Paylaş
Çalışanların büyük çoğunluğunun bir ‘üstü’yle sorunu vardır. Mobbing lafı yeni girdi hayatımıza, ama “müdür bana taktı” hep vardı. Manzaraya bakılırsa galiba da hep olacak. Ama ne yazık ki, bu konuda bilgimiz yeterli değil? Suç mu, cezası var mı, kime nasıl şikâyet edilir? Bilen var mı? Yok o yüzden hep şikâyet, hep şikâyet! Ama sadece şikâyet! Oysa yapabileceğimiz şeyler de var. Önce araştırmak, öğrenmek, bilgilenmek ve sonra birleşmek, teşkilatlanmak ve mücadele etmek.
Kim uğraşacak demeyin, kadınların artık canına tak etti. Artık boyun eğmek istemiyorlar. Çalışma hayatlarında, evlilik hayatlarında, özel hayatlarında, cinsel hayatlarında rahat bırakılmak istiyorlar. Özgürlük istiyorlar, özgürlük!
Buyurun buradan okuyun, insanlar ne zorluklar yaşıyorlar!
Konuyu gündeme getirmeliyiz
Mobbing konusunu incelemenizden büyük mutluluk duydum. Evet, ülkemizde çok yaygın. Hangi işkolu olursa olsun, hangi mevkide olursa olsun, çalışanların yüzde 90’ı mobbing’e maruz kalıyor. Yanlış anlaşılmasın, sadece erkekler kadınlara değil, kadınlar da kadınlara, hatta erkeklere yapıyor.
Cam duvarlar arasında yaşanılan mobbing olaylarının çok sık görülen örnekleri:
- Tüm yanlışlardan sorumlu tutma.
- Mantıksız işler verme.
- Küçük düşürme.
- Görevini kaybetme tehdidi.
Aslında, mobbing diğer taciz çeşitleriyle karıştırılmamalı. Mesela, geçenlerde mail’ini yayımladığınız İçim E.’ye yapılan mobbing değil, mobbing’i de aşan cinsel taciz suçu. İçim Hanım şikâyetçi olmalı, şikâyeti yeterli olur, Türk Ceza Kanunu’nda ilgili düzenlemeler var.
Mobbing’e dönersek…
Ne yazık ki Türk hukukunda henüz başlı başına mobbing’le mücadele eden, bu suçu önleme amaçlı yaptırımları, cezaları belirleyen özel bir düzenleme, özel bir kanun yok. Kanunların arasına serpiştirilmiş birkaç maddelik hükümlerle mobbing’e karşı yaptırımlar sağlanıp suçun önüne geçilmeye çalışılıyor.
19 Mart 2011’de Resmi Gazete’de, mobbing’in önlenmesine dair Başbakanlık genelgesi yayımlandı. Çalışanların ‘psikolojik taciz’den korunması amaçlandı. Bu genelgedeki en önemli nokta: ALO 170 hattı. ‘Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi’, psikolojik tacizle mücadeleyi güçlendirmek üzere kuruldu. Bu hatla psikologlar, çalışanlara yardım ve destek sağlayacak. Çalışanların uğradığı psikolojik taciz olaylarını izlemek, değerlendirmek ve önleyici politikalar üretmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde Devlet Personel Başkanlığı ve sivil toplum kuruluşlarının katılımlarıyla ‘Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu’ kurulacak.
Ne yazık ki bu kurul, henüz hayat bulamadı. Çünkü kurul, ‘çalışma ortamında psikolojik tacizin önlenmesi ve psikolojik tacizle mücadele kurulu kurulması hakkında kanun teklifi’ olarak Meclis Komisyonu’nda beklemekte. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, sivil toplum örgütleri ve siz gazeteciler bu konuyu gündeme getirsek, bizi kimse tutamaz diye düşünüyorum. (Av. Begüm Karapınar.)
- Bizi bu konuda bilgilendirdiğiniz için teşekkür ediyorum. Gerçekten bu kadar yaygın bir sorunda henüz yeterli bilgimiz yok. O yüzden sadece şikâyet edip duruyoruz. Çare, dediğiniz gibi, bu konuda çalışanların elini güçlendirecek yaptırımlar için bir araya gelmek ve yetkilileri bunları bir önce hayata geçirmek üzere zorlamak!
Evlenirken mobbing yaşadım
Ben evleniyorum diye mobbing yaşadım! Çalışan bir kadının hayatında ‘Nişan, evlilik telaşına’ bile yer olamaz mı? Nişan günüm cumartesiydi onun için bile izin almak zül oldu. Müdürüm “Hayırlı olsun” diyeceğine “Senin bu evlilik işin çok kötü zamana geldi!” dedi. İş görüşmelerinde üçüncü soru nedir? Evli misin? Evliysen çocuğun var mı? Yok değilsen, düşünüyor musun? Anlayacağınız, iş hayatında kadını köşeye sıkıştırmanın bin bir yolu var. Hepimiz erkek enerjisinin etkisini kaybedeceği bir dünya hayal ediyoruz. (Zeynep.)
- Haklısınız, sırf kadın olduğumuz için yaşamak zorunda kaldığımız bir sürü zorluk var iş hayatında. Ve onların üstesinden gelebilmek de hiç kolay değil. Başa çıkabilmenin tek yolu var: Haklarımızı bilmek ve sonuna kadar kullanmak.
Altımdakini nasıl ezerim diye bakıyorlar
Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim elemanıyım. Üniversitelerde mobbing o kadar yaygın ve o kadar doğal bir uygulama ki! Rektörler sadece kendilerine oy vermedikleri için öğretim üyelerine etmediklerini bırakmıyor. Seçimlerden sonra eski rektörü destekleyenler hemen görevden alınıyor, görev süresi dolmadıysa istifaya zorlanıyor ve yerine en önemli meziyeti rektöre oy toplamak olanlar getiriliyor. Her gelen alttaki öğretim elemanını (asistan, okutman, öğretim görevlisi) nasıl ezerim diye bakıyor. Görev tanımımız yok. Her yıl yeniden atandığımız için sürekli işten atma tehdidiyle karşı karşıyayız. Özel işlerini yaptırmaya çalışan çok. Faturasını ödettiren mi istersiniz, çocuğuna hatta annesine baktıran mı! İtiraz edince işten atmayla tehdit, psikolojik baskı ve yıpratma, hakaret, aşağılama, iftira, tez yakma, sınıfta bırakma, doktora engelleme v.b birçok şey yaşanıyor. Nişanıma rapor alarak gitmek zorunda kaldım, izin kullandırtmadılar. Evlendim diye hakarete uğradım. Bebeğim oldu, şimdi de süt izinlerime göz diktiler. Kadın olmak her yerde zor. Daha bugün bir daha kadın eleman almayacağım diyordu müdürüm. Bir arkadaşım sırf yeni rektörü desteklediği için müdür oldu. Eskisi istifaya zorlandı, şimdi canımıza okuyor. İş tanımımızın yapılması, üniversitelerin babalarının çiftliği olmadığının anlatılması, haklarımızın yasalarla korunması lazım. (Yasemin.)
- Dinleyince insan hayretler içinde kalıyor değil mi? Mobbing, hiyerarşik yapısı kuvvetli iş alanlarında daha yaygın ve daha vahşi. Ordu ve üniversite gibi... Buralarda yaşananların sonuçları çok daha acıtıcı olabiliyor. Tek yapabileceğimiz, bir olmak, teşkilatlanmak ve mücadele etmek. Hayatın bu kadar zor olması gerekmiyor.
Paylaş