Zeynel Abidin Ağgül Ortaköy'ü çok severmiş... Güvercinleri çok severmiş. Sıkı bir kavgadan sonra beni de sevince, annem ve benim çok beğendiğimiz bu fotoları çekmiş... Bunlar kapak değil. Kapağı görmek istiyorsanız, bayiye gitmek zorundasınız...
Sanki hiç kimse görmeyecekmiş gibi evin bir yerine koyacaksın. Öylece gelişigüzel atacaksın, bırakacaksın...
Ama herkesin göreceği bir yere!
Asla kütüphanenin dip raflarından birine değil.
Deli misin?
Orada yazık olur, çürür gider, gözden ırak gönülden ırak, çünkü gerçekten kimse göremez orada!
Salonda bir dergilik filan yok mu?
Vaaar...
Uyduruk kaydırık bir şey ama olsun.
Usulcacık bırakıver en üstüne, özensizce...
Sanki 1000 yıldır orada duruyormuş gibi...
Unutulmuş gibi...
Senin için hiçbir önemi yokmuş gibi...
*
Normalde bu ev dolup taşardı...
Ne oldu da, bu ay kimse eşikten içeri adım atmıyor?
Bir hatamız mı oldu, bir yanlış mı yaptık?
Ben mi millete kelek yaptım, millet mi bana kelek yapıyor?
Çatlamak üzereyken.... Geliyor...
Dost tanımından bir arkadaş.
Tüh!
O gelmeden ayarlasaydım dergiliğin yerini...
Dizlerimi bükerek koltuğun üzerinden ayağımla dergiliği yanıma çekmeye çalışmak doğrusu bana bile tuhaf geliyor...
Ama düşünecek durumda değilim, şu kuralı artık iyice öğrendim:
Sen göstermezsen kimse görmüyor.
Alenen görgüsüzlük!
Ama kim takar?
Şimdi burada ‘‘gizli görgüsüzlüğün’’ incelikleriyle uğraşacak halimiz yok.
Misafir gitti gidiyor.
Görmeden çekip giderse yanarım.
İçimde ukte kalır!
*
Sonunda başarıyorum tabii.
‘‘Aaaa’’ diyor, ‘‘Sen bu ay kapak kızı mı oldun? Ben kaçırmışım.’’
Oleeeey!
Bu mudur?
Budur!
Dergiyi eline alıyor, bir süre karıştırıyor.
Keşke ilgili sayfalara post-it yapıştırsaydım...
Tecrübe işte, insan hayatın içinde öğreniyor, o sayfalara gelinceye kadar çok zaman kayboluyor.
Tamamdır, amaca ulaşılmıştır.
Pür dikkat dergiyi inceliyor.
Şimdi 2. imaj haline geçme zamanıdır.
‘‘Valla ben çok istemiyordum aslında, arkadaşlar çok ısrar ettiler. Kıramadım’’ havası...
‘‘Yapacağın yorum beni çok da bağlamıyor’’ mesajı...
‘‘Aslında kafamı çok daha mühim şeyler meşgul ediyor benim. Savaş gibi. Kapak olmuşum olmamışım ne önemi var? Dünya savaşın eşiğinde. Ayrıca bu memleketin onca sorunu varken... Kıbrıs elden gidiyorken...’’
Yani dışarıdan sessiz sessiz, yere bakan yürek yakan yapıyorum, ama içimden sevinç çığlıkları atıyorum: ‘‘Yaşasıııın! Biri daha gördü. Acaba ne düşünüyor?’’
*
Bilmem siz gördünüz mü görmediniz mi?
Ben bu ay İstanbul Life'a kapak oldum!
Aslında hálá bayilerde satılıyor...
Yani görme şansınız henüz sürüyor!
*
Tesadüf bu ya, annem de İstanbul'da bu aralar.
Benim bir şey anlatmama gerek yok, o zaten hakkımdaki bütün raporları toplamış oluyor. Sömestr tatili ya, bale okulu kapalı ya, çocuklarını teftişe İstanbul'a geliyor.
Bir müfettiş edasıyla karşımda.
Yeni aldığı ve artık tek parmağıyla gözlüğünü aşağıya çekmesine gerek kalmadığı için gurur duyduğu uzak-yakın gözlüğünü taktıktan sonra ‘‘Getir bakalım şu dergiyi’’ diyor, ‘‘Bir bakalım bakalım...’’
Uçarak dergiyi dergilikten kapıp eline tutuşturuyorum.
Hayati bir soru soruyor:
‘‘Bundan sadece bir tane mi var bu evde?’’
‘‘Yok. 5 tane daha aldım. Onlar kütüphenede saklı!’’ diyorum.
‘‘Bak aferin...’’ diyor, ‘‘Bir şeyin ileride lazım olabileceğini hesaba katman senin büyüdüğünü gösteriyor! Bir de şöyle yuvarlak bir yemek masan olsa... İyice inanacağım artık kadın olduğuna...’’
*
Dergi elinde...
Ben annemin yorum yapmasını bekliyorum.
İçimden de ‘‘Beni onayla Mami. Kapağın güzel olduğunu söyle, yalan bile olsa öyle söyle’’ diyorum.
‘‘Gerçek hayatta olduğundan daha iyisin bu fotoğraflarda. Zaten genelde öyle çıkıyorsun. Ama bunlar çok farklı. Modern, modern! Güzel kadın fotoğrafı değil, muzip fotoğraflar... Afferin fotoğrafçıya. Profesyonel biri demek ki. Çok iyi iş çıkarmış... Dergi de güzel bir dergi...’’
*
İşte bu kadaaaar.
Annem her şeyi çözdü.
Nur Çintay mükemmel bir dergi yapıyor, ellerine sağlık. Çağdaş Ertuna harika bir moda editörü. Zeynel Abidin Ağgül fotoğrafçı değil, gerçek bir sanatçı.
Olaya hiçbir dahli olmayan bir tek ben varım!
Sağol Mami.
Kapak kızı oluyorum ama nedense anneme bir türlü güzel görünemiyorum.