Paylaş
Güneş gibi...
Işık saçıyor...
Parlıyor...
İnsanın gözü kamaşıyor ona bakınca, o kadar çok sevdim Duygu’yu...
Duygu Kayaman, görme engelli.
Ama bunu unutuyorsunuz, aklınıza bile gelmiyor onunla konuşurken.
Duygu bir lider, Duygu bir rol model.
Microsoft’ta çalışıyor.
Görme engellilerin, eğer desteklenirlerse, eğer doğru rol modeller tarafından yönlendirilirlerse ne kadar olağanüstü işler başarabileceklerinin kanıtı...
Üniversitede psikoloji okurken, Young Guru Akademi’yle tanışıyor, yani YGA’yla.
Önce onu eğitiyorlar, sonra da o, 11 görme engellinin bulunduğu okulda eğitmenlik yapıyor, başkalarını eğitiyor ve ödül alacak uygulamalar geliştiriyor.
Yılın Sosyal Yenilikçisi
Sıkı durun!
Duygu, MIT Technology Review tarafından, ‘35 Yaş Altı Yenilikçiler Yarışması’nda ‘Hayal Ortağım’ projesiyle ‘Yılın Sosyal Yenilikçisi’ seçildi...
Buna şapka çıkarılmaz da neye çıkarılır?
MIT Technology Review, boru değil!
Facebook’tan Mark Zuckerberg, Google’dan Sergey Brin ve Grafen’in öncüsü Nobel Fizik Ödüllü Konstantin Novoselov gibi yenilikçilere ödül veren bir kuruluş.
Her yıl tüm dünyada öncü, vizyon sahibi, girişimci, insanlara fayda sağlamayı amaçlayan ve toplumun karşılaştığı sorunlarla yüzleşerek geleceği inşa eden gençleri seçiyor.
İşte Duygu da onlardan biri...
Projesinin adı ‘Hayal Ortağı.’
YGA çatısı altında geliştiriyor.
Görme engellilerin, günlük gazetelere, kitaplara, dergilere, eğitimlere ve bazı servislere ücretsiz olarak ulaşabilmesini sağlıyor.
Ben o kadar etkilendim ki Duygu’dan, manyak diyebilirsiniz, mutluluktan ağladım.
O kadar vizyonu geniş ve kalbi büyük bir kız...
Projenin Hayal Ortağı
Amacı, Türkiye’deki bütün görme engellilere ulaşmak...
Telefonu açtı ve bana ödül aldığı uygulamayı gösterdi.
“Bak, ben senin yazılarını buradan okuyorum! Çok sıkı bir takipçinim” dedi.
Ve birden bir kadın, benim yazımı okumaya başladı.
“Bundan sonra ben okuyayım!” dedim.
“Süper fikir!” dedi.
Her seferinde becerebilir miyim bilmiyorum.
Ama en azından yapabileceğim kadarını denemek istiyorum.
Belki başka yazarlar da arada bir yapmak ister.
Ertuğrul Özkök’ü ikna etmek istiyorum.
Görme engelliler, yazılarımızı, arada bir, bizim sesimizden dinlesinler...
39. Yarım Kalan Hayatlar
Bu arada Duygu benim için 39’uncu Yarım Kalan Hayat.
Miles&Smiles kredi kartıyla bir proje geliştirdik, dört destinasyona gideceğiz, ilki Alya ile Paris’ti.
Miles&Smiles, 39. Yarım Kalan
Hayatlar kapsamında Duygu
Kayaman’a destek olacak.
Bugün hurriyet.com.tr/kelebek/Yarım Kalan Hayatlar’da hem Duygu’yla yaptığım röportajın tamamını hem de Alya’yla gittiğim Paris seyahatinin detaylarını okuyabilirsiniz.
Şahane bir hafta sonu diliyorum...
Öncelikle seni çok tebrik ediyorum. Dünya çapında sıkı bir ödül kazandın. Hadi seni tanıyalım...
-Adım Duygu. Görme engelliyim. İki buçuk yaşında, göz sinirlerimin arkasında bir kitle oluşuyor ve sinirler zedeleniyor. Neden kaynaklandığını kimse bilmiyor. O günden beri de göremiyorum.
