Paylaş
Hayatta herşey geri çekilebilir. Var mı? Tıpta bile yeri var. Kendimi yerlerde hissedince, bunu paylaşayım istedim, bir de gördüm ki, herkes yerlerde. Eeee? Siz yerde, ben yerde olmaz ki böyle! Ruhumu değiştirmeye karar verdim. Acilen. Sabah yürüyorum. Koşu bandı artık elbise askısı değil! Akşam tekrar spora gidiyorum. Savuna, hamam, jakuzi, Allah ne verdiyse. Az konuşup çok çalışmaya gayret ediyorum. Güzel adamlara bakıyorum. Tünelin ucunda ışık var yani. Ama üzgünüm, özel bir formülüm yok. Depresyon yaygınlığını göstermek için bir potpuri yaptım. Merak ettiğiniz şeylere de laf yetiştirmeye çalıştım. Hadi ciaou!
SIKINTI BULAŞICIDIR
Bak şimdi olmadı gözlüklü DOMATES! Kendini nasıl hissedersen hisset, yaşadığın depresyondan bizim haberimiz olmaması gerekirdi. Tamam, sıkıntılarını bizimle paylaşabilme hakkın olduğunu söyleyeceksin ama biliyorsun ki bu meret bulaşıcı. (Suat P.)
Peki. Peki. Depresyonumu yiyorum. Bir de ben canınızı sıkmayayım diyorum. Ama yeri gelince, yine sıkıntılarımı sizinle paylaşabileceğimi biliyorum. Şimdilik geçti, bitti.
KENDİNİ OKU
Acı acı gülümsedim. Kendisini okuyarak depresyonumuzu yendiğimiz kadın da depresyona girermiş dedim! Kendini okuyarak depresyondan çıkma şansın var mı? (Murat D.)
Yok. Yazdıklarımı beğenmiyorum ki. Okuduktan sonra, hadi be bu da böyle mi yazılırdı diyorum. Allahtan sizin gibi yazarlarım var, sizi okuyunca rahatlıyorum. Yine öyle oldu.
BOŞLUKTA SALLANAN ADAM
22 yaşındayım. Bana boşlukta sallanan adam da diyebilirsiniz. Depresyon yazınız beni harekete geçirdi. Hayat uzun bir yolculuk, değil mi? Birlikte yürüyelim mi? İsterseniz koşarız! (Okan)
Tabii. Swiss Otel'de buluşalım. Akşam saatleri. Ama siz Trabzon'dan nasıl geleceksiniz ki?
GEÇMİŞ OLSUN
Hani röportaj yapmıştık. Bunalımda olduğunuzu okuyunca gerçekten çok üzüldüm. Geçmiş olsun deme ihtiyacı hissettim. Zanax, Prozac filan içmeyin olur mu? Alışkanlık yapıyorlar. Bu arada ben jigololuğu bıraktım. (Cenk)
Biz de şakalaşıyorduk, bu işleri bırakalım başka işler yapalım diye! Kötü espriydi kabul ediyorum. Jigololuğu bıraktığınıza çok sevindim. Peki şimdi ne yapacaksınız? Beni haberdar edin.
BİZİ OYALAMA
Bugün topluca yaşadığımız depresyondan söz edecekmişsin. Umarım yalnızca bir takım palavralarla bizi oyalamayacaksın. Nedir çözümü? Uyku mu? Her hangi bir çeşit su mu? Kafamın bir aç kapa düğmesi olsun istiyorum. (S.Yılmaz)
Formül yok. Sevişmek iyi gelebilir. Şimdi bana bir sevgilin olmadığını söylemeyeceksin değil mi? Enerjini bir yerlere kanalize et. Kendine hedefler koy, küs olduklarınla barış, vizyondaki bütün filmleri seyret, zayıfla, şişmanla işine sarıl ya da sigarayı bırak.
