Evimizin yeni sakini

EVİMİZİN yeni bir sakini var:

Max.

Haberin Devamı

72 saattir bizimle.

Şimdiden hepimizi kendine âşık etmiş durumda.

3 aylık dünya tatlısı bir King Charles yavrusu.

Aşılı, çipli, annesi-babası belli, anne altından...

Bu sefer her şeyi doğru yapmaya çalıştık.

Max, kaybettiğimiz Jimmy’e göre daha meraklı, daha hareketli.

Jimmy daha küçüktü ama sanki daha olgun bir ruh taşıyordu.

Bakışlarıyla konuşuyordu.

Max öyle değil.

Hiperaktif bir oğlan çocuğu gibi.

* * *

Alya çok mutlu.

Ama lohusa bir annenin kartallığı var üzerinde.

Çok fazla seversen yanına dikiliveriyor, yılansı bir tınıyla, “Geri koy istersen onu oyun parkına!” diyor.

Yani, “O benim, uzak dursanız iyi olur!” demeye getiriyor.

Bir de çocuğa, “Köpek sahibi olmak emek ister, kim ona bakarsa annesi o olur” dedik.

İyi mi ettik, kötü mü ettik bilmiyorum.

Şimdi artık her şeyi, ödevlerini dahi Max’le birlikte yapıyor. Max kafasıyla tuhaf şekiller çizerek Alya’yı izliyor. Televizyon seyrediyorlarsa birlikte, uyuyorlarsa birlikte...

Dün, “Anneliğin sadece keyifleri yok” dedim.

Nasıl yani?” dedi.

Max yemeğini yedikten sonra, 15 dakika beklemen lazım ki kakasını yapsın” dedim.

Artık her yemekten sonra başında bekliyor.

Okuldan gelip çantasını atar atmaz, daha bahçe yolunda “Max, Max” diye bağırmaya başlıyor.

Öbür deli de oyun parkının içinde sürekli kulağını sallıyor.

* * *

Haberin Devamı

Fakat Alya’da tik oldu.

Bugün iki kere hapşırdu” diyor.

“E ne var?”
diyorum.

Bir kere de öksürdü... Dikkatli olmalıyız anne, Jimmy’i hatırla” diyor.

Kuru öksürük filan nedir öğrendi çocuk.

Sürekli kulağını köpeğe dayıyor ve dinliyor.

Evimizin yeni sakinini gözünün önünden ayırmıyor.

72 saatte iki veteriner hekim geldi baktı, kimse bir daha benzer bir acı yaşamamızı istemiyor.

Şimdilik her şey yolunda.

Hımm’la karşılaşmaları şahaneydi.

Bu arada veteriner Hümeyra, “Aman Allahım hayatında gördüğüm en güzel tavşan” dedi. Hımm, gerçekten çok tatlı. Tüyleri pırıl pırıl. Kendini iyi ve güvende hisseden bir canlı bu kadar güzel olur.

En istemediğim şey, Max’in onu huzursuz etmesi.

Max de aksi gibi Hımm’ı görünce oyun parkının içinde ayakta zıplıyor, ölecek yanına gitmek için.

Hımm da tavşan olduğu için fare yakalanmış gibi donup kalıyor.

Hümeyra, “Birbirleri için tehdit olmayacaklar. Ama siz yine de yalnız bırakmayın” dedi.

Bırakmıyoruz, zaten evin farklı bölümlerinde yaşıyorlar.

Hımm ben bu satırları yazarken, sakin sakin masanın üstünden bana bakıyor.

Diğer iki deli ne yapıyor bilmiyorum.

Haberin Devamı

Daha derine inin

YURTDIŞINDA Hava Kuvvetleri’ni temsil eden bir jet pilotuydum. Pek çok ödülüm var. Hava Kuvvetleri’nin altın çocuklarındandım. Sonra aynen Nazlıgül’e yaptıklarını yaptılar. Amerika’daki kız arkadaşlarımı sorguladılar, özel hayatıma sataştılar. Uluslararası proje ofisinden apar topar Türkiye’ye çağırdılar. Rezil ettiler dünya âleme Türk Hava Kuvvetleri’ni. Anayasaya ve hukuk kurallarına aykırı sorguya aldılar. Yapmadıklarını bırakmadılar. E-maillerime girilmiş, özel bilgilerime ulaşmışlar, resimler resimler... “Bunlar senin mi?” dediler. “Evet de bundan size ne?” dedim. Ben bekâr bir insanım, kaldı ki özel hayatım, ben askeri bir üniformayla bir iş yapmıyorum ki. “Kimlerle çıktın, yattın, kalktın”  gibi bitmez tükenmez sorular. Sonra bir ifade tutanağı imzalattılar ve hadi hoşça kal.Her şey tamamen hukuksuzdu, savunmam alınmadı, uyarı verilmedi, hiçbir şey. Keşke beni mahkemeye verselerdi de cezamı hukuk vereydi. Nazlıgül gibi pek çok kurban var. Olayın içyüzünü öğrenmek isterseniz daha derin kazmanız gerekiyor... (S.L.)

