Çöl fatihi Mami

Babamın tavrı çok açık:

"Ben deli değilim. Çöle möle gitmem. Kızım, ben kum sevmem. Ayakkabıma, çorabıma filan girecek, illet olacağım... İstemem. Ben bir Starbucks’ta filan oturur, dergi karıştırırım. Çok istiyorsa annen gitsin..."

Mami ise hiç oralı değil:

"Kendi bilir... İnsan Dubai’ye kadar gelir de çölü görmeden döner mi? Bu baban, yeniliklere hiç açık değil... Çöl safarisi? Ne şahane! 4x4 jiplere bineceksin, kum tepelerini inip inip çıkacaksın. Daha ne isterim? Hep hayalini kurduğum şey... Neeeee? Beni evden mi alacaklar? Aman Allah’ım, acele etmem lazım... Hazırlık yapmam lazım...

***

Yarım saat sonra Mami hazır.

Gözlerimize inanamıyoruz.

Karşımızda buradaki tabiriyle bir "desert ranger" duruyor. Çöl kovboyu yani.

Kum rengi bir kargo pantolon, üzerinde kum rengi bir tişört, bir yerlerden benim Camel gömleğimi bulmuş, kafasında bir kasket takmış, valla pek yakışmış, boynunda bir fular, ayağında botlar...

Acayip havalı...

Mami işi bitirmiş...

Bedenen henüz burada ama...

Ruhen çoktan çöle gitmiş!

Babam, derhal durumu değerlendiriyor:

"Oooo hanımefendi, bir deveniz eksik!"

Mami bu hiç lafın altında kalır mı?

"40 yıldır evliyiz. Hálá çözemedim seni. Yazık! Fırsat ayağına gelmiş, sen tepiyorsun. Çöl bu, okyanus gibi bir şey... Allah aşkına, hiç mi merak etmiyorsun o kumlar nereden geliyor..."

"Hayır, etmiyorum... Umurumda bile değil..."

"Sen bilirsin... Ben gidiyorum..."

***

Pek çok çöl turu var Dubai’de.

Kimi birkaç saat sürüyor, kimi daha uzun...

İnsanın keyfine kalmış.

İstersen güneşi batırabiliyorsun...

Çadır kurabiliyorsun...

Balonla tepesinde uçabiliyorsun...

Kum tepelerinde dolaşabiliyorsun...

Çölde "atv" ya da "buggie" gibi çöl motosikletlerine binebiliyorsun...

Deve çiftliklerini gezebiliyorsun...

Kumda surf yapabiliyorsun...

Mami, mini turlardan birini seçti. Birkaç saatlik. Havası indirilmiş özel lastikli 4x4 ciplerle kumda araba sürme konusunda uzman şoförlerle (kendilerine ranger demeyi tercih ediyorlar) çölde gezinti diye özetleyebileceğimiz bir tur. Bu "çölde gezinti" de çok havalı duruyor, "çölde çay" gibi! "Dune" adı verilen kum tepelerini görecek, isterse kum sörfü yapacak (Allah’tan ’Yok, ona kalkışmam’ dedi, ben annemden her türlü çılgınlığı beklerim ama bu defa gözü yemedi), fotoğraf-motoğraf çekecek ve geri dönecekler...

Annem, çok heyecanlı.

Kapıya geldiler.

Hepimize "Bay baaay" dedi, yan gözle babamı kesti ve gitti.

***

Birkaç saat sabrettim, ama sonra telefonla aradım.

Durumlar nedir bir anlayayım diye...

Tanımadığımız insanlarla birlikte, el álemin jipinde, çölün ortasında...

Bir problem yoktur ama...

Babam da yanımda dergi karıştırıyor, duruşu hiç oralı değilmiş gibi ama aslında o da "çöl kovboyu" ne durumda merak ediyor...

"Alo... Mami’cim, iyi misin? N’apıyorsun?"

"Biz de yeni durduk... Ben de kusuyordum..."

"Neeeee? N’apıyordun?"

"Kusuyordum..."

"Ne oldu. Neyin var?"

"Roller coster’tan beterdi. O kum tepelerinde ine çıka, midem bir tuhaf oldu. Epey bir dayandım. Sonra şoför yüzüme bakıp ’İsterseniz durayım’ deyince hemen üzerine atladım. Kapıyı açmasıyla... Ama yine de benden daha kötü durumda olan benden daha genç biri vardı... O kafasını pencereden sarkıtıyordu, o derece... Üç kişi tuttu adamı, kendinden geçmişti... Ben o halde değildim... Biraz sarsıldım... Ama yine de her şeye değdi. Ben çölü deniz gibi dümdüüüüz bir yer olarak hayal ederdim, değilmiş. Öğrendim, bedelini de ödedim: Meğer çöl, bayağı vahşi bir yermiş..."

***

Bir süre sonra Mami eve geldi...

Dağılmış bir vaziyette...

Üstü başı kum içinde...

Tabii babam fırsatı kaçırmadı, derhal lafı oturttu:

"Hoş geldin güzel karıcığım... Kusmak için dünyanın parasını veren karıcığım..."
Yazarın Tüm Yazıları