Yuvarlık burunlu ayakkabıların moda olduğundan hiçbir şekilde haberim yoktu. Ben sivri uçlu, yüksek topuklularda kalmışım.
Dubai’den İstanbul’a gelme sebebimse Buzda Dans. Jüri mi hakem mi neyse bir şey oluyorum, ama bir şey olmamın hiçbir önemi yok, önemli olan o gece orada ne giyeceğim...Elim ayağım titriyor...Ekran da, şişman gösterir ya!Ona karşı önlem almak için İsveç mi rejimimi yapsam Atkins mi diye düşünürken, bir taraftan da "Ne giymek gerekir?" diye sorup soruşturuyorum. Ve sonunda, siyah askılı bir elbise giymek gerektiğine karar veriyorum. Omuz başlarım çok patlasın diye de üzerime, bir etol ya da otriş almaya planlıyorum.Tanrım, ne kadar kendimden eminim!Ne kadar gurur duyuyorum, müthiş bir seçim yaptım diye.Olayı çözdüm, kesin gecenin yıldızıyım.İlk şoku Abdi İpekçi’de yaşıyorum, Allahın hiçbir vitrininde sivri burunlu çizme ya da ayakkabı yok. İçime bir şüphe düşüyor: Acaba bilmediğim bir şeyler mi var, bir yerde yanlış mı yapıyorum, trendleri mi kaçırmışım?İçime sinmiyor bir de Derishow’a bakayım diyorum ve orada öğreniyorum giymeyi düşündüğüm her şeyin çoktan demode olduğunu...Askılı elbise üzerine otriş, tamamen devre dışıymış.Hele o giymediği planladığım ayakkabılar, tamamen Nuh Nebi’den kalmaymış."Yapmayın Ayşe Hanım!" diyorlar, "Size bir elbise verelim..."Karpuz kollu bir elbise getiriyorlar, bele doğru daralıyor. Biraz uzaylı elbisesi gibi ama çok güzel. Simsiyah. Belinde de olağanüstü güzel bir kemer var, kocaman taşlı bir şey. Kısa bir elbise. Altına da upuzun evet tabii ki yuvaklı topuklu çizmeler giyiyorum. Ve unutmadan, küpeler...Macera başlıyor....Ben zannediyorum ki, müthişim, acayip bir kıyafet toparladım, trendi yakaladım, modern ve yeni duruyorum. Gece bitiyor, ilk telefon annemden geliyor: "Fena değildin ama kıyafetin felaketti! Karpuz kol, seni büyük göstermiş. Küpelerin ise saray avizesi gibiydi. Söyleyecek laf bile bulamıyorum!"Nasıl çöktüğümü size anlatamam.Şöyle avutuyorum kendimi:"Elbisenin tamamını görselerdi, böyle söylemezlerdi. Çeyrek plan gözükünce, böyle oldu işte!"Ve anlıyorum ki, bir televizyon programında en önemli problemlerden biri, kıyafet meselesi. Zaten televizyona da yabancıyım, kıyafeti de çözemeyince, elim ayağım iyice dolaşıyor.Biraz araştırınca görüyorum ki, bu alanda büyük bir endüstri var. İnsanlar var, eve kıyafet getiriyorlar, aklınıza gelen pek çok markayı ayağınıza taşıyorlar, size gösteriyorlar, birlikte bakıyorsunuz, ya da siz ne istediğinizi söylüyorsunuz, onlar size dikiyorlar.Ama hiç de eğlenceli bir şey değil.Hem vakit kaybı hem de sıkıcı."Bir marka ya da bir mağaza bana sponsor olur ne var ki bunda?" ile de bitmiyor iş.Ürün kalmıyor. Size uymuyor. Beden olmuyor. İçine uygun bir şey bulunamıyor. Vesaire vesaire. Her hafta, karın ağrılarıyla yaşıyordum. Bu sefer ne giyeceğim diye.Bir iki hafta kendi siyah gömleğimi giydim.Sonra kendimce en uygun çözümü şöyle buldum:Gittim Tuvana Büyükçınar’dan aynı elbisenin üç ayrı rengini aldım.Kendi kendimle pişti yapabilmek için.Siyah, mavi ve mor.Kimilerini göre bu felaket ötesi bir hataydı.Allah’tan çeyrek plan görüntü olduğu için anlaşılmadı.Pınar Altuğ ile bu konu üzerine konuşurken, "Ne kadar büyük dertmiş!" diye söylenirken, demesin mi, "Sadece kıyafet değil, takı da büyük sorun. Farklılığı sağlamak ve orijinal olabilmek için kafa patlatmak gerekiyor. Ben mesela hep gerçek mücevher kullanırım. Mücevver sponsorum bile var. Sırf bunu için seferber edilmiş bir görevli var, pırlantalı takıları getiriyor, takıyorum, geri götürüyor..."Allah ekrana çıkan ve çıkmaya hazırlanan bütün kadınların yardımcısı olsun!Sonunda bitti.Artık itiraf edebilirim.Bu nasıl zor bir şeymiş.Allah ekrana çıkan bütün herkese, özellikle kadınlara sabır versinmiş.Her seferinde aynı telaş.Ne giyeceğim?Ne takacağım?Ki, bizim sadece kellemiz, kulaklarımız ve boynumuzun biraz altı görünüyordu. Ama yine de her pazar ne giyeceğimi düşünmek beni hasta ediyordu.İnsan sürekli bir şeyler öğreniyor.Ben de kendimle ilgili yeni şeyler öğrendim:Demek ki ben, bu işlerle uğraşmayı seven biri değilim. O dükkanda bir şey beğendim, bu dükkanda da şu vardı, o ikisi kombine edilebilir, zaten şimdi şu tür şeyler moda ya da bana şöyle bir ceket üretelim, şunu çizelim, of ki ne of, acayip sıkılıyorum, hiç uğraşmak istemiyorum.Zaten bilmiyorum.Ve ilgilenmiyorum.Peki ne yaptım?Tuana Büyükçınar’dan aynı elbiseden 3 tane aldım.Siyah.Mavi.Mor.Ve 3 hafta üst üste giydim. Hızımı alamadım, o elbiseleri satın da aldım.Tamamen göründüğüm bir program olsa yanmıştım.Acayip bir mesai yani.Nasıl göründüğün.Ne giydiğin.