Paylaş
CUMA günleri hep yaratıcı kadınları yazıyorum. Bugün yaratıcı bir adamla karşınızdayım: Fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut.
Biz onu hep sıradışı fotoğraflarıyla tanıdık. Cesur, içinden geldiği gibi yaşayan, kendi deyimiyle “akışta olan” biri. Bu sefer ilginç bulduğum bir sergiye imza attı. Bir Türkiye hikâyesi aslında. Bu ülkeye damga vurmuş isimlerin, sanatçıların onlarla özdeşleşen “parça”larla kolajını yapmış. Ben çok sevdim, sizinle paylaşmak istedim. Sergi 13 Mart’a kadar Arnavutköy’deki Galeri Kambur’da olacak. İlgilenenler gezebilir...
- Yepyeni ve heyecan verici bir projeyle karşımızdasın. Nereden çıktı bu?
Ben farklı işlere imza atmayı seven biriyim, bu konsept beni heyecanlandırdı. Gece gündüz çalıştım, ortaya bu eserler çıktı. Ben de sergilemeye karar verdim. Bir benzeri yok dünyada. En azından ben örneğine rastlamadım. Sadece kendimi aşmadım yani, fotoğraf sanatını da bir noktaya taşıdım. Türkiye’ye damga vurmuş isimlerin onlarla özdeşleşen “parçalar”la kolajını yaptım. Her birinin kompozisyonu için günlerce düşündüm. Ama değdi, sonunda feci içime sinen işler çıktı!
- Nasıl bir duygu geçsin istiyorsun insanlara?
Bu coğrafyada yaşayan herkesin bildiği, tanıdığı belki sevdiği, sevmese de mutlaka başarısı dolayısıyla saygı duyduğu sanatçıların eserleri var sergide. Onların kendilerine has özelliklerini, o isimleri özel kılan “parçalar”la sundum. Ama duygu konusu tamamen izleyicinin bakış açısına kalmış. Ona ben karışamam. Ben yaptığım işler hep bir duygu uyandırsın isterim. O duygu nefret dahi olabilir. Ne çıkar? Nefret de bir duygu! Yeter ki kayıtsız kalınmasın...
EN ÇOK YAŞAR KEMAL’DE ZORLANDIM
- Peki bu sanatçıları seçerken kriterin neydi?
Hepsi benim hayatıma dokunmuş ve benim de hayatlarına dokunduğum insanlar. Aslında bu sergide bir Türkiye hikâyesi anlatılıyor. Bu isimler de Türkiye’nin ta kendisi!
- En çok hangi sanatçının “parçalar”ını toparlarken zorlandın?
Yaşar Kemal! Ama toplarken değil... Bana eldivenini ve kasketini hediye etmişti. Benim için çok kıymetliydi. Bir de Yaşar Abi her konuşmayı kaydederdi, o yüzden onun eserine bir mikro kaset ve kitabının sayfasını da ilave ettim. Ama o eldiven ve kasketi eserde kullanırken içim cız etti resmen. Onlar bana Yaşar Kemal’in emanetiydi ama işte farklı olmak fedakârlık gerektirir, vedalaştım onlarla...
BİRLİKTE OYUN OYNAYALIM İSTEDİM
“İzleyiciyle birlikte eğlenelim, bir oyun oynayalım istedim. Detaylara baksınlar, düşünsünler. ‘Parça’larla sanatçıları bağdaştırmak için kafa patlatsınlar. Bazı isimlerde zorlanacaklar! Sürpriz olsun onlara...”
- Sen artık fotoğrafın dışına mı taşıyorsun?
Bilmem, ben akışta yaşıyorum. Farklı olmak bana iyi geliyor. Hele anılarla, benim olanlarla özgün işler yapmak beni acayip heyecanlandırıyor.
- Bu fotoğraf mı, farklı bir sanat mı?
Valla ne derseniz o olsun! Bildiğim tek şey, ne bir benzerinin ne de bir örneğinin olduğu...
- Sen kendini nasıl tanımlıyorsun? Sanatçı olarak mı, fotoğrafçı olarak mı?
Ben gerçek sanatçılarla çalıştım. Neyin ne olduğunu gördüm, öyle kolay sanatçı olunmuyor, o sıfat öyle kolay alınmıyor. Kim beni nasıl görmek isterse öyle görsün, benim söylememle olacak işler değil bunlar. Kimin sanatçı olduğunu, kimin olmadığını zaman gösterir...
ERGİN İNAN, ARA GÜLER İŞİNİ KOLEKSİYONUNA EKLEDİ
- Sergiyi gezenlerin tepkisi ne oluyor?
Çok güzel geri dönüşler alıyorum. Ustalardan da öyle iyi yorumlar geldi ki çok gururlandım. Çok sevdiğim usta sanatçımız Ergin İnan da benim manevi babam Ara Güler’in işini koleksiyona ekledi, nasıl özel hissettim kendimi anlatamam... “İşte varmak istediğim nokta bu!” dedim!
Paylaş