Paylaş
Gerçi o kadar acılı, kasvetli günler yaşıyoruz ki halimiz yok. Ama yine aşk, hayatı devam ettiren şey. Bize güç veren, umut veren şey. Beyhan Tekün ve Cemal Tekün’ün hikâyesinde olduğu gibi.
34 yıldır evliler. İyi günde, kötü günde birlikteler. Cemal Tekün, prostat kanseri, Beyhan Tekün ise kalp nakli bekliyor. Daha iyi durumda olan Cemal Bey, 100 gündür hastanede yatan karısını bir an bile yalnız bırakmıyor, ona yemek pişiriyor, onun yanında uyuyor ve ona hayata sarılma ve devam gücü veriyor. Ben onları, şarkıcı Deniz Tuzcuoğlu’nun “Kadınım” klibi sayesinde tanıdım. Organ nakline dikkat çekmek için bu klipte rol almışlar, çok duygusal bir klip, bugün gösterime girecek. Sevgililer Günü’nde organ naklinin ne kadar hayat kurtaran bir şey olduğunu vurgulayacaklar. İzlemeniz dileğiyle...
Beyhan Hanım, 34 yıllık eşiniz Cemal Tekün’le, “Kadınım” klibinde oynadınız. Bayıldım ben! Çok duygulandım...
Teşekkür ederim.
Neden yaptınız peki? Gerekçeniz neydi?
Bize bu teklif geldiğinde önce bir tereddüt ettik, “Yapabilir miyiz?” dedik. Çünkü biz kamerayla, filmle işi olan insanlar değiliz. Kendi hâlinde bir çiftiz. Ama doğru, bu şarkıya uyuyoruz. Hem gerçekten sağlığımızla mücadele ediyoruz hem de gerçek aşk hikâyemizle gençlere örnek olabilecek bir çiftiz. Bir de esas olarak benim gibi organ bekleyen insanlara umut olabileceğimizi düşündük. Temel amacımız organ nakline dikkat çekmekti. O yüzden kabul ettik...
Çok iyi yapmışsınız!
Çok da içimize sinen bir iş çıktı ortaya. Umarım işe yarar. Hep, “Organ bağışı çok önemli!” diyoruz ama gerçekten buna uygun davranıyor muyuz? “Beyin ölümü” demek, tamamen ölmek demek. Öldükten sonra organlarımız bizimle birlikte toprak oluyor. Neden olsun? Onlar, başkalarına can olabilir. Organlarımızı bağışlarsak, başka insanların sağlıkla hayatına devam edebilmesini sağlayabiliriz, ki bence bu, iyiliklerin en büyüğü...
Siz yaşadığınız aşkı, gerçek aşk olarak mı tanımlıyorsunuz?
34 yıllık eşim Cemal’e hâlâ çok büyük bir aşk ve sadakatle bağlıyım. Ki çok zor sağlık sınavları verdik biz, hâlâ da veriyoruz. İyi günde, kötü günde hiç birbirimizin elini bırakmadık. Gerçek aşk böyle bir şey. Sevdiğini gözünden bile sakınmak, ona bir şey olacak diye aklının çıkması...
İkiniz de tedavi görüyorsunuz. Şu anda sağlık durumunuz ne?
Eşim, prostat kanseri, 2016’da ameliyat oldu. Şu anda ışın tedavisi görüyor. Tedavisi bitmek üzere, umarım en kısa sürede sağlığına kavuşur. O, benden iyi durumda...
Siz ne haldesiniz?
Ben hastanedeyim. Kalp nakli benim tek kurtuluşum. Zaman zaman sağlığımda beklenmedik sorunlar çıkıyor. Sürekli kontrol ve gözlem altındayım. Yoğun bakıma girdiğim, müdahaleye ihtiyaç duyduğum zamanlar oluyor. Ege Üniversitesi Hastanesi Kalp Nakli Bölümü ve Kardiyoloji Bölümü beni yaşatmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Onlara çok şey borçluyum...
Kalp nakli beklemek, insanı ne kadar zorlayan bir şey?