Peki gördüğün zamanları hatırlıyor musun?
-Hayır. Çünkü çok küçüktüm. Kabullenme süreci gibi bir şey olmadı, çünkü benim gerçeğim buydu. Başka türlüsünü bilmiyorum.
Nasıl bir aile?
-İnanılmaz sevgi dolu. Babam makine mühendisi, annem ev hanımı. Tabii benim için çok endişeleniyorlar. Ülkemizde engellilere bakış açısı malum, “Bir görme engelli okuyabilir mi? Çalışabilir mi? İleride bizim kızımız n’apacak?” Ve birileri onları Hale Bacakoğlu’yla tanıştırıyor. Hayatımın değiştiği an o andır!
Sen kaç yaşındasın?
-Beş. Ve Hale Abla hayatıma giriyor. O benim rol modelim. O da görme engelli. Hani yıllar evvel bir bilgi yarışması vardı, görme engelli biri hep birinci oluyordu, Turgut Özal’ın manevi kızı olarak anıldı. Şu an üst düzey bürokrat ve görme engellilerden sorumlu bir psikolog. Onun yönlendirmesiyle okula başlıyorum. Bugüne kadar benim ablam, arkadaşım, psikoloğum, rehberim ve her şeyim oldu! Ona çok şey borçluyum.
Hangi okullara gittin?
-Kilyos’ta görme engelliler için bir okul vardı, önce oraya. İki sene. O okul yatılıydı. Ailem de beni yatılı vermek istemedi. Her gün, kar demeden, kış demeden beni götürdüler.
Peki sen hep böyle pozitif miydin?
-Tabii ki, bir görme engelli olarak bir sürü şeye isyan ettiğiniz oluyor bu ülkede ama ben her şeye rağmen “Hayat güzeldir!” deyip, pes etmeyen biriyim. Çocukluğumdan itibaren de pozitif bir çocuktum. Hep hareketliydim. Ailem beni ağaca da tırmandırdı, deveye de bindirdi. Gören bir çocuk nasıl yetiştirilirse öyle yetiştirdiler. O yüzden “Ah ben görme engelliyim!” noktasına gelmedim, kendime acımadım.
Kilyos’tan sonra?
-Türkân Sabancı Görme Engelliler Okulu’na devam ettim. Beşinci sınıfa geldiğimde, öğretmenlerim görenlerle birlikte kaynaştırma eğitimde yer alabileceğimi düşündüler. 6’ncı sınıftan itibaren görenlerle birlikte evimin yakınındaki bir okula başladım.
Kabartma kitaplar mı vardı?
-Hayır, çok azdı benim zamanımda kabartma kitaplar. Ailem, ders kitaplarımı saatlerce bana okuyordu. Sayısal kitaplar babamın, sözel kitaplar da annemindi. Bugün geldiğimiz noktada bizler, engelli kaynaştırma eğitimini ana sınıfından başlatmaya çalışıyoruz. Çünkü ne kadar erken başlarsa, gören çocuklar, engellileri o kadar tanımış, alışmış oluyor. Engelli çocuklar da topluma küçük yaştan ayak uydurmuş oluyor.
Sen ne tür zorluklar yaşadın?
-Tabii ki bir sürü zorluk var. Önyargılı insanlar her yerde var. “Sen başaramazsın! Görmüyorsun işte, matematiği yapamazsın! Daha düşük seviyeli bir liseye geç” diyen öğretmenlerim de oldu. Şekilli sorulardan muafız biz ama “Şekilli sorulardan muaf değilsin!” deyip, puanımı kıranlar da. Önemli olan engeller karşısında pes etmemek, “Ben yapamayacağım!” dememek, yaparsın, niye yapamayasın, önemli olan kendini, o öğretmene, o insanlara, bütün dünyaya doğru anlatabilmek. Sanırım ben de bunu yapabildim. Şimdi de başka genç engellilere öğretmeye çalışıyorum.
Sınavların nasıl yapılıyordu?
