- Kışlarını karısıyla, yazlarını da benimle geçiriyor.
Nokta.
Ünlem değil.
Üç nokta da değil...
Ardından bir şikayet gelmiyor yani. Kinaye yok. Kendine acıma yok. Birilerini suçlama yok. Sadece kabullenme var. Kendi gerçeği kabullenme. ‘‘Bizim de yaşam biçimimiz bu’’ diyebilme...
Üstelik son derece büyük bir açıkyüreklilikle.
*
Küçük bir şok geçirdim tabii.
Yansımıştır gözlerime. Ama tuhaf, onun gözlerinden geçen bir tereddüt bulutu değildi. Meseleyi bana ihsas ediyordu, o kadar. Tedirgin değildi, son derece netti. ‘‘Hava bugün kapalı’’ der gibiydi. Kadın ne dediğini biliyordu yani. Ve hayatını paylaştığı insandan söz ediyordu.
İşin en acayip tarafı da, özel olarak onu anlamamı beklemiyordu.
Onaylanmamak onu ilgilendirmiyordu.
O böyle yaşıyordu.
*
Sözünü ettiğim kız arkadaşım 30 yaşında.
Ne küçük ne çok büyük. Ama yeteri kadar hayat tecrübesi olduğu söylenebilir. Evet, evli bir adamla aşk yaşıyor, üstelik üç yıldır. Ama o, evli bir adamın metresi değil. Önce bu konuda anlaşalım. Durumu böyle tanımlamak işimizi kolaylaştırabilirdi.
Ama işimiz zor.
Çünkü yaşadığı ilişkiyi böyle tanımlamak mümkün değil.
Otellerde ya da garsoniyerlerde buluşulmuyor, yaşanlar gizlenmiyor, yalan dolan yok, kimseden utanılmıyor, köşe bucak kaçılmıyor, elalem ne der denmiyor ve eklemek isterim ki, paylaşılan o sevgiye dibine kadar sahip çıkılıyor. Ama işte sadece yılın bir bölümü birlikte olunuyor.
Yazları...
*
Peki kışları?
Bizimki, bekar bir hayat sürüyor. Sanki ‘‘kocası’’ uzaklardaymış gibi. Hayatına başkaları girmiyor, sıkı bir tempoyla çalışıyor, muazzam bir telefon trafiği sürüyor, yaz olsa da gözünde tüten sevgilisi yurt dışından gelse diye bekliyor. Arada fırsatını bulursa yanına gidiyor, ama hep biliyor ki, o adamın yazları ona ait, kışları değil...
Peki adam kışın ne yapıyor?
İngiltere'de karısıyla birlikte yaşıyor.
Karısı da durumu biliyor.
Kocasının hem kendisine hem de sevgilisine son derece bağlı olduğunu hissediyor. Üstelik kız arkadaşımın varlığından da haberdar. Onun da gözlerinden tereddüt bulutları geçmediğinden eminim.
*
Ben burada neden söz ediyorum?
Eş zamanlı sadakatten!
Nedir bu eşzamanlı sadakat?
Aslında biraz tuhaf olacak ama yılın belli dönemlerinde sadakat anlaşması yaptığı insanlara sadakatsizlik ettiğini açık yüreklilikle söyleyebilmek! Çok karışık oldu değil mi? Haklısınız. Ama aslında çok basit: Kimseyi kandırmamaya dayanan bir sadakat anlaşması. ‘‘Hayatımda bir değil, iki insan olacak, ikisi de bunun bilecek tabii kabul ederlerse, ben ikisine de sadık kalacağım...’’ demek. ‘‘Bir üçüncüsü olmayacak’’ demek ve bunun aksine davranmamak...
Bu böyle bir kavram işte.
Aynı haklar, karşıdaki için de geçerli tabii.
Kız arkadaşımın de başka bir sevgilisi olabilir aynı zamanda.
Ama gerekli şart şu:
‘‘Bunun benim bilmem gerekiyor ve kabul tabii ki kabul etmem’’...
*
Yıllar önce bu konuda tek tük filmler çevrilmişti.
İki ailesi birden olan adamların öykülerinin anlatıldığı filmler. Önemli olan toplumda böyle bir gerçekliğin olduğunu göstermekti. Ama o zaman bu henüz suçtu. Filmin sonunda yakalanan erkek cezalandırılıyordu.
Zaten orada açıkyüreklilik yoktu.
İki kadın da durumdan haberdar değildi ortada kendi rızaları yoktu yani.
Daha sonra, Jacques Attali, 21. Yüzyıl Sözlüğü'nde ‘‘eşzamanlı sadakat’’ diye bir kavramdan söz etmişti. Gözlerim büyüdü. İnsanlar tarafından kabul göreceğine inanmak neredeyse imkansızdı. Fakat o, ısrarla bu kavramın hızla geliştiğini ve insanların bunu yeni bir yaşam biçimi olarak tercih etmeye başladığını anlatıyordu.
İki kocan olabilecek yani.
İki karın olabilecek yani.
Ya da bir sevgilin bir karın.
Anahtar kelime açıkyüreklilik.
Braveheart değil!
Openheart...
Durum bu.
Rızan var mı diye sormak...
Varsa devam etmek...
Yoksa, hadi bana eyvallah demek...
Tabii bunu uygulayabilmek için gerçek anlamda demokrat olmak gerekiyor, kendin için istediğin bir şeyi karşındakinin de isteyebileceğini kabullenmen gerekiyor.
*
İşte arkadaşım kendi yaşadıklarını anlatırken...
Bütün bunlar üşüştü aklıma.
Türkiye'ye kadar geldiğine göre, tek tük de olsa Türkler tarafından da uygulandığına göre kesin bir gözlük yazısı olur dedim. Sizi de haberdar edeyim istedim. Çevrenize bir bakın bakalım, var mı eşzamanlı sadakat öyküleri, örnekleri...