Paylaş
- Hakkınızda cinsel saldırı suçlamaları var. Ne diyeceksiniz?
68 yaşına giriyorum. 44 senelik hekimim, 40 küsur senedir öğretim üyesiyim ve 4-5 ay önce de profesörlükten emekli oldum. Ben etik değerlere, hem inancım hem aldığım terbiye hem de aile prestijim gereği bütün hayatım boyunca riayet ettim. Tabii ki bu suçlamaları reddediyorum, kabul etmem mümkün değil...
- Savcılığa hakkınızda suç duyurusunda bulunan bu iki kadını muayene ettiniz mi?
Elbette! Bu iki hanımefendi, benim yakinen tanıdığım ve dürüstlüğünden hiç şüphe etmediğim Duygu Hanım isimli bir hastamız tarafından önerildi. Dendi ki “Dövmelerimi yapan bir hanımefendi var, ona da yardımcı olur musunuz?” Ben de “Memnuniyetle” dedim. Benim hasta ayırmam mümkün değil. Günde birkaç hastaya meccanen bakan bir hekimim. Agresif bir para politikası güden bir hekim de asla değilim. Daha sonra bu iki hanımefendi, Duygu Hanım’la birlikte geldiler...
- Sonra?
Hastalar geldiklerinde -bu bir rutindir- hastabakıcım mutlak suretle, her hastanın steril bir örtüsü vardır, onu yayar, hastaya nasıl soyunacağını anlatır. Ve hasta hazır olduktan sonra bana haber verir. Ben hiçbir şekilde hasta hazır olmadan hasta odasına girmem...
- Siz muayene ederken yanınızda bir hemşire olmuyormuş... Doğru mu?
Kapılar açık, ki oradan “gak” deseniz duyulur. Ama doğru, hastalarım arasında muayene sırasında yanlarında sekreterimin olmasını istemeyenler oluyor...
- Bu uygun bir şey mi peki?
Ayşe Hanımcım, hasta diyor ki “Ben sizinle özel bir şeyi paylaşacağım, hemşireyi çıkartır mısınız?”
- Ama bu sizi de zan altında bırakmaz mı? Benim size mesleğinizi öğretecek halim yok, haşa! Fakat bu bir kural: Hemşire, muayene sırasında yanınızda olacak...
Anlıyorum. Bu durumda, sizin bu savınızla ben yalan söylüyor oldum.
- Hayır, ben sadece soruyorum...
Hemşire hep vardır. Ama hasta bazen hemşirenin dışarı çıkmasını talep eder. Cinsel sorunlarını vesaireyi bir başkasının yanında anlatamadığı için. Ben 44 senedir doktorluk yapıyorum. Ve hastalarımın isteklerine saygı duyuyorum. “Siz özel durumunuzu benim sekreterimin yanında anlatmak zorundasınız!” demiyorum. Zaten benim hastalarıma nezaketim bilinen bir şeydir. Bu arada beni tacizle suçlayan bu hastalar, bakınız dört defa geldiler. Tacize uğrayan biri bir hekimin muayenehanesine dört kez gelir mi?
- Sonuncusunda tacize uğradıklarını söylüyorlar. Zaten bir daha da gelmiyorlar. Ve ortada sadece iki değil, 5 kadın var taciz edildiği iddia eden...
Efendim 15 de olabilir, 20 de...
- İkisi birbirini tanıyor ama diğer üçünün birbirinden haberi yok... Bu nasıl olur?
Ben bilemem efendim.
- Bunların hepsi mi sizden para mı talep ediyor? Bunlar çete mi? Kim bunlar?
Siz yıllarca yurtdışında yaşamış bir insansınız. Biliyorsunuz, metoo diye bir sendrom var. Bir problem olduğunda bir takım insanlar “Bana da bana da...” diye ortalığa çıkıyorlar. Bu suçlamalar bana gelen hastaların psikolojik durumuyla da ilgili olabilir!
- Psikolojileri mi yerinde değil? Hepsi yalan mı söylüyor yani bu kadınların? Aynı şehirde bile değiller...
Efendim, siz bizim talebimizden sonra bizimle görüştünüz. Benimle görüşmeden beni bir hükme mahkûm ettiniz. Hakkımda beni karalayan bir yazı yazdınız...
- Fecri Bey, ben taraflarından biriyle görüştüm ve yayınladım. Ama cinsel tacize uğradığını söyleyen üç kişi daha çıktı. Onlarla da röportaj yaptım. Ama yayınlamadan sizinle konuşuyorum. Bu çirkin iddiaların aydınlanması lazım. Bana söyleyin lütfen, neden birbirini tanımayan kadınlar hakkınızda böyle suçlamalarda bulunuyorlar? Ve yalan söylüyorlarsa neden söylüyorlar? Hangi kadın durup dururken itibarının sarsılmasını ister? Biri evli, Bursa’da iki çocuğu var. Neden “Ben de gelip ifade vermek istiyorum” diyor... Sizce nedir bunun sebebi?
Peki neden bu insanlar, iddia ettikleri olayların olduğu zamanlarda ortaya çıkmadılar da şimdi çıktılar? Saçmasapan şeyler! Böyle bir şey yok! Müştereken uydurulmuş ya da yönlendirilmiş suçlamalar bunlar. Dahası çelişkili. Bakın, dava dosyasını inceleyin, o kadar birbirinden farklı ifade var ki. O zaman insan ister istemez “Ben bir komployla mı karşı karşıyayım?” diyor. Altından başka şeyler mi çıkacak?
