Gençlere format atmaya çalışıyorlar

Yine aynı şey.

Haberin Devamı

Hep aynı şey.
“Bu iktidar, en çok neden korkuyor?” derseniz.
Cinsellikten!
Bitmez tükenmez bir “cinsellik korkuları” var.
Aşamadılar.
Geçemediler.
Aman Allah’ım, ya o korkunç “şey” gerçekleşirse?
Maazallah, ya kızlarla erkekler sevişirlerse.

*

Aynı evde olmasınlar.
Aynı yurtta olmasınlar.
Bir araya gelmesinler.
Uygun düşmez.
Edebimize aykırı.
Ahlakımıza aykırı.
Mezhebi genişler sevişir.

*

Ahlaklı olanlar, aynı bankta bile yan yana oturmaz.
Kızlar ve erkekler öpüşmez, birbirine dokunmaz.
Sevişmek?
Asla!
Cıssss!
(İyi) kızlar, evlenene kadar sevişmez.
(İyi) bir anne, buna izin vermez.
Onaylamaz.
Onaylıyorsa onun kadınlığından, anneliğinden şüphe edilir.
Kötü kızlar da, kötü anneler de cehenneme!
Tu, kaka.
Şeytanca!

*

Çünkü “kadın” dediğin, ya “eş”tir ya “anne”.
Kadın, cinsellikten zevk alamaz.
Kadın, evlenmeden sevişemez, bekaretini kaybedemez.
Muhafazakâr anlayışa
ters bu.
O yüzden de, (iyi)
hiçbir anne, kızının bir erkek arkadaşıyla aynı evde olmasını istemez.
Çünkü karşı cinsten iki genç bir aradaysa, mutlaka “ahlaksız” bir şey olur.
O kadar bastırılmış duygular yaşıyorlardır ki, birbirlerinin üzerine atlarlar!
Tabii olan, kıza olur.
Çünkü onların anlayışında, erkek kadına açtır, her şeyi yapabilir!
Kötü emellerine alet edebilir.
Taciz eder, tecavüz eder.
Kız da, en değerli varlığını, kızlığını kaybeder.
Kaybedince de hayatına devam edemez.
“Zar” her şey demek!
Size de bütün bunlar fena gelmiyor mu?
“Geri” gelmiyor mu?

*

Haberin Devamı

Üniversite öğrencisi bir kız, bir “birey”dir, yetişkin bir kadındır. Kadınlığın da, zarla alakası yoktur.
Kimseyi de ilgilendirmez, kendi rızasıyla, dilediği
her şeyi yapar, kalp de onundur, beden de, istediği gibi kullanır.
İster, erkek arkadaşıyla birlikte sadece televizyon izler.
İster, ders çalışır...
İster öpüşür, koklaşır...
İster, hem sevişir
hem ders çalışır...
Yetişkin bir insana ne yapacağını söylemek ayıptır, yanlıştır!
Onun özel alanına girmektir.
Kimsenin hakkı yoktur.
Eskiden bir geyik vardı, “Bize sonunda hangi pozisyonda sevişeceğimizi de söyleyecekler!” diye.
Artık bundan şüpheleniyorum.
Her an böyle bir açıklama da gelebilir:
“Misyoner pozisyonu dışında her şey yasak!”
Size ne kardeşim!
Bize karışmayın!
Yakamızdan düşün!
Gençleri de rahat bırakın!
İster öpüşür, ister sevişirler.

*

Haberin Devamı

“Kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalmasıyla ilgili eğer bir yasal düzenleme gerekirse, yaparız” ne demek?
Bu nasıl bir ayar vermek.
Niye gereksin?
Anlamak gerçekten mümkün değil.
Mümkün olsa, “Gençler sevişmesinler!” diye yanlarına adam dikecekler!
Denetimi yokmuş.
Muhafazakâr yapıya tersmiş.
Pardon ama nasıl denetlemeyi düşünüyorlar?
Gençlerin evlerine, ahlak polisi mi yollayacaklar?
Vatandaşları, muhbir mi yapacaklar?
“Şu evde birileri sevişiyor” diye, evleri mi basacaklar?
Hangi gerekçeyle?
Suç ne?