-Öğretmenlerim bana soruları ya kayıt cihazına okuyorlardı ya da kabartmalı yazdırıyorlardı. Ben de kabartmalı yazıp, sonra sınav kağıdımı onlara okuyordum. Ya da bana bir okuyucu veriliyordu. Okuyucu soruları okuyordu. Ben cevapları ona söylüyordum, o da yazıyordu.
Sen müthişsin gerçekten! Peki bu devam etme gücünü kendinde nasıl buldun?
-Ben oğlak burcuyum. Annem bana hep “dağ keçisi” der. Görmüyor olman bir şeyi değiştirmiyor ki, bir şey istediğimde sonuna kadar çabalamayı çok seviyorum. Ve çabalıyorum. Her şeyin olumlu yönlerini bulmaya çalışan biriyim. Aileler arasında da, çocukları engelli olduğu için bir takım şeyleri yapamayacağını düşünenler var. Yanlış! Önemli olan o çocukların bir sürü şeyi başarabileceğine inanıp, desteklemek. Ve başka engellilere rol modeli olabilecek insanlar çıkarabilmek. Bu ülkede 7 milyon engelli var ve 800 bin görme engelli. Onların çocukları, örnek alabilecekleri rol modellerle karşılaşmıyor olabilir. Görme engellilerin yüzde 95’i de bu yüzden eğitim alamıyor. Ben Hale Bacakoğlu’yla tanışabildiğim için şanslıydım. Avukat Kerim-Selim Altınok kardeşler de bana çok destek oldu. Ben birçok engelliyi örnek alarak bugünlere geldim.
Kimi, neyi en çok görebilmek isterdin? Var mı öyle bir şey? Gökyüzü, güneşin batışı, deniz… Ya da annenin babanın yüzü mü, kendi yüzün mü?
-Tabiatı, insanları biz de zihnimizde haritalandırıyoruz. Belki sizden farklı, belki aynı bilmiyorum. Ben de deniz kenarında olmaktan zevk alıyorum ya da güneşin batışını izlemekten. Çünkü bana anlatılıyor ve ben de o anı yaşıyorum. Deniz kenarında yürümek en sevdiğim şey, denizin sesini duymak, bana anlatılan manzarayı hissetmek. Sizden farklı olarak bir zihnimizin perdesinde canlandırıyoruz. Yaşamak, en güzel hediye. Görme engelli olmanız da bu gerçeği değiştirmiyor.
Üniversite?
-Psikoloji okudum. Haliç Üniversitesi’nde burslu olarak. Ve işte o zaman Young Guru Akademi’yle tanıştım, yani YGA…
Nedir YGA?
-Bir sivil toplum kuruluşu. 2000 yılında Türkiye'de kuruluyor. Sonra uluslararası bir boyut kazanıyor. Kurucusu, Unilever eski üst düzey yöneticilerinden Sinan Yaman. Amacı, sosyal bilinçli liderler yetiştirmek. Her sene 50 bin üniversite öğrencisi başvuruyor, 2000 kişi seçiliyor. Ben de o seçilenlerden biriydim. Bundan 6 yıl önceydi, hayatım değişti.
Nasıl?
-Beş bin saatin üzerinde eğitim aldım. Sistem şöyle işliyor: Önce bizi eğitiyorlar, biz de gidip sahada başkalarını eğitiyoruz. Sonra da görme engellilerin ekonomik ve sosyal gelişimlerini hedefleyen “Kör Lider Projesi’nde sorumluluk aldım.Tam 11 görme engelli ilköğretim okulunda faaliyet gösteren “Kör Liderler Projesi”ni yürüttüm. İki yıl önce de görme engellilerin bilgiye erişimini kolaylaştıran “Hayal Ortağım” uygulamasının geliştirilmesine liderlik ettim. GDA, dünyayı değiştireceğini inanan deliler yetiştiriyorlar. Ben de onlardan biriyim!
Peki bu dünyayı değiştirebileceğine inanan liderler hangi kritere göre seçiliyor?
