Sezen’in, Ajda’nın, Nilüfer’in, Nükhet’in, Sertab’ın, Şebnem’in, Zuhal’in şarkıları... Bir araya geldiğimizde, buluşmalarımızda o şarkıların üzerinden geçmeden asla yapamayız. Onlar bizim mühür şarkılarımızdır. Ve bir adam, müzisyen bir adam, kadınları seven adam, onlarla arası iyi olan bir adam tutuyor, o şarkılardan bir albüm yapıyor. Bize güzellik olsun diye yapıyor.
ÖYKÜSÜ OLAN ŞARKILARBu albümdeki şarkıların hepsinin bir öyküsü varmış. Mesela, Sezen Aksu’nun "Beni Unutma" şarkısının hikayesi nedir?- Beynimden rahatsızlık geçirdiğim zaman Sezen ve Sertab, "Bu çocuk konuşamıyor, üç aylık bebek gibi, bir yanı da toptan felçli. N’apacağız?" diyorlar. Öyle bir haldeyim ki, beynimin sol lobu bloke durumda, ama sağ lob normal çalışıyor. Meğer konuşmak ile şarkı söylemek, farklı iki lobun işleviymiş. Mesela kekeme bir dolu insan tanıyorum, "Şarkı söyle" dersin, kekelemeden pat diye söylerler. Ama konuşmaya başlayınca tekrar kekelerler. Doktor, bunları anlatıyor. Bizimkiler "Nasıl yani? Şarkı söyleyebilir mi bu haldeyken?" diyorlar. "Tabii" diyor, kısık sesle kulağıma "Levent şarkı söylesene" diye fısıldıyor. Ben de "Beni unutmaaaa... Unutmaaaa" diye başlıyorum söylemeye. Herkes ağlıyor tabii. Bu şarkı dökülüyor ağzımdan, neden bilmiyorum. Özel bir şarkı benim için. O yüzden aldım kasete.
Peki Ajda’nın "Ya sonra?"sı- 42 yaşındayım. Bu 40 yıl nasıl geçti bilmiyorum ama geçti, bir 40 yıl daha yaşar mıyım? Onu da bilmiyorum. "Ya sonra" şarkısında beni etkileyen sözler var: "Acımadan geçer yıllar, zamanla yalnızlık başlar..." Durumum tam da bu, o yüzden koydum albüme.
"Dargın değilim..."- Sezen yazmıştı sözlerini. Adnan Menderes’in son lafıymış "Kimseye dargın değilim." Adamı asıyorlar, yine de dargın değilim diyebiliyor. Hayat karşısındaki bu duruş hoşuma gidiyor. Ben de öyle bir adam olmak isterim.
"Yalnızlığım..." - İşte o şarkı Ayşe Barın’ın şarkısı. Ayşe, çok yakın arkadaşım. Tutturdu, "Bu şarkı olmazsa olmaz" dedi. "Kadınlar çok sever bu şarkıyı. Zuhal Olcay’ın şarkısı..." Ben de bilmiyordum. Bir dinledim, bayıldım. Zaten yalnızlık, beni tanımlayan bir şey...
"Deli kızım uyan.." - Bu projeyi başlatan şarkı. Tam benim hastalık dönemine denk geliyordu. Şebnem Ferah’ın da hasta olan bir kız kardeşi vardı, öldü sonra, ona yazmıştı. Ben de kendi hastalığımla çok bağdaştırdım, ondan aldım albüme.
"Unutama beni..." - Esmeray’ın bu şarkısını 12- 13 yaşındayken de söyler ve duygulanırdım. Bu şarkının iznini alabilmek için rahmetli Esmeray’ın eşi Şemi Diriker’i aradım, izni verdi, "Esmeray sizi çok severdi, hayatta olsa onun şarkısını söylemek istemeniz onu çok mutlu ederdi. Çıkınca bana da yollarsınız kasedi" dedi. Fakat albümün çıktığı gün vefat etti. Bu vesileyle sevenlerine baş sağlığı dilerim.
"Yoksun sen..." - Asya’nın bayıldığım bir şarkısıdır. Ben o şarkıyı kaybettiğim köpeklerime adadım. Onların artık hayatta olmaması bana çok koydu.
"Aşk defterinde çok insan var..." - Valla, şu anda bir tane insan var!
Ortada makul bir sebep yokken, neden kadın şarkıları diye toplama bir albüm yaptınız?- Makul bir sebep olmadığını kim söyledi? Bahçede geniş bir kitleye mangal yapıyordum, içki de içiyoruz, hava da güzel, son derece keyifliyim. Birdenbire gitarı da elime aldım ve şarkı söylemeye başladım: "Deli Kızım Uyan." Söylediğim şarkı, bir Şebnem Ferah şarkısıydı. "A sen kadın şarkılarını ne güzel söylüyorsun oldu..."
Böyle bir ayrım mı var?- Varmış. Kadınlara özgü olan, kadınlarla anılan şarkılar... O zaman ben de "Hadi bakalım, erkek başıma bir kadın şarkıları albümü yapayım" dedim. Çıkmış bulundu ağzımdan...
Eeee?- Çıkmaz olaydı! Meğer farkında olmadan, dünyanın en zor işine soyunmuşum. Şarkıları seçtim, gerekli izinleri de aldım. Herkes de çok iyi niyetliydi, problemsiz geldik. Arajmanlar da tamam. Da...