*

Ben de saf saf zannettim ki Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın (Ev, otel, yurt, pansiyon statüsünde olmayan yerler var. Öğrenci barındırıyorlar. Başbakan’ın sözleri o yerler için geçerli) ve Bülent Arınç’ın (Özel kiralanan yerlerde kimlerin kaldığı ilgi alanımız değil) açıklamaları “Başbakan, sürçü lisan etti, şöyle değil, böyle demek istiyordu” manasına geliyordu.
Hâşâ!
Finlandiya’ya giderayak, Zaman Gazetesi’nin haberinin ne kadar arkasında durduğunu vurguladı:
“Kişilerin müstakil özel evlerinde, bir kız, bir erkek, ikisinin aynı evde kalması ne denli acaba uygun olabilir? Siz, kızınıza, oğlunuza böyle bir şeyi hoşgörüyle karşılayabilir misiniz? Kızınıza, çocuğunuza böyle bir şeyi eğer siz uygun buluyorsanız, sizin için hayırlı olsun! Ama eğer bir yasal düzenleme yapılması gerekiyorsa, biz konuyla ilgili yasal düzenlemeyi de yaparız. Şu anda valiliklerin bu konuda İnisiyatifleri varsa, bu inisiyatifleri de kullanması gerekir. Çünkü bunun bedeli yarın, çok farklı bir şekilde bizim karşımıza gelebilir...”

*

Haberin Devamı

Gerçekten çivisi çıktı her şeyin! Format atmaya çalışıyorlar ülke gençliğine.
Küpe mekruh, dövme yasak, sevişirsen sorun.
Akıllara ziyan.
Twitter’dan bir yorum (muratti muratti’den) çok hoşuma gitti:
“Aslında erkeğin gölgesinin, kadının gölgesine değmesi de sakıncalı! Aşırı tahrik oluyoruz! Yolları ayırın lütfen. Sağ kaldırımı erkekler, sol kaldırımı kadınlar kullansın. Hatta şehirleri de ayıralım. Misal Ankara’da erkekler yaşasın!”
Gülüyoruz ama.
Ağlanacak halimize!

AYNALI CAM ARABA: MOBİL YATAK ODASI

“Sorma!” diyor, “Kocam beni aldatıyor. Bir ilişkisi var. Ben de ne yapacağımı bilmiyorum. Feci bunalımdayım. Sürekli ağlıyorum. Her gün, sabah uyandığımda geçecek diyorum, geçmiyor!”
“Çok fena”
diyorum.
“Evet ama...” diyor, “Ben ayrılmak da istemiyorum. Niye salak bir kadın için kocamdan vazgeçeyim ki? Gururlu olacağım ya da el âlem bana, ‘Doğrusunu yaptın!’ diyecek diye mi? Bana ne milletten! Hem oğlumuz küçük. Belli ki, onlarınki yürümeyecek bir ilişki. Dahası, ben bir çocuk daha istiyorum. Biliyorum şimdi diyeceksin ki, ‘Manyak mısın, seni aldatan adamdan bir daha ne çocuğu?’ Evet, ama hâlâ seviyorum. Ve ondan ayrılmak istemiyorum!”
“Öfkeli misin?”
“Evet, öfkeliyim, kızgınım, ama kadın o kadar paçoz ki, iyi bir şey olsaydı, aralarındakinin aşk olduğunu inansaydım, daha kızgın olurdum.
“Peki bir şey söyledin mi? Bir şey yaptın mı?”
“Önce inkâr etti, sonra ‘Peki bu mesajlar ne?’ deyince, kös kös kabul etmek zorunda kaldı. Fakat o kadar zayıf ki kadına karşı bitiremiyor da. Kadın da rahat bırakmıyor. Ben de başlarına ‘dedektif’ kesildim, bilgisayarını, telefonu her şeyini kontrol ediyorum. Utanıyorum da bu halimden ama işte 5 dakikada bir, ‘Neredesin?’ diye arıyorum, hayatı ona zindan ediyorum. Şimdi de beni gerçekten deli eden bir şey yaptı...
“Nedir?”
“Her an tepelerindeyim ya. Otele gidip kadınla buluşacak hali yok. Arabasını değiştirdi. O en koca ciplerden aldı. Ve tahmin et camları nasıl...”
“Nasıl?”
“Aynalı. İçi görünmüyor. Taksim’in orta yerine park et ya da otoparka bırak, en işlek caddede kaldırıma koy. İçi görünmez, al yatak odası.”
“N’apacaksın peki?”
“Bilmiyorum. Lastiklerini mi kessem? Ya da anahtarla yeni oyuncağını iki yanımdan mı çizsem? Bana vereceğin bir akıl var mı?”
“Ayrıl ya da ayrılma diyemem!” diyorum, “Seçim sana kalmış. Kararı sen verebilirsin, senin hayatın. Kimseye de kulak asma. Ne istiyorsan onu yap. Fakat ikinci çocuktan vazgeç, en azından şu aralar. Terapi bir fikir olabilir. Anlat ve içindeki zehri akıt. Bak, anahtarla arabayı boydan boya çizme fikrini de sevdim. Ya da kırmızı boyayla, ‘Karımı bu arabanın içinde aldatıyorum! Ben bir eşeğim’ de yazabilirsin..!”

Yazarın Tüm Yazıları