AŞAĞILIK ADAM
Üzüldüm, depresyona girmişsiniz! Ama sevindim de. Çünkü ben de farklı bir durumda değilim. İzmirliyim. Üniversiteyi İstanbul'da okudum. Sonra 4 senelik sevgilimi ve herşeyi bırakıp babamın işine konuverdim. Ama İzmir'i oldum olası sevmem. Ocak gibi kendimi toparlamıştım, azmetmiştim İstanbul'a döneceğim demiştim, bu sefer de aşağılık adam beni terketti! 24, yeni bir şeylere başlamak için geç bir yaş değil ama çok korkuyorum. (M. Sayar)
Deli misin? 24 mükemmel bir yaş. Şimdi başlıyor herşey. O adam gider, bu adam gelir. Böyle zamanlarda insanın kendisini sevenlerle, ailesiyle birlikte olması iyi. Hem sanki İzmirli adamlar da fena olmuyor. Ne dersin?
ÜSTÜME GELİYOR
Depresyonda olan yalnızca sen değilsin. Durumumu anlatacak kelime bulamıyorum. Patlamaya hazır bombayken, sayende DOMATESliğe terfi ettim. Hadi seninki Yay durumları diyelim, ben Başağım. Ne oluyor bilmiyorum ama herşey üstüme üstüme geliyor. (Ayşem J. İ.)
Baksana, benim kocam da Başak. Umarım sevgilin Yay filan değildir. Bu aralar Yay ve Başakların uyumu muhteşem de! Bizim evde bir tabakların uçmadığı kaldı. Geçer. Sevgiler.
POLLYANNA PES DERDİ
İtiraf ediyorum gidenlere gıpta ediyorum. Kriz fırsat yaratır mesajı taşıyan iyimser görüşlere de artık inanmıyorum. Küçük bir çocuğu bile elma şekeriyle bir kere kandırabilirsiniz değil mi? Karamsar olmamak için kendimi zorluyorum ama Pollyanna bile pes ederdi! Vallahi Türkiye'ye gelse ismini değiştirirdi. Kaçasım geliyor buralardan. (Defne)
Yoooo. Biz kalalım. Kendi küçük çöplüğümüzde hep beraber olalım. Bazen küçük domatesler halinde, bazen iç gıcıklayan çilekler şeklinde! Hadi gel Defne, kafayı çalıştıralım öyle konular bulalım ki, oyalanalım, milleti de oyalıyalım. Ölecek halimiz yok ya.
YAZI APARTMA
Çarşamba günü alıntıladığın yazı, aylar önce Mine Kırıkkanat tarafından kaleme alınmıştı. (Ece A. E.)
İnternet böyle bir şey işte. Bir tarafıyla özgürlük, bir tarafıyla bilinemezlik. O yazı başka bir isimle bana yollandığı için istemeden apartmış oldum. Daha önce de Pakize'ye yaptım. Yapılacak bir şey yok. Özür dilerim. Çıkan sonuç şu: Kimse kimseyi okumuyor!
BU REZİLLİKTİR
‘‘İri burunlu hırsız tecavüz edip soydu’’ başlıklı üçüncü sayfa haberiniz beni acayip kızdırdı! Bir kadına tecavüz edilmiş ve sizler ondan sadece baş harflariyle söz ediyorsunuz. Evet saygılısınız. Aferin yüzünü de kapatmışsınız! İyi de kadıncağızın Kadıköy Perşembe Pazar'ında Cihan Makina'da Satış Müdürü olduğunu yazmayı ihmal etmemişsiniz. Ne bu yahu! Bari sokak numarası ve telefon numarasını da yazsaydınız. Şimdi soruyorum: Tecavüze uğrayan kadınların bu olaydan sonra nasıl ruhsal ve fiziksel bir çöküntüye uğradıkları tartışılırken siz böyle bir rezilliği nasıl yaparsınız! Acaba tecavüze uğrayan sizin gazetenin bilmem ne köşeyazarının kızkardeşi olsaydı yine aynı şey olur muydu? (Melih A.)
