Paylaş
Söylüyorum...
Bir kere, Şefkat-Der’e destek olabiliriz.
Adresi Firuzağa Mahallesi, Borazan Sokak, Numara 3, Beyoğlu/İstanbul.
Bu adrese, evsizlere sokakta dağıtılmak üzere giysi yollayabilirsiniz.
Ya da çorba malzemesi gönderebilirsiniz, her gece dağıtılan çorba için, karton kaseler, kaşık, mercimek ve yağ gerekiyor...
Ve düzenli gerekiyor...
Ya da para yardımında bulunabilirsiniz, internet sitesinde hesap numaraları var: sefkatder.org
Yeterli destek sağlanırsa, Şefkat-Der’in binası büyüyebilir, şu an bünyesinde sadece 32 evsiz kalabiliyor.
Şefkat-Der’e belediye dahil destek olan hiçbir devlet kuruluşu yok.
Bunların hiçbirini yapmıyorsanız, gönüllü olarak çorba dağıtımına katılabilirsiniz, bu da çok değerli.
Her gece 21.30’da dernek binasının önünden yola koyuluyorlar.
Kendi şehrinizde ya da İstanbul’un başka bir ilçesinde böyle bir seferberlik başlatmak istiyorsanız da, onlarla iletişime geçin, sistemi anlatıyorlar, hatta malzeme sıkıntısı olanlara gönderiyorlar.
Ama bir sürü zorluk var.
Evsizlere ulaşma sıkıntısı da var, ama ellerinden geleni yapıyor çorbacı Ayşe ve gönüllüleri.
Yeterli destek sağlanırsa, bir sonraki aşama da, Şefkat-Der’i rehabilitasyon merkezine çevirip, evsizlere meslek edindirip topluma kazandırma...
Devlet evsizlerle ilgilensin artık!
Ayşe Tükrükçü’yle röportaja kaldığımız yerden devam ediyoruz...
Bu çorba işi nasıl başladı? Nasıl karar verdiniz, nasıl organize oldunuz?
- Ben de aylarca sokakta yaşadım. Neler çektiklerini biliyorum. Bir sıcak çorba bile hayat kurtarır. Fakat nasıl yapacaktım? Şefkat-Der gönüllüsüyüm. Ama evlere temizliğe giderek hayatımı kazanıyorum ya da hastabakıcılık yapıyorum. Sürekli bir işim de yok. İlk dönem çok gözyaşı döktüm. Mercimek yoktu, ağladım. Kaşık yoktu, kase yoktu, ağladım. Gider çoktu, gelen yoktu. Bizim derneğin binası da sıkıntılı, hadi buldun malzemeyi 250 kişiye çorba yapmak da kolay iş değil. Ama yine de pes etmedik...
Sizin dernekte evsizler aynı zamanda barınabiliyor, değil mi...
- Evet ama sadece 32 kişi. Yeri geliyor bu sayı 40’a çıkıyor. Karda, kışta bize sığınıyorlar, merdivenlerde yatıyorlar. Ama binamız küçük, daha fazlası olmuyor.
Peki evsizlere kalacak yer sağlamak belediyelerin görevi değil mi?
- Zeytinburnu’nda bir toplama merkezi var. Bir kapalı spor salonu. Aralıkta açtılar. Mart sonunda evsizleri kapının önüne koydular. 700 kişilik kapasitesi var. Gerçi evsizler çok sevmiyor orayı. Çünkü herkes yerlerde yatıyor. Alt alta, üst üste. Yaşlısı, hastası, engellisi, kadını, erkeği, her çeşit insan... Sıcak yemek dışında da bir şey yok. Ölenler de oluyor aralarında.
Bu koskoca şehirde başka imkân yok mu yani evsizlere?
