Futbolda ne kadar gay varsa balede de o kadar vardır...

Bir laf etti, ortalık birbirine girdi. Ama ne girmek! Meğer futbol camiasının önem verdiği meselelerden biriymiş.

O da, bilmeden parmak basmış. O, dediğim Tan Sağtürk. Aslında provoktif biri değil. Kendi halinde işinde gücünde biri. Ama duruşunda bir faul var ki, gıcık kapanı çok. Gerekçeleri neymiş biliyor musunuz? ‘‘Bir erkek olarak senin elin ayağın fazla düzgün!’’ Yani adam güzel olduğu için sinir oluyorlar. Mış. Kimse inkar edemez, güzel adam. Üstelik onu sahnede görmüşlüğüm de var. Spotlar üzerine yoğunlaşınca, başka türlü bir şey oluyor. Genç-yaşlı bütün kadınların nefesini kesiyor. Böyle bir adam, bir de misyoner kıyafetini giyip, Diyarbakır, Mardin, Gaziantep, Samsun vesaire gibi Doğu'da tam 8 ilde bale okulu açarsa, bir de oralara 50'şer 50’şer talebe yazılırsa, para kazanmasa bile bu işi sürdürmeye niyetliyse, e haliyle çıkar bu duruma kafası bozulacak birileri... Bu işler böyle. Göze almadan ‘‘Ya nasip!’’ demeyeceksin...

Siz öyle bir laf ettiniz ki, ne anlama geldiğini anlayamadı insanlar. Zannetiler ki, ‘‘Futbolcular gay’dir’’ dediniz. Demek istediğiniz şunlardan biri olabilir miydi: a) Futbolcular arasında ne kadar gay varsa, baletler arasında da o kadar olabilir. b) Gay'lik bir tercihtir, insanın mesleğiyle alakalı değildir. c) Sizin bildiğiniz gay baletler varsa benim bildiğim de gay futbolcular var.

- Bunların hepsiydi kastettiğim. Ama homoseksüellikte futbolcular bizi geçer değil! Neden böyle salakça bir beyanat vereyim?

Olay nasıl gelişti?

- Ankara'da bir konferanstaydık. Ben mesleğimi bilinen mesleklerle paralellik kurarak anlatıyorum. Mesela ‘‘Bale sanatı, en az futboldaki kadar disiplin ister’’ diyorum. Biri çıktı dedi ki ‘‘Siz gerçekten de zor bir iş yapıyorsunuz. Ama erkek çocukların sizin mesleğinizi seçmesi bizim ülkemizde zor. Hálá eşcinsel mesleği gibi algılanıyor.’’ Herhangi bir kasıt yoktu, son derece kibarca sorulmuş bir soruydu...

Eeee?

- Eee'si ben de cevap verdim: ‘‘Sözünü ettiğiniz oran, diğer meslek dallarında neyse, balede de aynıdır.’’ Mesele bu yani. O arada biri, ‘‘Tanıdığınız birileri var mı?’’ ‘‘Var’’ dedim...

Peki ertesi gün bu mesele gazetelerde haber olunca şaşırdınız mı?

- Ağzımdan çıkan cümle, değişince şaşırdım tabii! Haberi yapan kişi aradı ‘‘Kusura bakmayın’’ dedi, ‘‘Haber birinci sayfaya alınınca başlık değişmiş.’’ E ne diyeyim adama? Samimi bir şekilde özür diliyor. Birkaç yere, ‘‘Ben böyle bir cümle sarf etmedim’’ dedim, baktım o bölümü kesip atıyorlar. Çünkü o zaman ortada haber kalmıyor!

Siz neden kimselere yaranamıyorsunuz? Ne gay'lere ne futbolculara?

- Bilsem...

Neden bazıları size kafadan muhalefet etmek zorunda hissediyor kendini?

- Bale, çok fazla bilinen bir meslek değil bu ülkede. Çaba sarf ediyorum. İnsanlar baleyi tanısınlar, sevsinler diye. Ben bunlarla uğraşırken tuhaf bir şekilde bazıları görüntümden söz ediyor...

