Bir maruzatım var

Şu son günlerde...

ÖNCE ben bir sürü insanın peşine düşmüş oluyorum, bana röportaj vermeleri için, mesaj gönderiyorum, e-mail atıyorum, haber yolluyorum, araya insan koyuyorum.

Haberin Devamı

Kabul ediyorum, ben da felaketim, yapıştım mı bırakmıyorum, zorluyorum, zorluyorum ama onlar da biliyor ki, işi de hakkıyla yapıyorum, kimseyi satmıyorum, eklemiyorum, çıkarmıyorum, ne anlatıyorsa o.

Bazılarıyla bir hukukum da var, ama arkadaş mıyız, dost muyuz?

İnanır mısınız tam bilmiyorum.

Ben gazeteceyim.

“Kimseyle arkadaş olamam”demiyorum ama ben gazeteciyim.

Röportaj için peşinde koştuğum insanlardan bir süre ses çıkmıyor.

SONRA arıyorlar. Aman Allah’ım anlatıyorlar, anlatıyorlar. Ben tabii sevindirik oluyorum. Çünkü tam da hepimizin merak ettiği konuları, haberleri, davaları anlatıyorlar. Henüz yazılmamış, çizilmemiş, işlenmemiş şeyleri...

Telefon kapanıyor, tekrar arıyorlar, devam ediyorlar anlatmaya. Sorular soruyorum, bir röportajda soracağım her şeyi, hepsine cevap veriyorlar. En samimi şekilde...

Haberin Devamı

“Bak daha iyi anlaman için, mail gönderiyorum sana”  diyorlar, puzzle’ın bilmediğim bütün parçaları elime geçiyor.

Artık, olan biteni size, en azından davanın bir “taraf”ı açısından çok ayrıntılı bir şekilde aktarabilirim...

Üstelik konuşma teybe de kayıtlı...

Ama arada şöyle bir cümle ediyorlar, “Ayşecim, sana her şeyi anlatıyorum ama arkadaş olarak. Beni anlayacağını bildiğim için. Sana da güveniyorum... Bu anlattıklarımı yazma olur mu?”

Ve devam ediyorlar anlatmaya...

Haydaaaaaaa....

Şimdi size 10 puanlık uzmanlık sorusu...

Aslında gerçekte, anlattıklarını sizinle bir şekilde paylaşmamı istiyorlar mı, istemiyorlar mı?

Yazmalı mıyım, yazmamalı mı?

Ben de bilmiyorum.

Sonradan şu da olsun istemiyorum: “Ben sana arkadaş gibi anlattım, sen beni sattın. Alçak kadın!”

 Ama ya anlatma, (insan olarak üzülüyorum ama gazeteci olarak heyecanlanıyorum anlattıklarına...

Ya da bırak yazayım...)

Eren Talu, sana söylüyorum!!!!

Erencim, bana anlattıklarının samimiyetine inanıyorum. Her kelimesine. Ama ne yalan söyleyeyim, anlattıklarına şaşırdım da. Altından böyle bir hikaye çıkacağını tahmin etmiyordum. Beni düşündürdün. Senin, “açı”nı insanlar bilmiyor. Seni dinleyince, sana da hak verdim. İstersen yazarım, istemezsen sonsuza kadar susarım.

Haberin Devamı

Öpüyorum.

 

Hepimiz delirdik

 

FarkInda mısınız, işler tamamen şirazesinden çıktı. Kantarın topuzu kaçtı. Kayış koptu.

Normal tepkiler veren bir toplum değiliz artık. Her şeye inanılmaz abartılı tepkiler veriyoruz.

Tamam, diyecektiniz ki, “Ne zaman bu anlamıyla sağlıklı, tutarlı ve ölçülüydük ki?”

Belki hiçbir zaman değildik, ama bu kadar delirmiş de değildik! Aklınıza gelen her haberde, her olayda artık bu böyle...

Dün en son şöyle bir mail aldım. Konusunda, “Siz ne yaptınız! O fotoğrafları nasıl yayınladınız? Bedelini ağır ödeyeceksiniz! Rezil oldunuz! Çocuğunuzun yüzüne bakamayacaksınız!” yazıyordu.

Nasıl korktuğumu anlatamam...

Ben çünkü bazen evin içinde çıplak filan dolaşıyorum, tabii ki sevgilimden bu yüzden hep azar işitiyorum, koşup o halde perdeleri kapatıyorum, zannettim ki ya böyle bir fotoğraf ya da daha fenası yayınlandı...

Haberin Devamı

Ben bittim.

Sonra mailin devamını okudum...

Meğer “silah karşıtlarına” göre, dünkü Serdar Turgutröportajında yer alan, Turgut’un oyuncak silahlarla çekilmiş fotoğrafının yayınlanmasına ses çıkarmayarak, silahı ve şiddeti meşrulaştırmış durumdaymışım! Topluma ve gençlere kötü mesaj veriyormuşum! Sorunların şiddet yoluyla çözülebileceğini ima ediyormuşum!

Allah’ım...

Sen aklımıza mukayyet ol!

 

Penisli kadınlar cevap veriyor

 

Bİz kendi kendimize penisli kadınlar olduk sanki! Yanımızda, sevdiğimizi sandığımız erkekler, ellerini hiç bir şeye bulaştırmayınca mecbur olduk priz de tamir etmeye, lastik de değiştirmeye!

Bahsi geçen kadınlar, sevgilerini veremiyorlarmış kediden köpekten başka bir canlıya. Peh! Bu yaşa kadar bütün sevgimizi verdiğimiz erkeklere ne demeli o zaman? Ve yine bu kadınlar, erkeklerin etinden, sütünden faydalanıyorlarmış! Bıraksınlar bu saçma söylemleri yahu. Evet iki hatun yan yana geldiğimizde “Etrafta adam gibi adam yok valla!” geyiği yapıyoruz. Çünkü harbiden yok! (Gül Ş.)

Haberin Devamı

 

Sorun ne biliyor musunuz? Zaman değişti! