Paylaş
Hem de yenilenmiş olarak, http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/yarim-kalan-hayatlar 'da.
Üzerine titrediğim bir proje bu.
Benim için bir tür “iyilik hareketi”.
Bugüne kadar, hayatı o veya bu şekilde yarım kalmış 35 kişinin yaşamına dokunduk.
Örneklerini, yukarıda verdiğim adreste görebilirsiniz.
Bugünden itibaren kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Ana fikir şu:
Anlatacak bir hikâyen varsa,
Hürriyet’in bir elemanı olan ve röportaj yapmaya bayılan beni al, istediğin gibi kullan!
Yani benimle proje geliştir.
Senin için röportajcı olayım, sahne röportajı yapayım, sunucu olayım, projeni anlaşılır bir şekilde anlatayım, moderatör olayım, jüri olayım, hikâye derleyeyim...
Birlikte yaratıcı projelere imza atalım.
Sen aslında Hürriyet’le iş yapıyorsun, sözcün ben oluyorum, ben senin kafadakini, Ayşe Armanca anlatıyorum ve bir “değer” yaratılıyor.
O değerin bir kısmı da, “Yarım Kalan Hayatlar”a gidiyor.
Proje, internette yer alıyor, hayatına destek olunan kişinin öyküsü ise, burada gazetede yayınlanıyor.
Halil İbrahim Dinçdağ, 36. Yarım Kalan Hayat.
Memorial Sağlık Grubu’yla gerçekleştirdiğimiz projeyle uzun süredir işsiz olan eşcinsel hakem Dinçdağ’a destek olduk.
O, eşcinsel olduğu için mesleğine son verilen bir hakem. Davasında dibine kadar haklı! Futbol Federasyonu’na açtığı dava 4 yıldır sürüyor, artık bitmek üzere, eğer biraz adalet varsa Dinçdağ leyhine sonuçlanacak.
Ne var ki, 38 yaşındaki bu genç adamın, hayatı kaydı, 5 yıldır işsiz. Gerçekten feci durumda. Onu biraz olsun rahatlatabildiysek ne mutlu bize. Ama tabii ki kalıcı çözüm, ona bir iş bulmak. Umarım o da gerçekleşir...
Biz seni “eşcinsel hakem” olarak tanıdık. Gay olduğun için mesleğini kaybettin. Başına gelenler başına gelmeyen kalmadı. Yıllardır Federasyon’la davalısın. Hadi en başa dönelim. Neler yaşadığını özetler misin?
-14 yıl hakemlik yaptım. Gayet de başarılıydım. Sonra “Askerlik yapamaz” raporu aldığım için Federasyon bana görev vermemeye başladı. “Sağlık sorunları nedeniyle askerlik yapamayanlar, hakemlik de yapamaz!” maddesini bahane ettiler. Ben de, hasta olmadığımı, sorunumun sağlıkla ilgili olmadığını anlatmaya çalıştım. Hakemlik haklarımın iadesi için Federasyon’a dilekçe yazdım. Aldığım raporun bir eşcinsel raporu olduğunu belirttim. Raporu da dilekçenin arkasına ekledim...
Ne umuyordun?
-“Federasyon, futbolun aile reisidir. Yazdığım dilekçeyi kendi içinde görüşüp, bir çözüm bulacaktır!” diye düşündüm. Tek aklıma gelmeyen yazdığım dilekçeyi ve raporu basına servis edebilecekleri oldu. Ettiler. Ertesi gün hem de...
Sonra ne oldu peki?
-Basına sızınca, her gün gazetelerde kendimle ilgili haberler okumaya başladım. Feci bir süreçti. Ulusal bir kanala çıkmak zorunda kaldım. Çünkü basın ve medyanın yoğun ilgisi vardı. Çıkmasam, sanki utanılacak bir şey yapmışım gibi değerlendirilecekti. Hakkımda bu sefer farklı haberler yapılacaktı. Bunların önüne geçmek için çıktım, konuştum. Yani deşifre olmak zorunda kaldım.
Şu an geriye dönüp bakınca, pişman mısın?
-Değilim. Ama keşke bunlar hiç yaşanmasaydı diyorum. Hayatım kaydı! 5 yıldır işsizim. Kendi ülkemde açık hava hapishanesindeyim.
BİLİRKİŞİ ONU HAKLI BULDU
Federasyon’a açtığın dava peki? O ne oldu...
-Özel hayatı ihlalden dolayı maddi ve manevi tazminat davası açtım. Bilirkişi, beni haklı buldu. İstanbul Valiliği İnsan Hakları Komisyonu’na müracaat etmiştim. Onlar da, yaptıkları araştırmalar sonucu beni haklı buldular. Hatta Futbol Federasyonu hakkında suç duyurusunda bulundular.
Eeee?
-Dava sonuçlandı sonuçlanacak. Bitti sayılır. Mahkeme, Federasyon’dan Trabzon’daki bir hakemin maddi tazminatını hesaplayabilmek için, bir sezonda kaç kere maça çıktığını öğrenmek istiyor, ona göre hesap yapacak. Ama Federasyon, her defasında eksik evrak gönderiyor, yanlış evrak gönderiyor, gönderdiği evrakı bir daha gönderiyor. Son duruşmada hâkim, tekrar evrakları istedi. Gelmediği takdirde eldeki mevcut belgelerle işlem yapacağını söyledi.
Peki bu son dört senede hayatın nasıl şekillendi? Neler oldu?
-150 yere filan iş başvurusunda bulundum. Hiçbiri olmadı. Ya muhatap alınmadım, ya ürktüler.
Oysa bir sürü şeyi yapacak yetenekte bir insansın...
-Bulaşıkçılığa dahi başvurdum. Bir arkadaşım bir kafede aşçılık yapıyordu. Patronu da eşcinsel. “Hem bana yardımcı olur hem bulaşıkları yıkar” dedi. “O da olur mu onu nasıl burada çalıştırırız! Herkes tanıyor onu, başımıza iş alırız, basın kapımızdan ayrılmaz!” demiş. Sonra başka bir kafeye garsonluk için başvurdum, beğendiler, “Tamam yarın başla” dediler, ama birkaç saat sonra aradılar dediler ki, “Hocam, biz senin kim olduğunu sonradan anladık. Sen gittikten sonra adını Google’dan baktık. İnan, seni çok beğendik. Ama burada futbol maçları izleniyor, sorun yaşanır. Ne senin başın ağrısın ne bizim!” dediler. O iş de öyle gitti.
Sen radyocuydun aynı zamanda....
-Evet, Trabzon’da 17 yıla yakın yaptım. Pek çok radyoya da başvurdum, geri dönüş olmadı. Herkes, “Arkandayız, mücadeleni sakın bırakma!” diyor ama sıra desteğe gelince ı-ıh. Ben kimseden para istemiyorum, çalışabilmek istiyorum. Saadettin Saran’ı arayıp randevu talebinde bulundum. Ona çok teşekkür ediyorum. 4 ay program yaptım, ama hayatın en kötü dönemiydi çünkü annemi kaybettim. 8 ay sonra, “Bu kadar destek verebiliyoruz!” diye programı sonlandırdılar.
O kadar çok eşcinsel futbolcu ve yönetici var ki
Futbol camiasında bir maçoluk maskesi var. O maskeyi takıp sahaya çıkıyorlar. Oysa Türkiye’de o kadar çok eşcinsel futbolcu, yönetici ve idareci var ki...
10 yıl amatör takımlarda da olsa futbol oynadım, 14 yıl da hakemlik yaptım. Ve başarıyla yaptım. Peki özel hayatım öğrenildikten sonra ne değişti? Hakemliğimdeki kalite mi? Ne değişti de, beni bu kadar dışlar hale geldiler? Ama gururla söylüyorum ki, 18 takımın da taraftar grubu destek verdi. Hepsine tek tek teşekkür ederim.
Paylaş