Güle güle Hıncal

Hmmmmmmm.

Çok güzelmiş bu oda.

Haberin Devamı

Bize iki saat uzaklıktaki bir kentteyim.

Siesta yapanların ülkesinde.

Az evvel geldim.

Otele yerleştim.

Minicik bir butik otel.

Bir gece kalacağım, fazla eşyam yok.

Astım gece giyeceğim elbisemi, yaşasın kırışmamış, bu elbiseyi hiç görmedi, beğenir mi acaba, yüreğim pır pır, odanın içinde dolanıyorum çıplak ayak, saat kaç, ne kadar zaman kaldı gelmesine, ooooo daha iki saat var, o zaman internette biraz gazete bakayım, sonra bir duş ve hazırlık, ne güzel şey bir erkek için hazırlanmak, yatak nasıl, kalite kontrol yapıyorum, üstüne çıkıp zıplıyorum, süper, ben iki şey seviyorum hayatta, beyaz çarşaflar ve beyaz masa örtüleri, inşallah akşam beyaz masa örtülü bir restoranda yemek yeriz, Allah Allah nedir bu, sanki ilk kez bir erkekle buluşacak gibiyim, pek bir heyecanlıyım, o da benim gibi heyecanlı mıdır acaba, mini bardan domates suyu ve votka çıkarıyorum.

Nerede bu tuz ve karabiber?

Bloody Mary yapacağım kendime...

* * *

Hmmmmmmmmmmm.

Çok güzel oldu tadı.

Sevgilimi bekliyorum.

O Dubai’den uçtu, ben İstanbul’dan.

Burada, bu herkeslerin terk ettiği, yeşil pancurlu ve bol heykelli güzelim kentte buluşuyoruz.

Sadece ikimiz.

* * *

Hmmmmmmmmmmm.

Bakar mısınız, şu lafın güzelliğine:

"Mutluluk, zamanı sevdiğinle süresiz unutabilmektir."

Çetin Altan bu işte, Çetin Altan farkı bu işte, bu tanımlama çok ama çok hoşuma gidiyor.

Ben de unutacağım zamanı birazdan.

Sizi de.

Derken...

O da ne...

İnternet’te sabah.com.tr’ye giriyorum ve kendini ısrarla bana hatırlatmak için çaba sarf eden biriyle karşılaşıyorum:

Hıncal Uluç.

Ben, onu unutmak istiyorum.

Ama o, bana kendini sürekli hatırlatıyor.

Neden?

Yine bir yazısının içine beni sokuşturmuş.

Son zamanlarda bu o kadar sıklaştı ki, haber değeri bile kalmadı.

Onun için üzülüyorum aslında, zamanı unutabileceği biri yok hayatında. Ve ne yazık ki, hayat elinden kayıp gidiyor. Son tutunma hamleleri bunlar, ona buna saldırıyor, kafa atıyor. Ne var ki geri ve passe kalıyor. Farkında değil ama gülünç oluyor.

Ben de tabii nasibi alıyorum.

Ama beni rahat bırakmasını istiyorum. Hani kurtulmak istediğin ama bir türlü kurtulamadığın eski sevgililer ya da belalılar vardır ya, biraz da acırsın, kıyamazsın, onlar gibi oldu başıma. Nasıl anlatabilirim acaba bunu ona? Benden hiç söz etmesin istiyorum. Mümkün olabilir mi bu? Beni yok saysın, çünkü ben öyle yapıyorum. Ona bir kere de huzurunuzda güle güle diyorum.

Güle güle Hıncal Uluç.

Yolunuz açık olsun.

Hayatta size başarılar diliyorum.

Ne yazarsanız yazın, size cevap vermeyeceğim.

Çünkü bu sizinki bir hastalık ve üzgünüm tedavisi yok...

Yazarın Tüm Yazıları