Jüri filan ol deseniz, katlanırım da... Bunu istemem. Yani Adana Rotary olarak davetinizi kabul edemem.
Açmıyor, biliyor musunuz bir kürsüye dikilip büyük laflar etmek.
Basından, medyadan söz etmek.
Var buna meraklılar, onları arasanıza.
Anlamadım? Seyahat mi dediniz?
Nasıl yani? Ben oraya geleceğim, size Peru, Prag, Maldiv, Allah ne verdiyse anlatacağım öyle mi?
Hem de tatil fotoğraflarım eşliğinde.
Ama çok var. Çok dediysem, korkmayın 600 tane. Katmandu'yu, Simi'yi dahil edersek 1000 tane. Hepsini getirebilir miyim? Kürsüde sigara ve şarap da içebilir miyim?
Yaşasın!
Koca ekran mı olacak arkada?
Kesinlikle delirmişsiniz!
Kaç uçağı dediniz?
Hemen geliyorum Okan Topaloğlu.
Sizi seviyorum.
*
Geçen hafta böyle bir davet aldım.
Ve tabii üzerine atladım.
Birileri ‘‘Fotoğraflarını getir, bize seyahat anlat’’ diyor, ‘‘Biz bu işlere meraklı insanlarız. Vardır gazeteye basmadığın fotoğraflar, yazmadığın anekdotlar...’’
Olmaz mı?
Uygun düşmez diye neleri yazmıyorum.
Anlatıyorum ama...
Sadece arkadaşlarım beni kesmiyor.
Daha geniş kitleler arayışı içine giriyorum.
İşte fırsat. Bundan daha şahane ne olabilir? Hele benim için.
Benim gibi bir seyahat manyağı için.
Adana Rotary'yi kutluyorum.
Hem bana böyle bir keyfi yaşattıkları hem de sevgilime eziyet etme imkanı tanıdıkları için:
- Hadi ayıralım şu fotoğrafları. Konuşmacı olacağım. Ben seyahat anlatacağım. Konuşmama da şöyle başlayacağım: Sevgilimle en büyük kavgamız benim bugüne kadar 57 ülke görmüş olmam...
- Mızıkçılık yapıyorsun. Transit geçtiğin ülkeleri de sayıyorsun. Ya da sadece havaalanını gördüklerini. Aslında 52. Geçen gün çıkarmıştık listeyi!
*
Acayip ciddiye alıyorum bu işi.
Konuşma bile yazıyorum...
Elimde, gittiğim ülkelerin fotoğraflarının bulunduğu CD'yi Adana'ya uçuyorum, zannedersin ki, Türkiye'nin AB'ye girmesiyle ilgili bir brifing vermeye hazırlanıyorum.
Ablam Suna, havaalanında karşılıyor.
Uçarak eve gidiyoruz.
Bir anlığına aklımızdan Rotary, seyahatler, akşamki konuşma, öğlen yiyeceğimiz kebap, Lara'nın yüzme kursu, Keko'nun ütülenecek gömleği, biraz sonra gideceğimiz Rotary'nin yaptırdığı Yedi Pınar Zihinsel ve Bedensel Engelliler Parkı, Şehit Anaları Kompleksi filan çıkıyor.
- Hani elbiseler? diyorum.
- İşte burada!
Ganimetleri poşetten çıkarıyoruz.
- Olağanüstü seksi görünüyorlar. Aklınla bin yaşa. Gerçekten her biri sadece söylediğin parayı mı mal oldu?
- Evet, hadi dene bakalım diyor.
- Seni çok sevdiğimi en son ne zaman söyledim!
Elbiseler üzerime cuk oturuyor.
2003 yazım kurtuluyor.
Hikaye şu: Sihirbaz ablam, çok sevdiğim 7 elbisemi aldı, kumaş da aldı ve genellikle gecelik diken bir hanımefendiye bunların tıpatıp aynısını dikmesini rica etti. Sanırım o hanımefendi de gecelik ve sabahlık dikmekten sıkılmıştı, şahane bir işçilik çıkardı. Sonuç mu? O 7 elbisenin birinin fiyatına tonlarca elbisem oldu. Size de tavsiye ederim.
*
Ama kendi çöplüğünüzde konuşma yapmanızı tavsiye etmeyeceğim.
İnsana stres yapıyor.
Hele 50 kişinin geleceğinin söylendiği yere 100 küsur kişi gelince.
Hani Asmalı Konak'ın son bölümü vardı bu gece...
Bunların burada işi ne?
Masalar birleştiriliyor.
Yazlıktaki bütün teyzeler, amcalar akın akın geliyor.
Ama onlar benim çocukluğumu biliyor!
Onlara hiçbir şey yutturamam.
Ben bu konuşmayı yapamam.
Yalan!
Yapıyorum.
Çok da eğleniyorum.
*
Şimdi ben tek tek herkese seyahat fotoğraflarımı gösteremem değil mi?
Ama madem böyle bir talep var...
Daha fazla seyahat yazabilirim.
Nerede?
İşte geldik sadede.
Hani bizim Cuma, Cumartesi, Pazar eklerimiz var ya, ona bir kardeş geliyor. Bu perşembe Hürriyet'in seyahat gazetesi çıkıyor. Evet bildiniz bizim ekip hazırlıyor. Ve sizi temin ederim sıkı bir şey oluyor. Bir kere Reyan Tuvi faktörü var. Reyan, komple bir seyahat kadını. Hem yazar, hem rehber, hem fotoğrafçı, hem de belgeselci. Eksiği bir otomobil, bir de şofördü! Anlayacağınız o şimdi Hürriyet için yollarda. Masa başı iş yapmayacak, bölge bölge Türkiye'yi dolaşacak. Farklı seyahat sayfaları hazırlayacak. Allah ne verdiyse anlatacak...