Tek fark, ben GS’liyim ama Fener yensin diye dua ediyorum. Yeter ki kocamın yüzü gülsün. Çünkü biliyorum Fener yenilirse, o gece bana zehir olacak. Kocam, suratı beş karış ortada dolaşacak. Sıkıntıdan uyuyamıyor, morali sıfıra iniyor, durum o denli vahim. Tabii yenince de bana eziyet, tekrar tekrar aynı maçı defalarca izliyor. Anlamıyorum, anlamıyor mu bir kere izleyince?! (Aslıhan G.)
- Futbol ve erkek söz konusu olunca, mantık çok aramamak gerekiyor galiba. Ama bizim erkeklerimizde de her şey var, bu konuda mantık da olmasın n’apalım! Siz yine iyisiniz, biz 3 yıl önceki Kupa maçlarını da seyretmek zorunda kalıyoruz. Evdeki huzur, mutluluk budur!
EN MİNİK TARAFTAR
Ben de düşünüp duruyordum bu Alya’yı neden seviyorum diye? İşte görüyorsunuz değil mi, Fenerli olunmaz Fenerli doğulur. Çocuğun doğuştan kazandığı bir olay bu. Fener kupayı alır, bu sezon da burada biter. Eşiniz rahat olsun, Trabzon, Denizli, Erciyes bunlar bize vız gelir. O zaman coşkumuzu kaybetmiyoruz ve ne diyoruz: "Yaşa Fenerbahçe yaşa. Sen de yaşa en minik taraftarımız Alya!" (Gül.)
- Temenniniz temennimizdir. Kendimiz için bir şey istiyorsak namerdiz. Şampiyonluk en küçük taraftar Alya’nın dileğidir.
YALNIZ DEĞİLMİŞİM
Oh be rahatladım. Demek ki, bende sorun yokmuş, demek ki bütün FB’liler benim gibiymiş. Ama bütün FB eşleri ve hanım arkadaşları sizin gibi değil. Neyse ki, sayenizde FB’linin eşi, arkadaşı, aşkı nasıl olunur öğrenecekler. Fenerli Alya’ ya sevgiler. (Hamit E.)
- Bana bu kadar büyük bir misyon yüklemeniz hem sevindirici hem üzücü. Çünkü çok ağır bir sorumluluk. İnşallah gelininiz olarak yüzünüzü kara çıkarmam!
FUTBOL VE SEKS
10 aylık evliyim. Ve çok áşığım. Kocam, dünyanın en iyi sevgilisi. Gerçekten çok zarif, çok düşünceli, çok kibar bir erkek. Ama çok Fenerli! FB’den bahsederken, gözlerindeki heyecanı her gördüğümde kıskançlıktan ölüyorum. Cumartesi akşamı, maçı izlemeye başladığında ona bir soru sordum ve hayatımın fırçasını yedim, "Bir saniye susar mısın ya!" dedi. Benim sevgilim, FB yüzünden bana sesini yükseltti. Tabii küstüm, çünkü hak etmemiştim. Barışmak için maçı bırakıp, peşimden yatak odasına geldi. Tabii bir süre sonra affedildi. Bu arada da maç bitmek üzereydi. Ben hem barışmanın, hem de maçın 2. yarısını izlemektense benimle yatakta olmasının mutluluğuyla kendimden geçmişken, o çırılçıplak bir vaziyette yataktan kalkıp salona geçmesin mi? Neymiş, golleri izleyecek. Arkasından bağırdım: "Perdeler açık, dışardan seni görecekler, rezil olacağız elaleme." Valla, hiç oralı olmadı. FB’li olmak böyle bir şey, dünya umurlarında değil. (Bike M.)
- "Fener mi, ben mi?" sorusunu sormamayı öğrenmemiz gerekiyor, benim anladığım kadarıyla. Ama "Fener mi, seks mi?" sorusunda kafalar karışabilirmiş, ona karışmam tabii. Anlattığınız öykü hoşuma gitti. Yine de perdeleri çekmeyi unutmayın!
SAYGIYLA İZLE
Önce inanamadım. Ama doğru duyuyordum. "Gollerin tekrarı var, gel izleyelim" dedi. Tam da yeni uyuttuğum 11 aylık Zeynepçiğimi kontrol etmiştim. Çamaşır toplamış, ütü için katlayacaktım. Onları da aldım, yanına gittim. Ama heyecanı geçmemiş olmalı ki, "Bırak şunları!" deyip saygı göstermem gerektiğini anlatmaya çalıştı. Fener’in attığı golleri çamaşır katlarken izlemek, saygısızlık ya! Çamaşırları bıraktım, golleri seyrettim. Sana katılıyorum, Fener şampiyon olmalı, yoksa halimiz harap! (Canan K.)
- Ama şimdi kocanız haklı, çamaşır katlama eylemi, o güzelim gollerin ve Fener’in şampiyonluk umudunun yanında biraz hafif kalmış! Konumuzla hiç alakası yok ama, ne kadar çok çamaşırı çıkıyor bu çocukların değil mi? Neredeyse hayatımız ütü yapmakla geçecek.
SORUNUM ŞU Kİ
Bende bir problem var herhalde. Babam ve Oğlum filmini çok komik buldum ve baştan sona kadar güldüm. Ama 4 milyon kişi ağlamış. Ne yapmam gerekiyor benim? (İbrahim B.)
- Biz de güldük ama aynı anda ağladık. Sizin bizim ağladığınız yerlerde yakalanmamış olmanızın mutlaka bir sebebi vardır. Babanızla hiç sorununuz olmamış olabilir, pürüzsüz bir çocukluk geçirmiş olabilirsiniz ya da ne bileyim canım sizin algılama sisteminiz başta türlü çalışıyordur. Çok takmayın.
BENNNNNNNNNN!
Senin sıkı bir okurunum. Bazen düşüncelerine katılırım bazen de tam tersi. Ki güzel olan da bu. Mesela geçen gün İran maceranı anlatırken, "Başörtüsünü kim isteyerek takar ki?" dedin ya, bennnnnnnnnnnnnnnnn! Hem nasıl isteyerek takıyorum bir bilsen. Ve başörtümü çok seviyorum. Gezerim, okurum, yazarım ve başörtüm hiç birine mani değil. Öyle "Hurra!" tepki vereyim sana diye yazmadım. Ama bil ki, başörtüsünü seven mutlu insanlar var. Çok öptüm kızını. (Ayşe B.)
- Sevgili Ayşecim, sen isteyerek takıyorsan bu senin özgürlüğündür, paşa gönlün ne istiyorsa yap, ama benim de seni anlamamı bekleme. Anlamıyorum çünkü. Ayrıca ben bireysel davranışlardan değil, toplu olarak insanların bir şeylere zorlanmasından söz etmiştim. Öptüm.