Nasıl yani?

- ‘‘Eli yüzü düzgün bir insansın. Başarılarında bunun payı var mı?’’ ya da ‘‘Çirkin bir adam olsan buralara gelebilir miydin?’’ gibi.

Siz ne cevap veriyorsunuz?

- ‘‘Bizimki öyle bir meslek ki, çirkinin bile güzelini ararız’’ diyorum. Doğru da. ‘‘Bu adam bir misyon yüklenemez, eli ayağı fazla düzgün’’ türünden düşünceler saçma ve komik geliyor. Sanırım onların kafasındaki şablona uymuyorum.

Belki de duruşunuzda, insanları tahrik eden bir şey vardır! İstemeden kendinizi beğenmiş gibi mi duruyorsunuz acaba?

- Artık duruşumda mı, yürüyüşümde mi... Valla, dışarıdan nasıl algılandığımla ilgili bir kaygım yok. Benim derdim yüklendiğim sorumluluk. Benim bir misyonum var...

Ayıptır sorması bu misyonu size kim yükledi?

- Kimse. Ama baleyi yaygınlaştırma konusunda kendimi görevli hissediyorum. İstanbul'da bale okulu açtıktan sonra ‘‘Niye Doğu'da açmıyorsunuz?’’ dediler. ‘‘Haklısınız’’ dedim, Diyarbakır'da, Mardin'de, Antep'te açtım...

.Tabii bunu sadece misyonerlik adına yapmıyorsunuz!

- Para kazanmak adına da yapmıyorum... Çünkü Doğu'daki okullarımdan para kazanmıyorum. Belli bir aidat alınıyor ama bu paranın büyük bir bölümü öğretmenleri ve kendimi oraya taşımaya ve otellerde kalmaya gidiyor...

Size yöneltilen bir de şöyle bir suçlama var: ‘‘Hep eski başarılarını anlatıyor. Tarihten söz ediyor!’’ Bunlara vereceğiniz bir cevap var mı?

- Kendi kendime gelin güvey olmuyorum ki! Soruyorlar anlatıyorum. Ama esas olarak, yaptıklarımı değil, hali hazırda yapıyor olduklarımı anlatıyorum. Şu an gurur duyduğum tek şey Doğu'daki okullarım. Yani kendimi ve aldığım ödülleri parlattığım doğru değil!

Kadınlar beni hep terk ediyor

Sizin psikolojik yapınızda bir terslik mi var? Uzun süreli ilişkiler kuramıyorsunuz. Bu son sevgilinizle de ‘‘Evleneceğiz, evleneceğiz’’ diyorsunuz, bir türlü evlenmiyorsunuz. Bunun tek açıklaması, sanatçı bencilliği ve bale düşkünlüğü mü?

- Psikolojik yapımda bir terslik olduğu doğru! Mesleğim bende bir takıntı. O zaman n'oluyor? Bu durum, karşımdakini bir süre sonra rahatsız ediyor...

Evlenecek misiniz bu sevgilinizle gerçekten?

- Yok, hayır. Ayrıldık çünkü. Hep aynı şey oluyor. Başta bana duydukları hayranlık bir süre sonra, ‘‘Neredesin?’’ sorusu içinde kaybolup gidiyor. E onlar da haklı. ‘‘Neredesin?’’ Diyarbakır'da. Antep'te. İzmir'de... Üstelik sadece bu son ilişkimde değil, bütün ilişkilerimde bırakılan ben oluyorum. Ama bir saygı ve sevgi çerçevesinde! Öyle diyorlar. Ben arkalarından bakakalıyorum...

Ne yapmayı düşünüyorsunuz?

- Bilmem. Benim telefon açıp ‘‘Neredesin ya! Lütfen görüşelim’’ diyeceğim birini hayal ediyorum... Mesele şu galiba: Ben bencilim...
Yazarın Tüm Yazıları