- Çıktı mı?
Çıktı efendim! Bu olayların hemen akabinde eşime bir telefon geldi. Ama ne yazık ki internet vesaire, tespiti mümkün olmayan şekilde geldi. “10 bin dolar verirseniz biz bu olayı kapatırız!” dediler eşime.
- Eşiniz yanınızda mı?
Elbette. Buyurun eşimi...
- Merhaba Şule Hanım... Size böyle bir telefon mu geldi?
Evet, dört-beş defa geldi. “Parayı getirin. Şuraya getirin, köşeye getirin, biz bunu halledeceğiz, kapatacağız!” dediler. Biz tabii asla böyle bir şeye tevessül etmedik.
- Bir kadın mıydı arayan?
Hayır, erkek. Bu arada eşimin dediği gibi, dosyadaki ifadeler birbirini tutmuyor. Avukatlarımız bunları mahkemeye sunduğu için tutuksuz yargılama kararı verdi mahkeme...
- Şule Hanım, sadece o iki kadın yok, şikâyetçi olan üç kişi daha çıktı...
Avukatımız bizi uyarmıştı. “Delil yetersizliğinden dolayı siz bir salvo ile karşı karşıya kalabilirsiniz!” demişti...
- Sizce mesela Bursa’daki kadının ne alakası var bu olayla?
Ben bilemem, teyzesinin kızıdır, amcasının kızının komşusudur. Ya da Fecri’nin üç sene önce papaz olduğu kiracısının bilmem nesidir. Bir şekilde hepimizden intikam almak isteyecek, tazminat talep edecek, oh olsun diyecek pek çok insan var şu hayatta. Daha önce neredeymiş bunlar, biz de bunu soruyoruz...
- Porno izletme suçlaması da var. Bunların hepsi iftira mı?
Fecri’nin bilgisayarına ve cep telefonuna el kondu, bilişime gitti. Esas oradan gelecek habere güveniyoruz. Böyle bir şeyin olmadığı ortaya çıkacak. Biz o zaman “Oh!” diyeceğiz.
- Tekrar eşinizi, Fecri Bey’i alabilir miyim telefona?
Buradayım Ayşe Hanım.
- Ben bu konuşmadan şunu anlıyorum: Ailenize “On bin dolar ödeyin bu olayı kapatalım!” diye bir telefon geldi...
Evet. Bu rakam daha da yukarılara çıktı. 250 bin dolarlara kadar...
- O zaman siz, bu insanların bir çete olduğunu ve sizden para sızdırmak istediklerini söylüyorsunuz?
Ben bilemiyorum. Hiçbir hastamı, haklı olduğum durumda bile etik değerleri itibariyle suçlamadım, suçlamam. Yarın öbür gün mahkemeye çıktığımızda bile ben bu kişilerin gururlarını, onurları rencide etmeyecek şekilde ifade veririm.
- Peki diğer kadınların suçlamalarını nasıl izah ediyorsunuz Fevzi Bey?
Bir tanesini anlatayım. O hanım, benim oğlumun eski flörtüdür. Oğlum şu anda Kanada’da yaşıyor. Oğlumun flörtüyken bizim evimizde kalıyordu. Kafasında oğlumla evlenmek gibi bir amaç vardı. Hatta oğlumla İsviçre’ye gittiler. Gezdiler tozdular. Kızın annesi, “Babası var evde, babasından çekinmiyor musun?” diye sormuş. Ben sabahları Çapa’ya giderken 6’da çıkıyordum. “O bizi görmüyor ki!” demiş. Daha sonra bu evlilik olayı suya düşünce, oğlum istemeyince bize kinlendi. 9 sene sonra bu taciz suçlamaları gündeme geldiğinde “İlahi adalet” diye bir yazı yazdı, gitti avukatları buldu ve şikâyetçi oldu. Güya ben onu muayenehaneye çağırmışım, “Gel, seni muayene edeceğim!” demişim ve taciz etmişim! Olabilir mi efendim böyle bir şey? Bir aileden bu şekilde intikam aldı! Bu hikâyelerin hepsinin altı var.
- Peki Bursa’daki?
Onu hiç hatırlamıyorum. 100 hastamın 99’u “Allah razı olsun!” demiştir.
- Başına gelenleri ağlaya ağlaya anlatan kadınlar bunlar, bir kadın arıyor, sonra başka bir kadın arıyor... Nasıl olur bu?
Ayşe Hanımcım, karşınızda 68 yaşında kariyer sahibi düzgün ailesi olan bir insan var...
- Fecri Bey, 5 kadın diyorum...
İsterse 15 olsun! Kimi gazete bunu çöpe atar. Kimi gazete gider bunu haber yapar.
- Niye çöpe atayım? 5 farklı kadın böyle bir iddiada bulunuyor...
Ama böyle bir şey olabilir mi? Benim yaşımda, benim konumumda bir insanın böyle bir davranış içinde olması için aklını yitirmesi lazım. Hemşire çıktıktan sonra bana diyor ki “Cinsel sorunlarım var, orgazm olamıyorum!” Ben de doğal olarak “Partneriniz sizinle yeteri kadar alakadar oluyor mu?” diyorum. Bu benim işimin parçası. Ben kulak burun boğazcı değilim ki. Bunun dışında bütün o çirkin suçlamaları reddediyorum. Sonuna kadar da edeceğim!
Paylaş