Paylaş
Bizde bir hava, bir hava...
Nedir?
Çocuklarımıza klasik müzik sevdireceğiz...
Ve işteee bulunmaz bir fırsat...
Bodrum’da D-Marin Turgutreis 6’ncı Uluslararası Klasik Müzik Festivali.
Ve ustalar ustası İdil Biret.
Daha iyisi Şam’da kayısı...
Evet, Kenan Doğulu’ya gidip çıldırıyoruz ama klasik müziği de es geçmiyoruz.
Çocuklarımız da sevsin diye elimizden geleni yapıyoruz.
Kendimizden fevkalade memnunuz, gururluyuz...
*
Arabalara doluşup Turgutreis’e uzanıyoruz...
Yol boyu çocuklarımızı hazırlıyoruz...
Önce enstrümanları anlatıyoruz.
Sonra Mozart’tan, Bach’tan büyük bestecilerden söz ediyoruz.
Evet, dinliyorlar.
Ama ne kadar ciddiye aldıklarını henüz kestiremiyoruz, açık vermiyorlar.
Zannediyorum ki, klasik müzik, ruhlarını yakalayacak, o güzelliğe, o zenginliğe bayılacaklar; Alya, “Anneciğim beni lütfen Fazıl Say konserine de götürür müsün!” diyecek.
Ben de Alya’nın bu ilgisinden etkilenmiş, gözlerim yaşlı, “Evet yavrucuğum” diyeceğim, “Götürmez miyim?”
*
Önce hızlı bir Mc Donalds yapıyoruz.
Durun, hemen itiraz etmeyin ben de biliyorum çocukları doğal beslemek lazım, “fast food” kötü ama lütfen biriniz gelip onu çocuklara anlatabilir misiniz?
Yeri gelmişken, ben Buzparmak ve Rainbow’la mahkemede hesaplaşmak istiyorum!
Çocuğu, dondurma dolaplarından koparamıyorum.
Kavga kıyamet, her gün iki dondurma olur mu?
Oluyor.
Her defasında o kazanıyor.
“Hayır, almayacağız bugünkü dondurma hakkın bitti!” desem de, olayı o kadar büyütüyor ki, etraftan “Ayşe Hanım Alya iyi mi? Bir yeri mi acıyor” diyorlar.
Çünkü etinden et koparılmış gibi ağlıyor!
Ben de iki tercih arasında savrulup duruyorum, biri “Şimdi yaz, bırak çocuk hayatını yaşasın”, diğeri “Hayır, olmaz disiplini elden bırakırsan ölçüleri kaçırır!”
Of ki ne of.
*
Hamburger ve dondurma faslını hallettikten sonra...
Marinaya kefalleri beslemeye gidiyoruz.
Ama her şeyi tek başına yapmak isteyen bir çocuğum var, aşırı bağımsızlıktan ölecek, ekmeği atarken, kendisini de kafam kadar kefallerin içine atacak diye korkuyorum.
Allah’tan atmıyor.
Nihayet, konser alanındayız.
Olay başlıyor.
Yerimize oturuyoruz.
Bekliyoruz.
Çocuklarımız da bekliyor.
Ne bekliyorlarsa artık.
Biraz zaman geçtikçe görüyorum ki, kıpırdanmaya başlıyorlar, beklediklerini bulamıyorlar.
Bir ara Alya, “Bu ne zaman canlanacak!” diyor.
Elimle sus işareti yapıyorum, “Klasik müzik konserinde gürültü yapılmaz! Beni rezil etme” diyorum.
Ama ne çare!
Konser ilerledikçe, doğduğuma pişman olmaya başlıyorum.
Müzikle filan değil, renkli sahne spotlarıyla ilgileniyor, “Bu gökkuşağı mı” diye soruyor, “Altından geçersem erkek mi olacağım” güler misin ağlar mısın...
Aman Allah’ım şu başımıza gelene bakar mısın, yaşları 5 ile 6.5 arası değişen 5 çocuk aralarında fısır fısır konuşuyorlar...
Ne dedikodular ne muhabbetler...
Rezil oluyoruz.
Herkes kafasını çevirip bize bakıyor.
Sandalyeleri birleştirmek istiyorlar.
Yıldızları saymak istiyorlar.
Kayan yıldızları birbirlerine gösteriyorlar.
Sonuç mu?
Hayal kırıklığı, hüsran.
Bu yaştaki çocukları elinden tutup klasik müzik konserine götürmek iyi fikir değilmiş.
İkinci konser Fazıl Say’dı.
Ama artık Alyalı asla...
Topluma yön vermesen de olur Fazıl Say!
LAF, Fazıl Say’a geldi...
Benim suçum yok.
Bakınız, soldaki yazı.
Evet, tartışılacak bir yanı yok, müthiş bir sanatçı...
Evet, bir deha...
Evet, bir yaratıcı...
Normalüstü bir insan...
Onu dinlerken, izlerken kendinden geçiyorsun.
Ben de hayranım.
Piyano ile bütünleşmesine, sevişmesine...
Parmakları o tuşlarına değdiğinde bize yaşattıklarına...
Hepsine ama hepsine tamam, eyvallah...
Amaaaaa....
Bir itiraz ama’sı bu...
Lütfen biri duruma el koysun ve Fazıl Say sadece müzik yapsın.
Başka ukalalıklara kalkışmasın.
Bu kadarı da fazla artık!
Bir insan bir konuda çok ama çok başarılı ise felsefe, siyaset, kadın erkek ilişkileri gibi konularda da ahkam kesmek, fetva vermek zorunda mı?
Değil.
Yok öyle bir mecburiyeti.
Herkese kimin, neyi, nasıl yapması gerektiğini söylemek mecburiyetinde de değil.
Böyle bir görev tanımı yok.
O şöyle düşünüyor, “Ben müthiş bir sanatçıyım, topluma yön vermeliyim, doğru göstermeliyim, yanlışı engellemeliyim...”
Hayır.
Bırak, yanlış kalsın!
Ve herkes kendi işine baksın.
Kimin yavşak olduğuna da sen karar veremezsin!
Paylaş