Paylaş
T Bank için yaptığım konuşmadan söz ediyorum.
En azından insanlar eğlendi.
İlk yarım saat kendimi anlattım, sonra İran’a kırmızı çarşafla gittiğimden bu yana, imza attığım önemli işleri barkovizyonda gösterip, o haberin arkasındaki fikir neydi, şu haberin hikayesi neydi, onlardan söz ettim. Sonraki yarım saat, sorulara cevap bölümüydü ve son yarım saat de T Bank’ın CEO’su Dinçer Alpman’la, kendi çalışanlarının önünde röportaj...
Alpman ilginç bir kişilik çıktı, arkeolog olmak istiyormuş, bankacı olmuş.
Bankacılıkta risk alamazsınız diyor ve sonra öğreniyoruz ki özel hayatında risk almaya bayılıyor. Yamaç paraşütüyle atlıyor, uçak kullanıyor, kendini 3000 metre yükseklikten boşluğa bırakabiliyor, eski kayakçılardan, lisanslı tenisçi.
“Bankasında aşk yaşansa tepkisi ne olurdu?”du tutun, “Mezar taşında hakkında ne yazılmasını ister?”e kadar sordum.
Baktım, insanlar patronlarını sahnede görmekten hoşlanıyorlar.
Diyeceğim şu...
Bekliyorum beni çağırmanızı...
İlaç firmaları, bankalar, sigorta şirketleri, iletişim şirketleri...
İki saat gelip bu performansı sergileyeyim, siz de LÖSEV’e yardım edin.
Kafamda LÖSEV’e toplam 100 bin TL bulma hedefi var.
Ben bu yola baş koydum.
Öyle ya da böyle bulacağım.
Sizinle birlikte biz her şeyin üstesinden geliriz.
Hadi kolları sıvayın.
Beni arayın.
Sizinle iftihar ediyorum
BU arada LÖSEV’den Füsun Emecan aradı, çok mutluydu. Bağışların arttığını haberdi. Beni de çok mutlu etti. Ama beni asıl mutlu eden, sizsiniz. Siz müthişsiniz! Sizinle birlikte bir şey yapmaya bayılıyorum. İnsanın sizin gibi okurları varsa, sırtı yere gelmez. Sizi çok sevdiğimi söylemek istiyorum, bir de iftihar ettiğimi. İnsan, okurlarıyla iftihar eder mi? Ben ediyorum. Hem de çok...
O küçücük mezarlar
Babamı kanserden kaybettim, kayınpederimi kanserden kaybettim, amcamı kanserden kaybettim, öteki amcamı kanserden kaybettim, diğer amcamı kanserden kaybettim, dayımı kanserden kaybettim. Geçen yıla kadar Tıp Fakültesi’nin Onkoloji bölümünde çok sabahladım. Kanser ilaçlarının verildiği yerde saatler geçirdim. Herkes için üzüldüm ama en çok maskeli, saçları dökülmüş ufak çocuklar içime işledi. Onların o hali beni mahvetti. Ne var ki gözlerinde her zaman ufak da olsa bir umut vardı. Bırakıversen bahçeye koşacak, oyun oynayacaklardı. Ama ellerinde hep serumlar bağlıydı. Onların o küçücük mezarlarını gördüğümde ağladım. LÖSEV’e destek olacağım ben de...
(İbrahim K.)
* Ben de sizin bu mail’inize ağladım. Allah bütün çocukları bu hastalıktan uzak tutsun, herkes de yakalananlara yardım elini uzatsın.
LÖSEV’e yardım bayram geleneğimiz
Televizyondaki lösemili çocuk reklamını her izlediğinde 8 yaşındaki oğlum Efe ağlamaya başlıyordu. “Neden ağlıyorsun?” diye soruyordum, o kadar içleniyordu ki anlatamıyordu bile neden ağladığını. Sonra bir gün “Anne ne olur o çocuklar ölmesin!” dedi. Ben de “Eğer biz onlara yardım edersek onlar ölmez oğlum” dedim ve hemen ertesi sabah yardım paketlerinden birine oğlum adına para yatırdım. Bunu da oğlumla birlikte yaptık, o kadar sevindi ki anlatamam. Şimdi bayram gene geldi, oğlum ve ben yine LÖSEV’e yardım edeceğiz. Üstelik bunu artık bir bayram geleneği haline getireceğiz. (Sibel K.)
* Bayıldım bu fikre. Biz de yapalım Alya ile birlikte. Aklınızla bin yaşayın!
Canlı kanıt
Ben bir lösemi hastasıydım, LÖSEV sayesinde iyileştim. Ve sonra da ikinci ailem LÖSEV’den kopamadım. 1998 yılında ağzımda maskem, saçsız başımda bandanam, koluma takılı intraketle lösemili çocuklar korosunda şarkı söyleyerek başladığım LÖSEV’de şimdi grafiker olarak çalışıyorum. 9 yıldır LÖSEV’in bütün tanıtım materyallerini ben hazırlıyorum. Benim gibi iyileşip LÖSEV’de görev alan bir çok arkadaşım var. Bizler aslında, gelen bağışların yerine ulaştığının en büyük kanıtlarıyız. Yazınızdan duyduğum mutluluğu size iletmek istedim. Destekleriniz için lösemili kardeşlerim adına teşekkür ederim. (Meral K.)
* Meral sen çok yaşa! Hikayen içimi ferahlattı, hakikaten insan yaptığı yardımın yerine ulaştığını bilmek istiyor. Teşekkür ediyorum, öpüyorum.
HAMİŞ: Bayramınızı kutluyorum, güzel bir bayram geçirmenizi diliyorum. Biz baba ocağına, Adana’ya gidiyoruz. Hepinizi öpüyorum.
Paylaş