- O kadar üzücü şeyler okuyorum ki günlerdir... Umarım Hava Kuvvetleri bütün bu iddialara cevap verir de, biz de neyin ne olduğu anlarız.

Haberin Devamı

Erkek bir yüzbaşıya kulak verir misiniz?

EĞER rahmetli Nazlıgül asker değil de, polis, öğretmen veya devlete çalışan diğer milyonlarca memurdan biri olsaydı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu gereğince, hakkında hazırlanan disiplinsizlik/ahlaksızlık dosyasının içeriği kendisine önceden bildirilecek, konuya ilişkin kararı verecek disiplin kurulu önünde -isterse avukat da tutarak- kendini savunabilecekti.

Devlete çalışan yaklaşık 2 milyon kamu görevlisinin tamamının sahip olduğu hakka, Nazlıgül üsteğmen de sahip olsaydı eğer, hakkındaki TSK’dan çıkarma kararı verenler, ister istemez daha dikkatli hareket etmek zorunda kalacaktı. O da belki bugün hayatta olacaktı...
(Haluk K.)

- Çok teşekkür ederim, Haluk Bey. Çok iyi bir noktaya değişmişsiniz. Baskı altındaki insanların kendilerini savunacak haklarının olması gerekiyor. İnşallah dikkate alınır. Silahlı Kuvvetleri’nin bu ayrıcalığından da vazgeçilir. Ama bunların hiçbiri ne yazık ki Nazlıgül üsteğmeni geri getirmeyecek!

Haberin Devamı

Anladık! Ortaokulda başörtüsü serbest

KAFADAN dalıyorum meseleye...

Dertleri öğrencilere özgürlük filan değil.

O kadar belli ki...

“Bundan sonra kılık kıyafet serbest olacak” diyen biri hemen arkasından...

Ama... Şort yok. Tayt yok. Diz üstü etek yok. Kısa pantolon yok. Askılı tişört yok. Kolsuz gömlek yok...”

Der mi?

Bu nasıl bir serbestlik anlayışı?

Bu kadar çifte standart gerekmiyordu.

Hiç “kılık kıyafet özgürlüğü” diye lafı dolandırmadan...

Demokratmış gibi gözükmeye gerek kalmadan...

“Ortaokulda başörtüsü, türban serbesttir” deselerdi daha dürüst davranmış olurlardı!

Kol altı fetişizmi

ANLAYAMADIĞIM bir şey var.

Bu ülkedeki erkeklerin, kadınların kol altıyla alıp veremediği bir şey mi var?

Varsa nedir?

Orasından bakıyorum, burasından bakıyorum... Çözemiyorum.

Bu kol altında, seksi bir yan mı var?

Erotik filan mı geliyor erkeklere?

Kusura bakmayın ama benim anlayabilmem mümkün değil.

Bir lise öğrencisinin kolunu çıplak görünce tahrik mi oluyor bu adamlar!

O yüzden mi kolsuz tişört, kolsuz gömlek yasaklanıyor?...

Haberin Devamı

İzmir’de 13 kişi daha

HAVA Kuvvetleri personeliyim, Nazlıgül ve M.Y’yle ilgili yazılarınızı okudum. İçerde, bunun gibi çok saçmalık dönüyor. Eğer ilgilenirseniz, sizinle bu konuda bir takım şeyler paylaşmak isterim. İnsanlar kanunsuz sorguya alınıyor. Savcı olmadan verdikleri ifadelerin dışında metinler imzalatılıyor. İfadeler okutulmuyor, sonra o ifadelere göre insanların hayatları karartılıyor. İzmir’de de aynı şekilde atılan 13 kişi daha var. İsterseniz numaralarını verebilirim. İsmimi gizli tutmanızı istiyorum en azından istifa edene kadar. (O. D.)

- Sevgili O. D, o kadar çok ihbar aldım ki şu son iki günde. İnsanların hikâyeleri bitmiyor. Dehşete düştüm okudukça. Tabii ki anlatacağınız her şeyle ilgileniyorum. Sizden haber bekliyorum.

 

Yazarın Tüm Yazıları