Sorun ne?- Sorun şu: Hakikaten hit olmuş bir sürü şarkıyı yeniden düzenleyeceğim ve söyleyeceğim. Bir erkek olarak nasıl söylerim? Kadın şarkıları bunlar! Hem de çok çok iddialı kadın şarkıları. Acayip gerildim. Kesinlikle yapamayacağımı düşündüm. Bir ay filan ortalıkta bunalım halde dolaştım. Sonra, her nasılsa toparladım kendimi. "N’oluyor ya?" dedim. "Sen bir şarkıcısın. Bir şarkıyı iyi söylemek başka, benden daha iyi kimse söyleyemez demek başka. Senin öyle bir iddian var mı? Yok. E o zaman, ne bu tantana? Gir ve söyle!" İnsanın iyi oluyor bazen kendiyle böyle konuşması. "Orijinali mi daha iyi, Levent mi daha iyi söylemiş?" gibi tartışmalara girmek bile istemiyorum. Herhangi bir iddiam yok bu albümde. Ben elimden gelenin en iyisini yaptım.
Hayatınızın bu döneminde kadınlarınızla aranız nasıl? Annenizle, Sezen’inizle, eski karınızla, eski ve yeni sevgililerinizle...- O kadar güzel durumdayım ki anlatamam. Annemle ilişkilerim şöyle böyle. Ama iyi yani. Bir fenalık yok. Eski karımla da hiçbir problemim yok. Yeni bir sevgili yaptım kendime. Çok iyiyiz. 3 aydan biraz fazla oluyor. Kendi halimizdeyiz, mutlu ve huzurlu...
Sezen Aksu?- Görüşemiyoruz onunla...
Hayatınız boyunca bu sorular soruldu değil mi size? Hep kadınlar, kadınlar... Kadınlardan bıktığınız olmaz mı?- Yoook, kadınlardan bıkılmaz, onlar öyle varlıklar. Biz erkekler, kadınlara mahkumuz! İyi ki de mahkumuz. Kadınlar, erkeklerden çok daha üstün yaratıklar.
Bu albümü kadınlarla bir alıp veremediğiniz olduğu için mi yaptınız?- Hayır, sadece kadınlara güzellik olsun diye yaptım. Kadınlar, kendilerini erkeklerden farklı ifade ediyorlar. Doğaları gereği başkalar, daha derin, daha duygulu ve daha hisliler. Bu şarkıları okurken bunu daha iyi anladım. Ben de onlar gibi hissetmeye çalışıyorum. Olmuyor, mümkün değil. Ama en azından onları anlayabilmek için bir çaba sarf ettiğim inkar edilemez.
ÜNLÜ OLMANIN KADIN-ERKEK İLİŞKİSİ ÜZERİNE ETKİLERİÜnlü olmak, kadınlarla ilişkilerini kolaylaştırıyor mu?- Tabii ki kolaylaştırıyor. Ben "merhaba" bile demiyorum, sadece bakıp gülümsüyorum. Hemen geliyorlar, "Sizi severek dinliyoruz, hayranınızız" falan diyorlar. Çok özel bir gayrete gerek kalmıyor.
Demek erkekler için ünlü olmak yetiyor. Birlikte olmak isteyen kadın sayısı artıyor galiba!- O sayı inanılmaz bir şey...
Nasıl yani?- Dünya değişti demek istiyorum, ben çok küçükken, erkekler kadınların peşinde koşardı. Şimdi her şey tersine döndü. Kadınlar erkeklerin peşinde koşuyorlar. Sebebini mebebini bilemem, kadın-erkek dengesindeki bozulmadan kaynaklanıyor olabilir. Ama benimki şöhretimle alakalı, onu biliyorum. Ben öyle evde oturan, kendi kendine müzik yapan, bas çalan bir adamım. Öyle ahım şahım bir özelliğim de yok ama yine de...
Kadınlar geliyor...- Akın akın gelmiyorlar ama geliyorlar! Uğraşmama gerek kalmıyor, bunu anlatmaya çalışıyorum. İtiraf etmeliyim ki, şöhret, ekstradan bir kolaylık sağlıyor.
Peki hayatınızı zorlaştırdığı oluyor mu?- Tabii. Basın ve basılma korkusu diye bir şey var...
O nedir?- "Basıldık eyvah!" falan durumları. Çok fazla içemezsin, sevgilinle dağıtamazsın, saçmalayamazsın... Hemen orada gazeteciler biter. Gazeteciler olmasa da halkımızdan birilerinin seni ihbar etme durumu var. Anormal bir halde gördükleri anda, sen topluma mal olmuş birisin ya, ihbar ediyorlar. Neden bilmiyorum, tahammülleri yok. Seni kafalarındaki gibi istiyorlar.
Mesela sizin, sevgilinizle bahçede filan sevişebilme ihtimaliniz yok mu?- "Aslında özgürüz değil mi, ikimiz de istersek, her türlü şeyi yaşarız" diye düşünüyor insan ama tam da öyle değil, bir gören olursa gerçekten derhal bildiriyorlar. Nasıl bir psikoloji bilmiyorum ama "Levent Yüksel’ i bilmem ne yaparken gördük" diyorlar, 2 dakika sonra da gazeteciler orada bitiyor ya da ertesi güne o ihbar üzerine gazetelerden birinde asparagas bir haber çıkıyor. Bu bütün meşhur insanların kaderi. Yaşadığın güzellikler için ödediğin bedel. Şikayet etmiyoruz, alıştık.
İncinmiyor musunuz?- Yooo. Bu işin doğası bu. Yapacak bir şey yok. Kabullenmekten başka...
Ünlüler farklı bir insan türü galiba...- Öyle de denilebilir. Müzik sektöründe ünlü olup da, kafası sağlam kalmış bir eleman yok.
Kafası sağlam kalmış derken...- Yüzde yüz bir araz veriyor, bir yerden. Aklı başında efendi bir adam yok yani.
Siz?- Ben de öyle değilim.
Biz sizi öyle biliyoruz.- Aman iyi öyle bilin. Ben de öyle bilinmek istiyorum zaten.