Paylaş
Şu an elime borazan alıp bağırmak istiyorum.
Ya da apartmanın tepesine çıkmak, megafonla, “Ey ahali! Bir Türk, bir elektrikli araba yaptı” diye haykırmak...
Hani Tolga Örnek’in “Devrim Arabaları”nı seyrettiğimizde içimiz burkulmuştu, “Biz Türkler araba maraba yapamayız”a inanmıştık.
Halt etmişiz.
Dünyadaki en ileri teknolojiye sahip elektrikli otomobil, bir Türk mühendis tarafından gerçekleştirildi. Pardon yanlış anlaşılmasın, kendisi, bir aksam tasarladı, o aksam her arabaya yerleştirilebiliyor ve araba elektrikle çalışıyor.
Şaka gibi değil mi?
* * *
Sadece Türkiye için filan değil, dünya için bir devrim. Çünkü var olan teknolojilerin en yenisi, en acayibi, en ilerisi. Biliyorum, saçmaladığımı düşünüyorsunuz.
Ben de başta, “Hadi canım!” dedim, “Olur mu öyle şey?”
Bir de Türk’üz ya, ister kabul edelim, ister etmeyelim bir aşağılık kompleksi var bizde, “Elin Japon’u yapar, Amerikalısı yapar, Türk’ü yapamaz” gibi geliyor...
Ama yaptı.
Çok çok heyecanlıyım şu anda.
Çünkü o arabayı görmekle, orasını burasını kurcalamakla kalmadım, bir de kullandım.
Ben 41 yaşında, motoru, şanzımanı, vitesi olmayan, cep telefonu gibi şarj olan bir araba kullandım. Ne benzin, ne benzin kokusu, ne egzoz dumanı, ne yağ, ne buji...
O kadar farklı bir şeydi ki, çıtı çıkmıyordu arabanın...
Ses yok inanabiliyor musunuz, motor sesi yok, titreme yok...
* * *
En baştan anlatmam lazım.
Hayatı, başarılarla dolu bir Türk mühendis, birincilikle girdiği her okulu birincilikle bitiren biri. Ama kimseyle bir derdi yok, yarışı yok. Bir tür dâhi. Konuyla alakası yok ama üstelik yakışıklı. Ortalıkta olmak istemiyor. O yüzden ismini vermiyorum. Ben de bu yazıyı yazıp Dubai’ye gidiyorum, bana kim olduğunu sormayın.
Kimlik bilgilerinin hiçbir önemi yok, ama yaptığı iş bir devrim. Ama şunu da bilmenizde fayda var, motivasyonu para değil.
Hali vakti zaten yerinde, projesini satmak gibi bir derdi de yok. Tahmin edersiniz ki dünyadaki birçok dev otomotiv firması peşinde.
Biz tanımıyoruz, ama elektrikli araba sözcüğü Amerika’da onunla birlikte anılıyor.
Tek istediği bu elektrikli otomobillerin ilk Türkiye’de üretilmesi...
Fazla detay veremiyorum.
Sadece haberi müjdeliyorum.
* * *
Arabaya yaklaşıyorum.
Karşımda bir Toyota Corolla duruyor.
Ama benim gördüğüm araba sadece bir kabuk, motoru filan yok, çıkartılmış.
Bana, “Benzin deposunu aç” diyor, kapağı açıyorum.
Aaa depo filan yok, orası artık, arabanın şarj edildiği yer.
“Bagajı aç” diyor, açıyorum.
İşte bataryalar!
Aküye benzeyen, masanın üzerine koyulan eski cep telefonlarına benziyor. Kalın kabloları var, elektrik süpürgesi kabloları gibi, 220 voltta şarj edebiliyorsunuz. Anladınız di mi, bu otomobilin içindeki elektrik aksamı her otomobile uyarlanabiliyor.
Peki ya kaput?
Acaba neyle karşılaşacağım diye kaputu kaldırıyorum.
Yıllarca, motor görüntüsüne alışmışım ben, “Otomobil dediğin şey, motor ve şanzımandır zaten, onu çeker alırsan, geriye hiçbir şey kalmaz”, böyle öğrendim...
Ama işte şimdi karşımda başka bir şey duruyor...
Başka bir dil, başka bir anlayış, başka bir vizyon...
Aman Allah’ım başka bir teknoloji!
Ve evet başka bir dünya!
Kalbim küt küt atıyor.
* * *
“Ben anlamıyorum” diyorum...
“Motor yok, şanzıman yok, buji yok, yağ yok, filtre yok. Olmaz ki böyle bir şey!”
Gülüyor, gülünce gözleri kayboluyor.
“Oluyor işte! Bu arabada dönen aksam, o kadar az ki, normal bir arabanın 38 bin parçasına karşılık, bunda sadece 2000 parça var. Normalde arabalar belli aralıklarla bakım görür. Bu arabayıysa ilk bakıma 12 yıl sonra götürüyorsun. Motorlu arabalarda fren balataları 50 bin km gidiyorsa, bunda 150-200 bin. Zaten freni bile elektrik rejenerasyonu yaptırarak durduruyorsun.”
