Bu aralar elimden Figen ve Korhan’ın kitabı düşmüyor. Denize, havuza, spora, (bir yer daha var sık zık ziyaret ettiğim, ama belirtmek uygun düşmeyecek!) anlayacağınız her yere bu kitapla gidiyorum.
Aslında kitap, hem onların hem değil. Seyfi Dursunoğlu kitabından söz ediyorum.
Haberiniz vardır, epey tantanası oldu. Yoksa da şimdi haberiniz olsun: Adı ‘Katina’nın Elinde Makası.’ Alfa Yayınları’ndan çıktı.
***
Virjin Hanım’la Seyfi Bey’in yaşam öyküsü anlatıldığı için, haliyle kitap Seyfi Dursunoğlu’na ait. Çünkü bizzat onun anıları, onun tanıklıkları, onun gözlem ve yorumları...Ama ona yüzlerce soru sorarak, iğneyle kuyu kazan ve ortaya gerçekten sıkı bir işçilik çıkaran da, yılların iki tecrübeli gazetecisi Korhan Atay ve Figen Kumru Akşit...
Bu durumda kitap, pekala Figen ve Korhan’a da ait olabilir. Bir röportaj, onu yapana mı aittir?
Yoksa röportaj, onu verene mi aittir?
Kim bilir, belki de her ikisine...
***
Seyfi Dursunoğlu kitabı, bir ‘nehir söyleşi’den oluşuyor. O ne demek oluyor?
Şöyle ki: Günlerce, aylarca biri(leri) evinize geliyor, size çocukluğunuza, ailenize, mesleğinize, sanatınıza, yaptıklarınıza, yapamadıklarınıza, mutluluklarınıza, pişmanlıklarınıza, hayatta ıskaladıklarınıza vs. dair sorular soruyor. Siz de kıvırtmadan cevap vereceksiniz ama...
Anladınız, röportaj silsilesi gibi bir şey...
Sorular ve cevaplar, nehir gibi aktıkça akıyor.
Tabii bu işe kalkışanlar, Figen ve Korhan kadar tecrübeli ve becerikliyse ve sizi gerçekten merak ediyorsa, tanımak istiyorsa, ortaya şahane bir kitap çıkıyor. Değilse, bir iki sayfasına bakıyorsunuz, sonra güzelce bir kenara atıyorsunuz. Çünkü kitap akmıyor, katur kutur bir şey oluyor...
Ha resmi tarih okuyorsun, ha elindekini...
Boğazınıza takılıyor.
Ben de söyleşi yapan biri olduğum için, nerede ‘nehir söyleşi’ görsem, hemen kitabı elime alır bir bakarım, itiraf etmem gerekiyor ki, ‘Katina’nın Elinde Makası’ örnekleri arasında en beğendiğim oldu.
***
Müthiş renkli bir kişilik Seyfi Dursunoğlu.
Müthiş zengin bir kişilik.
Yani Figen ve Korhan iyi yere tezgah açmış!
Sıkıcı ve sıkışık bir adamın kitabını yazsalardı, ben görürdüm onları! Ama zannedilenin aksine Seyfi Bey, çok kapalı bir kişilik. Öyle her şeyi ortada olan tiplerden değil. Açman lazım yani onu. Korhan ve Figen de mahareti burada: Bunu becermişler. Yani sadece 35 yıldır bu ülkeye hizmet veren değerli bir sanatçının anıları değil önümüze dayadıkları, kitapta fazlası var, çok daha fazlası... Ruh çözümlemelerine girilmiş...
Kişilik bölünmesi işlenmiş... Müthiş detaylar verilmiş... Satır aralarında, çaktırmadan...
Siz bir taraftan titiz, takıntılı, saygılı ve insanı şaşırtacak derecede muhafazakar bir Seyfi Bey okuyorsunuz, diğer taraftan da yaratıcısı olduğu Huysuz Virjin’i...
Dünyanın en şeker, en sivri dilli, ama en dürüst kaltağını!.. Seyfi Bey’inki Huysuz’a adanmış bir hayat, tıpkı bir menajer gibi onu kolluyor, koruyor, geliştiriyor. Bu fırlama ve bir anı bir anını tutmayan fettan kadını, zapturapt altına alabilmek uğruna son derece özverili bir yaşam sürüyor. Zaten Figen ve Korhan önsözlerinde Seyfi Bey’in şu itirafını bizimle paylaşıyor:
‘Onun yüzünden doya doya yaşayamadım hayatımı...’
Ve içinde barındırdığı bu 2 kişilik, aslında birbiriyle inanılmaz derece çelişiyor. Biri feci halde takıntılı ve neredeyse temizlik hastası: Medyapım’ın patronu Fatih Aksoy’u ellerini yıkamadan yemeğe oturduğu için bir daha asla evine yemeğe davet etmiyor, Figen ve Korhan’a eve ilk geldiklerinde kapıda galoş veriyor, 5-10 dakika geç gelen röportajcılara kapıyı açmıyor, kendisiyle görüşmeye gelenlerin tırnaklarınızın temiz ve bakımlı olmasını talep ediyor... Bunun gibi daha bir sürü şey... Diğeri ise bu tür şeylere çok aldırmıyor, rahat bir tip, herkes tarafından seviliyor, çünkü çatlak, çünkü deli, çünkü bizim kafamızdan geçirip de söyleyemediğimiz şeyleri söylüyor, çünkü beklenmedik seks istekleri var ve bunları gizlemiyor, sonra çok hazırcevap ve fazlasıyla kıvrak...
Diyeceğim, ben çok büyük keyifle okuyorum Seyfi Dursunoğlu kitabını...
Sizi de tavsiye ederim.
HAMİŞ: Belki üzerime vazife değil ama içimde kalır söylemezsem, bu kitaba dair bir tek şeyi beğenmedim: Kitabın ismi. ‘Katina’nın Elinde Makası’ çok zor bir isim. En azından benim aklımda kalmıyor. O yüzden ne okuyorsun dediklerinde, ya ‘Figen’le Korhan’ın kitabını...’ diyorum, ekliyorum: ‘Onlar benim taaaa Nokta’dan arkadaşım!’ ya da ‘Huysuz Virjin’in kitabını’ diyorum.