- Yok! Bundan iki sene önce Metin Oktay tesisleri vardı. Sonra mahkemelik olundu. Bu sene sadece Zeytinburnu açıldı. Bu insanlara sığınabilecekleri bir yer gerekiyor. Kışın eksi 5’leri gördük, bir ay yağmur yağdı, banklarda, çeşmelerde, betonda yatıyorlar. Hasta oluyorlar. Biz de İstanbul’daki bütün evsizlere yetişemiyoruz tabii. Gecede 220-250 kişiye çorba dağıtabiliyoruz ancak. Allah’tan gönüllülerimiz var. Önce Oy ve Ötesi katıldı. Sonra Adım Adım. Sonra Cihangir Forum, Maçka Forum, son bir aydır Ataistler Grubu da geliyor. Barboros Şansal da destek oldu. “Ne getirelim?” diye soruyorlar. “Evinizde, sokaktaki insanın ihtiyacını karşılayacak neyin fazlaysa onu getirin” diyoruz. Giysi mesela. Ama iç çamaşırı hariç! Kullandığımız külotları götürüp, “Alın giyin!” dememiz kadar incitici bir şey yok.
Neden sadece mercimek çorbası dağıtıyorsunuz?
- Tarhana denedim. Fazla gitmedi. Ezogelin denedim, tencerenin musluğunda sorun çıktı. Tavuk suyu denedim, o da fazla tok tutmuyor. En bereketlisi mercimek. Hem sıcak hem de tok tutuyor.
Kaç kişilik bir grup olarak yola çıkıyorsunuz?
- En az 10 kişi oluyoruz. Ama kimsenin gelemediği günler de oluyor. Yılbaşı gecesi mesela ya da çok soğuklarda, karda, kışta, doluda, ben bata çıka yine de gidiyorum. Tüm bu mücadeleyi sokakta yaşayanların hayatlarının düzelmesi için veriyoruz...
Siz tam olarak ne istiyorsunuz?
- Evsizler evi açılsın. Bu insanlara iş imkânları sağlayalım, onları topluma kazandıralım. Evsizlerin kimliği bile yok. Gidip oy kullanamaz, ikametgâh çıkaramaz. Sabit bir adres gerekiyor. Yok ki. Neresi? Park mı? İşyeri, adres istiyor. Belli bir evin, adresin yoksa, iş miş verilmiyor. İş ve evle bitmiyor. Tedavi ve rehabilitasyon da gerekiyor.
Ambulans bile kokuyor diye almıyor
Sadece çorba dağıtmak yeterli mi?
- Tabii ki hayır! Amacımız, onların insan gibi yaşam haklarını, devletten, Meclis’ten, toplumdan istemek ve onlar için bir şey yapabilmek. Bugün benim çocuğumsa, yarın senin çocuğun olmayacağı ne malum?
Hiç ceplerinde para olmuyor mu?
- Simyalcılık (onların jargonunda dilencilik) yapanlar var. Sana geliyor diyor ki, “Bana 10 lira versene”! Sen de sana dokunmaması için çıkarıp 20 lira veriyorsun. Bu onun yemeğini de, sigarasını da o günlük çıkarmasını sağlıyor. Bazen de yıkanıyorlar o parayla. Yazları Boğaz’a atlayıp yıkanıyorlar ama kışları zor. Feci kokuyorlar tabii. İstiklal’de bizim “Şair Dayı” dediğimiz biri var. Adam hiçbir yere gidemiyor. Sağlık sorunları var. Ayakları şiş, vücut şiş. Herkes önüne yemek koyuyor. Ama, “Bu adam neden bu vaziyette?” diyen yok. Bir merkeze yatıramıyoruz. Zabıtanın dediği şu: “Kendisi gitmek istemediği müddetçe biz götüremeyiz!” Ben ikna ettim ama o zaman da çok pis, kokuyor diye almadılar. Büyük tuvaletini de üzerine yapıyor. Onu hastaneye yatıracak ambulans bile, ki kamu aracı, kokuyor diye onu almıyor. O kimsenin gözünde insan değil. O zaman ne oluyor? Ölüyor. Sağlık sorunları, ilgisizlik ve insan yerine konmamaktan... Gerçi bir kapalı spor salonuna tıkmanın da çok faydası yok. Zeytinburnu açıldıktan sonra, benim bildiğim 7 kişi öldü...
Fotoğraf: Selçuk ŞAMİLOĞLU
Paylaş