Çok haklısınız. Söyleyecek laf yok. Sorunuza cevap vereyim, söz konusu kişi hatırı sayılır birilerinin bir yakını olsaydı, bu, haber bile olmazdı. Ya da çok daha hassas davranılırdı. Ama bunun kasıtlı yapıldığını zannetmiyorum. Gözden kaçmış demem sizi kesmeyecek ama sanırım öyle. Ama biliyor musunuz ben de sizden farklı durumda değilim. Sizin basına karşı duyduğunuz endişeleri, güya bir parçası olmama rağmen aynı şekilde ben de hissediyorum. Yani o hamfendinin başına gelenler pekala benim de başıma gelebilirdi.
TENİS OYUNU
Toplumun özgür sekse hazır olmadığını düşünüyordum ki, fikrimi değiştirdim. Sebebi tenis oyunu benzetmeniz. Felsefenize bayıldım. Haddim olmayarak bir ekleme yapmak istiyorum: Türk erkekleri tenis oynamaktan çok, öğretmeyi seviyorlar! (Gökhan)
Hálá tenis oyunu benzetmemin arkasında duruyorum, ama ben seksi aşk, aşkı da seks diye algılıyorum. Bilen biriyle oynamak tabii ki daha keyifli, ama bu bir felsefe değil ki, pek çok spor için geçerli. Öğretmek hikayesine gelince, kim karar veriyor kimin öğretmen, kimin öğrenci olduğuna? Yoksa benim haberim yok da birileri bröve ya da sertifika filan mı veriyor?
KEDİNİZİN ADI
Köşenizdeki resminizle ilgili bir soru sormak istiyorum: Çok sevimli bir o kadar uçuk olan bu resim kişiliğinizi mi yansıtıyor? Yoksa öyle olması gerektiği için ki köşenize kondu? Kedinizin adı neden Gülten? (Mehmet)
Ne kadar dikkatli bir okuyucu olduğunuz çok açık! Yani pes. Kedimin adı Gülten değil, Gülten evdeki yardımcım. Daha doğrusu evin hanımı o, ben onun yardımcısıyım! Kedimin adı yok. Genellikle oğlum diye hitap ediyorum. O fotoğraf da ruhumu değil, bedenimi yansıtıyor!
MUSTAFA KİM
Seni, anneni, Zafer'i, kedini, Adanalıları o kadar iyi biliyorum ki siz demek garip geliyor. Herkesi tanıyorum da bavulları taşıyan Mustafa kim oluyor, onu çıkaramadım. (Özlem)
Kocam olacak adam, günde kırk yere gidiyor. Bir gün içinde kimbilir İstanbul'da kaç kilometre yapıyor? Trafikten yıldığı için de arabayı o kullanmıyor. Yani imdadına Mustafa Bey yetişiyor.
DEVAM EDİYOR
Bayram tatilinin sana nasıl battığını anlattığı yazıya bayıldım. Dünyada böyle rahatsız bir ben varım sanıyordum, yanılmışım. Bir de küçük bir bebekle tatil yaptığını düşün! On yıllık evli halini çok merak ediyorum. (Bülent)
Sence on yıl evli kalabilecek miyim ben? Kocam sürekli beni boşayacağını söylüyor. Ona hak vermiyor da değilim. Annem ise Adana'dan laf yetiştiriyor, evliliğiniz rayına otursun öyle çocuk yapın diyor. Ray nerede? Ben bilmiyorum. Çocuk? İstiyorum ama...
ÇOK TERBİYESİZSİNİZ
Hakkınızda yapılmış bir eleştiriyi kamuoyuna sunduğunuz için sizi şiddetle kınıyorum. Üstelik diğer tarafı suskun kılarak yaptınız bunu. Haldun isimli şahsa gösterdiğiniz tavır çok terbiyesizce. Ona kendiniz cevap verebilirdiniz. Okurları katmak niye? Doğruluğunuzu kendiniz kanıtlayamaz durumda mısınız? Mutlaka başkalarının size destek vermesi mi sizi tatmin ediyor? Yazacak bir şeyleriniz varsa doğru dürüst yazın. O kadar yürekliyseniz, bu mail'i de yayınlayın. (E. Madleyn)
Bunun yürekli olmakla ne alakası var? İşte sizin yazınızı da yayınlıyorum! Allahaşkına herkesin fikrini yayınlamanın neresi fena?
Paylaş