Sizin yerinize ben sorayım: “Nasıl yani?”
“Ayağını gazdan çektiğin zaman yavaşlamaya başlıyor” diyor.
Kafam karışık ya, aklıma gelen ilk yerden soruyorum, “Cep telefonu gibi mi şarj ediliyor gerçekten?”
“Evet. Arabayı bir kenara çekip fişe takabilirsin, gördüğün her yerde şarj edebilirsin.”
“Peki bir şarj ne kadar gidiyor?”
“Kullanıcısına göre değişiyor, ama normalde 200 km filan. Sonra tekrar şarj etmen gerekiyor. Fakat ne yaparsan yap, 150 km’nin altına düşmüyor, istediğin kadar süratli kullan, aynı anda hem klimayı hem heater’ı çalıştır, silecekler, rezistanslar, farlar, ful aksam her şey çalışsın...”
“Peki benzine göre daha mı ucuz?”
“Hem de nasıl...”
“Peki elektrik kesilirse...”
“Yok, yok. Bütün güvenlik önlemleri alınmış vaziyette.
“Ne kadar hız yapabiliyor?”
“180 km yapabilmesine rağmen, biz 140-150’yle sınırladık. En uygun hız 60-90 km arası.
“Şimdi pardon ben yanlış anlamış olmayayım, bu elektrikli otomobilin her şeyini geliştiren bir Türk, öyle değil mi?”
“Bu bir takım oyunu. Bu projede Amerikalılar, Çinliler, Hintliler ve Türkler birlikte çalıştık. Ama karar mekanizması ve projenin sahibi yüzde yüz benim...”
“Para verip çeşitli mühendislere yaptırmadınız yani...”
“Olur mu öyle. Ben de mühendisim zaten. Projenin başında ben varım...”
“Peki dünyada başka benzeri yok mu?”
“Var. İsrailliler yaptı, Renault ve Nissan’a satıldı. Kontrol İsraillilerin elinde, bizimki elimizde...”
“Elektrikli otomobil vardı zaten diyen olursa...”
“Evet var, dünyada 500 tane filan var ama bir arabada 36 kilovat saatlik güç bir tek bizimkinde var...”
“Bu ne demek?”
“Mevcutlar, bizimkinin üçte biri kadar mesafe alabilirler demek. En büyük özelliklerinden biri de, biz diğer rakiplerimizin bataryayı bir yere koymasına karşılık, tamamen yaydığımız için, arabanın ağırlık merkezi ön yüzde 51, arka yüzde 49’a geldi. Oysa diğer arabalarda bu 65’e 35 gibi bir oran. Fren yaptığın zaman
arabanın ciddi derecede gezmesi, savrulması ihtimali var, bizimki daha güvenli.”
“Kaç sene uğraştınız bu devrim projesi için...”
“Üç buçuk, dört sene.”
Niye bu kadar taktınız kafayı?
“İyi bir şey yapabilmek için.”
“Dünyadan satın almak istiyorlardır projenizi...”
“Evet. Ama satılık değil. Önce Türkiye’de üretmeyi deneyeceğim...”
“Bütün bu etrafımızda gördüğümüz arabalar bir gün elektrikliye dönebilir mi?”
“Evet ama çok uzun zamanda. Bugün dünyada herkes ‘Elektrikli araba yapıyorum’ diye yola çıksa, senede on binlere ulaşmak vakit alır. Ekonomik olarak, dünyadaki normal arabaların harcadığı paranın 10 ile 20’de biri kadarıyla yetinecek bir sistem. Ve seri üretimlere girdiği zaman, içten patlamalı fosil yakıt kullanan arabalardan çok çok daha ucuza mal olacak bir sistem. Ama ileride... Çünkü seri üretimler, parça tedarikleri, batarya sistemlerinin gelişmesi uzun zaman alacak. Fakat bunlar olduğu zaman, dünyadaki kirliliği ve karbon salınımını sıfıra indirecek bir sistem. Tabii elektriği nasıl ürettiğine bağlı olarak... Çin’in şu andaki araba üretim hızını baz alırsak, ileride petrol fiyatının bu noktada kalabilmesi ihtimali hiç yok, buna karşılık elektrik fiyatının artma ihtimali çok daha düşük...”
“Fön bile alsan, bozuluyor, elektrikçiye götürüyorsun, bunların tamiri nasıl olacak?”
“Yepyeni bir teknoloji, henüz kimse bilmiyor, biz yapacağız, bize gelecekler. Halledeceğiz ama tamir ihtiyacının çok yüksek olacağını zannetmiyorum.”
“Neden elin Amerikalısı yapamadı da bir Türk yaptı...”
“Yapmak istemediler. Yapmak, otomotiv sektörüne darbe vuran bir şey. Endüstrilerine set çekmek istemediler. Bir de belki benim kadar kafayı bu meseleye takmadılar. Ben son dört yıldır sadece bu projeyle yatıp kalkıyorum...”
Paylaş