-On soruluk bir form var. Dolduruyorsunuz. Egosu küçük, kalbi büyük gençler arıyorlar. Ve daha iyi bir dünya hayal eden. Aslında özgeçmişten çok özgelecekle ilgileniyorlar. Derken mülakatlar yapılıyor. O 2000 kişi, 250’ye iniyor. Onlar, 100 saat eğitim alıyor. Türkiye genelinde 150 dezavantajı ilköğretim okulunda kurulan liderlik atölyeleri var. O okulun en parlak 12 öğrencisiyle her hafta seans yapıyorlar.
Ben o 250 kişi arasına seçilince, Türkan Sabancı Görme Engelliler okulunda çalışmaya başladım.
Senin okuduğun okul değil mi?
-Evet! Okuduğum okulda geriye dönüp, eğitim vermeye başladım. Görme engellilerin hayatını değiştirecek birçok çalışmalar yaptık. Kişisel gelişimlerini, bakım ve eğitimlerini sağlamak için uğraşıyoruz. Sosyal aktiviteler için onları destekliyoruz. Onların da toplumda birer rol model olabilmesi için ilkokuldan itibaren dokunuyoruz. Türkan Sabancı Görme Engelliler Okulu’nda çalıştıktan sonra, 100 saati geçirmiş oldum ve YGA’nın liderlik okuluna seçildim. 33 sanatçı, CEO ve yazarın katıldığı 17 kişi içerisine girerek, onları dinleme fırsatım oldu ve projelere ben de dokunmaya başladım. Ve sonra “Kör Liderler” projesini geliştirdik. Çok büyük bir aileyiz. Turkcell, Microsoft ve Yapı Kredi gibi 30’a yakın sponsorumuz var. Senede bir büyük zirve yapıyoruz. 500’e yakın konuşmacı geldi. Danışmanlarımız ve hayal ortakları, rol model olacak liderleri keşfediyor. Onlar da dezavantajlı okullardaki çocukları keşfediyor yetiştiriyor. Aslında yetiştirirken kendileri de yetişiyor. Ben bu süreçlerin hepsini yaşadım.
35 yaş altı yenilikçiler yarışmasında “Hayal Ortağım” projesiyle yılın “Sosyal Yenilikçisi” seçildin. Geliştirdiğin proje tam olarak neydi?
-Ben çocukluğumdan itibaren kitap okumayı çok seven birisiyim. O zamanlar kasetler halinde kitaplar vardı. Ama kolay bulunmuyordu. Her hafta farklı kütüphanelerden, İzmir’den, Ankara’dan kitap getirtiyordum. Ders kitaplarıysa hiç yoktu. Annem ve babam bana sürekli okuyorlardı. Kabartmaya yazdırıyorlardı. Gören yaşıtlarım aslında çok hızlı bir şekilde ders çalışabilirken, ben çalışamıyordum. Gazeteleri ise rahat okuyamıyordum. Tamam interneti kullanabiliyorduk, bilgisayarda ses programımız vardı ama o kadar da rahat ulaşım sağlayamıyorduk. Tabii ki görme engelli olarak hayalim, görme engellilerin kitaplara, gazetelere, eğitimlere, lokasyon bilgilerine kolay ulaşabilmeleriydi. Ben de görme engelliler için bir uygulama geliştirdim. Bugün 8020’yi ücretsiz olarak aradıklarında binlerce kitabı, gazeteyi, eğitimleri ve lokasyon bilgilerine ulaşabiliyorlar. Her gün günlük haberleri dinleyebiliyorlar. Aynı şekilde köşe yazarlarının yazılarını. YGA ve Microsoft’la başlayan bu süreç 2012’de de Turkcell stratejik ortaklığıyla devam etti. Ve hayata geçti. Artık bütün görme engelliler ücretsiz olarak 8020’yi arayıp bu şekilde gazete kitapları dinleyebiliyorlar.
Senin bir hayalin daha var galiba…
-Evet, ben bu ülkedeki bütün görme engellilere ulaşmak istiyorum. Başaracağım da… Şu an yüz bin görme engelliye ulaştım. Bir milyon dakika dinlendi Hayal Ortağım’ı. 800 bin görme engelliye de ulaşabilmek de çalışma yapıyoruz. Başaracağız…
Paylaş