Çok zorlayan bir şey. Kurtuluşum kalp nakline bağlı. Yapay kalp ile yaşıyorum. Sürekli moralli olmaya çalışıyorum ama her zaman başaramıyorum. Bazen umut dolu oluyorum bazen “Kalp bulunamayacak ve ben öleceğim!” diyorum. İşte ben tam böyle hissederken, ailem, en çok da eşim bana destek oluyor. Umut oluyor. Bana da devam gücü veriyor...
Bir sürü duyguyu aynı anda mı hissediyorsunuz?
Evet. Korku, umut, belirsizlik, yorgunluk... Ama aşkı da yaşıyorum. Eşim, benimle birlikte uyuyor, bana yemekler yapıyor. Bir de bu organ nakli beklemek öyle bir şey ki, bütün bu acıyı, endişeyi ailen de seninle birlikte yaşıyor. Bazen onların hayatlarını da zorladığımı düşünüyor ve çok üzülüyorum. Sürekli hastanede olmak da zor. Evimi özlüyorum, kendi düzenimi özlüyorum. 10 senedir dönem dönem hastanede yatmak zorunda kaldım. 6 aydan fazla hastanede kaldığımız zamanlar oldu. Bu kez kalp nakli olmadan, sağlığıma kavuşmadan eve dönmek istemiyorum. Yaklaşık 100 gündür hastanedeyim...
Biz ülke olarak organ bağışı konusunda sınıfta mı kalıyoruz?
Hep ikmale kalıyoruz diyelim. Eskiden öyle derdik. Doktorlar, organ bağış sistemi ve hastaneler çok başarılı ama sadece yeterince bağış gerçekleşmiyor.
Tek dileğimiz organ bağışçı sayısının artması, ben ve benim gibi organ bekleyenlerin hayata dönmesi...
SIKI SIKI SARILIN SEVDİĞİNİZE
Sevdiğinize sıkı sıkı sarılın bugün, hepinizin Sevgililer Günü’nü kutluyorum. İnşallah bu röportaj vesilesiyle organ bağışına da bir nebze katkımız olur...
HAYATTAKİ EN BÜYÜK ŞANSIM CEMAL!
Klip çekiminde ne hissettiniz?
Klipteki görüntüler, bizim günlük hayatımızdı. Rol yapmadık. Ve eskilerden konuşmak güzeldi...
Eşinizle aranızdaki aşkı nasıl tanımlarsınız?
Sonsuz ve kopmaz bir bağ! Büyük bir vefa, merhamet, şefkat, sevgi ve dostluk hikâyesi bizimki.
Nasıl tanıştınız?
Ben 18 yaşındaydım. Mahallemizde İngilizce ders aldığım bir ablamız vardı, Belkıs Abla. Eşimin de teyzesinin kızıydı. Belkıs Abla, beni ve Cemal’i birbirimize çok yakıştırmış. Huylarımızı, aile yapılarımızı uygun görmüş. Tanıştık. Görür görmez beğendim. Ailesini de çok sevdim. Sonrasında söz, nişan derken birbirimizi daha iyi tanıdık, sevdik ve bir ömür birbirimize değer verdik.
O sizin için ne ifade ediyor?
Eş seçimi çok önemli. Belki de en önemli şey. Ama biraz da şans işi. Cemal, benim hayattaki en büyük şansım. Ben onunla sonsuz sevgi ve ilginin gerçek olduğunu gördüm. Aşk dediğin şey gerçek yani ve bir ömür sürebiliyor.
O, ELİMİ BIRAKSAYDI BEN ÇOKTAN HAYATI BIRAKMIŞTIM
Tüm zorluklara rağmen aşkınız size yaşama sevinci veriyor mu?
Vazgeçtiğim, “Beni bırakın, artık gideyim!” dediğim çok zaman oldu. Ama eşim beni bir saniye bırakmadı. Ölümden döndüğüm, acılar içinde kaldığım, “Bu sefer sonum geldi!” dediğim o kadar çok an oldu ki... O, elimi bıraksaydı ben çoktan bu hayatı bırakmıştım. Onun desteği sayesinde hayattayım! Ama biz, her zaman kıymet bildik. Birbirimizi kırıp dökmedik. Ölüme yakın olmamız, aşk duygusu kadar vefa duygusunu da arttırdı. Çünkü biz birbirimize “İyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta!” diye söz verdik. Gerçek aşksa yaşadığınız, her şartta vardır zaten...
Paylaş