. Hiç hoşuma gitmedi. Oysa işin raconu, Uğurkan Erez’in güzellik yarışmasında derece alanları manken yapmasıdır. Ama benim mankenliğe de eğilimim yoktu.
Neden?
- Ben insanların bana bakmasından hoşlanmıyorum. Mankenlik için, içinizde biraz da teşhir duygusu olmalı. Bende yok. Üzerimde mayo varken insanların önünden yürüme fikri sevimsiz geliyor bana.
Massimo Cusimano çok ısrarcı çıktıİtalyan kocanızla nasıl tanıştınız?
- Ben CNN Türk tarafından görevli olarak Formula 1’i takip ediyordum. İlk yarış Amerika’da, ikinci yarış Fransa’da. Fransa ayağında, oradan oraya koşturduğum bir anda, karavanlardan birinin önüne çöktüm. Ferrari karavanıymış. "Çok mu yoruldun" dedi biri. "Evet" dedim ama yüz vermedim. Sonra Almanya yarışında tekrar karşılaştık, bu sefer merhabalaştık. Bana kartını verdi, ben de ona. Birkaç gün sonra cep telefonumda bir mesaj: "Cuma gecesi benimle Budapeşte’deki Domingo konserine gelir misin?.." "Bakarız" filan dedim ama gitmedim. Nasıl ısrarlı çıktı anlatamam, "Peki o zaman yemeğe gidelim." Yemek saatinde aradı, "Gelebelir miyim" dedi. "E gel" dedim. Masada benim çalışma arkadaşlarım var, 5 erkek. Bayıldılar buna. Sonra ikimizin birer haftalık tatili vardı, Rimini’ye davet etti, "Yok, ben Antalya yapacağım" dedim, "O zaman ben geleyim" dedi. Geldi. Ve ikinci gün evlenme teklif etti.
İtalyan erkeklerle Türk erkeğinin farkıBenziyor mu İtalyan erkekleri Türk erkeklerine?
- Çok. Çünkü ikisi de Akdenizli. Bir tek şu fark var: Mesela şimdi sutyenimin askısı görünüyor değil mi, Massimo böyle şeyleri asla dert etmez. Ama bir erkek bana farklı niyetlerle yaklaşıyorsa, tabii o da medeni olmayı bırakıyor!
Neden İtalyan erkekleri için iyi aşık denir?
- Bence kadınlara nasıl davranılması gerektiğini gerçekten biliyorlar. Müthiş bir yemek kültürleri var. İnsan İtalya’da yaşayınca, bunun ne kadar önemli olduğunu anlıyor. Yemek, sevişmek gibi bir şey. Yemek yemeyi biliyorlar, yemek pişirmeyi biliyorlar. Hangi yemekle ne içilir, ne yenir biliyorlar. Bir İtalyan erkeğiyle yemek yemek, gerçekten zevk. Bir da buna ek olarak Massimo’da ayakkabı hastalığı da var.
* Nasıl yani?
- Bana sürekli ayakkabı alıyor. Olağanüstü güzel ayakkabılar. Böyle bir erkek var mı? Bugüne kadar birlikte olduğum erkeklerin hepsi benim ayakkabılarımı sayarlardı. Ve "150 ayakkabın var. 151’inciyi neden almak istiyorsun" derlerdi. Allahaşkına, bu soru bir kadına sorular mu? Onlar eni anlamazlardı. Oysa, Massimo ise bana dünyanın en seksi ayakkabılarını alıyor.
Mankenlerle futbolcular birbirlerine yakışıyorlarSpor, hayatınızda ne kadar önemli yer teşkil ediyor?
- Eşimden sonraki en önemli şey. Ben bütün sporları yaparım. Her şeyi denedim, futbol hariç tabii... GS’da yönetici olan bir erkek arkadaşım vardı. Onun hayatı futboldu. Resmen futbol dışında konuşacak ve paylaşacak hiçbir şeyimiz yoktu. E bu durumda, çıktığın adamla paylaşacak ortak bir nokta bulmak lazım. Konuştuğu zaman anlamak lazım. Önce "lazım"la başladı, sonra bir baktım, ben de futbol manyağı olmuşum.
Neden kadınlar, futbolcuların peşinde koşar?
- Uzman gibi konuşamam, çünkü bir tek futbolcuyla beraber oldum, nişanlandım, evlenmek üzereyken ayrıldım. Birini sevmişsen, adamın mesleği neden önemli olsun? Ama şu var: "Kağıt bebeklerle futbolcular" derler ya, ben bunu çok mantıklı buluyorum, çünkü iki güzel insan birlikte. İkisi yan yana cuk oturuyor.
Ümit Karan’la görüşüyor musunuz?
- Hayır. Küs değiliz ama görüşmüyoruz.
Nişandan neden döner insan?
- Aşktan gözünüz kararmış bir şekilde evlenme teklifine "Evet" diyorsunuz, yüzük takıyorsunuz, sonra nişanlılık ve evlilik dönemi arasında nedense o perde kalkıyor ve siz gerçekleri görüyorsunuz.
Anlamadım, gerekçe neydi?
- Kültür farkı diyelim.