Paylaş
Baştan uyarıyorum sizi. Aşağıdaki yazıyı bilinçli olarak yayınlıyorum. Okuyunca biraz tuhaf gelebilir de. Hani söylemedi demeyin. Bana gıcık olabilirsiniz. Nereden çıktı bu deli saçması diye düşünebilirsiniz. Hatta benim çocuğumda da aynı duygular var mıdır kuşkularına kapılabilirsiniz.
Bilin ki, azınlıktır onlar, dediğiniz bu tür düşünen gençler, sizin zannettiğinizden daha fazla. Onlar başka bir kuşak. Serdar B.'nun yaşını bilmiyorum ama yirmilerinin başında olduğunu tahmin ediyorum. FRP oynayan, Tolkien okuyan, beyinlerini bizimkilerden uzak diyarlarda gezdiren, hayata fantastik resimli roman gibi algılayan insanlar bunlar. Üstelik sadece gençler de değil.
Ama korkmamak lazım. Çünkü netice itibariyle bunların hepsi bir oyun. Oyunlar tehlikeli olabilir ama aynı zamanda insanı zenginleştinleştirir de. Yani Serdar B., beni, bizi korkutma oyununu oynuyor. Anlamaya, kontrol etmeye çalışıyor: Korkacak mıyız, korkmayacak mıyız? Bunu nasıl acımazsızca oynayacağını bilemeyiz tabii. Ama onu yok da var sayamayız.
Eskiden genç insanlar, düzene kızdıkları zaman, doğrudan, düzene, sisteme karşı tavır alırlardı. Kafadan, eylem şeklinde. Oysa şimdi düzenle, beyinlerinin içinde halleşip, cebelleşiyorlar. Sistemin onlara bir oyun oynadığını düşünüyorlar, onlar da karşı oyun hamleleri geliştiriyorlar. Önemli olan bu oyunu kontrol edebilmek.
Çok mu sıkıcı oldum bilemiyorum.
Gördünüz mü bende anlaşılmaz şeyler yazabiliyorum arasıra!
Neyse, biraz daha devam edersem daha da anlaşılmaz şeyler söylemeye başlayacağım. En iyisi ben sizi Serdar B.'nin mektubuyla baş başa bırakayım...
İNSANLAR NASIL TIRLATIR
Biri beni durdursun...
Çünkü hayatın sırrını çözdüm ben. Beş ölçekse bu hayat, ben altıncıdayım. Bilinçaltı düşüncelerim ‘‘u’’ dönüşü yaptı taa 17 yaşımlarım geri geldi. Cidden korku filmi gibi. Toolkien'in yarattığı dünyada bir savaşçı olarak yaşamak, bir siyah ejderhanın üzerinde uçmak ve sadakatleriyle tanınan Elf ırkının dişileriyle sevişirken ölmek gibi fantastik ve gerçek dışı düşünceler sözünü ettiğim. Kendime, zararı ölüm olan bir şimşek çakmak istiyorum. Ya da birşeylerin beynimi kemirmesini ve olabildiğince çok acı vermesini. Belki de beyin kemirmeyi, ısırmayı ve herkesin bana korku dolu ve lanet gözlerle bakmasını. Evet, istiyorum, çünkü herkes bana karşı.
Biri beni durdursun...
Çünkü dün gece bayağa yüksek bir tepeye çıkıp, diğer hayatta ne olacağımı bilmeden ve tınlamadan o tepeden kafa üstü atlamayı ve varsa yeni bir hayat, yeni bir kişilik olarak yeniden başlamayı düşündüm. Yapamadım, kıç ister tabii. Sonra dalmışım, rüyaydı herhalde, çünkü kalktığımda boştu sol göğsüm ama göğüs derimi bıçakla sıyırıp, kaldırıp, etimin üstüne bıçakla birşeyler yazıp, o deriye tekrar kapattığımı gördüm. Korktum. Kalktım tuvalete gittim, yüzümü yıkamaya. Bir kahve içip, bilgisayarın başına oturmayı düşündüm. Yapamadım çünkü etrafımda kötü, çirkin yaratıkların dolaştığını gördüm. Bağırmak istedim, beceremedim. Dudaklarım dikilmişti sanki. Sonunda tekrar kalktım, ter içinde. Bu gerçekten kötü bir rüyaydı. Acı çekmek idealimdi. Kendi kendine hükmedemedim ben o rüyada. İnsanlar herhalde böyle tırlatıyorlar dedim. Korkaklıktan. Bir şeylerden korkmaktan.
Biri beni durdursun...
Çünkü herşey boş ve gereksiz. Okul, iş, anne, baba, arkadaş, seks, sigara. Burası bir hapishane gibi. Bu hapishaneden çıkacağımız günü bekliyoruz ama bilmiyoruz ne zaman. Ben öğrendim. Ya aşırı asil bir karakterim ya hayattan zevk almasını bilmeyen bir moron ya da gerçekten bir tanrıyım ben. İyilik ve güzellik tanrısı. Belki de sizler haklısınız. Ama benim beynimdeki düşünceler, sizin beyninizde de bir gün oluşursa, doğal olarak, bu yazının yazarına kızacak hatta söveceksiniz. Neden mi? Bu kötü düzeni bu kadar yetersiz anlattığım için! Zaten anlatılmaz ki, yaşanır. (Serdar B.)
SERDAR'A HAMİŞ
1) Rüyanın ifade ederken (karabasan mı demeliyim?) kurduğun en acı alıcı cümle: ‘‘Herkes bana karşı’’. Hiç de öyle değil. En azından ben varım. İstediğin zaman yazabilirsin. İstediğin oyunu paylaşabilirsin. Ama beni korkutamazsın! Ben kaçın kurrasıyım be. Sana öyle hikayeler anlatırım ki, dudakların uçuklar.
2) Ne aşırı asil bir karaktersin ne zevk almasını bilmeyen bir moron ne de bir tanrı canım. Sadece biraz kafan karışık. Hepimiz gibi.
Paylaş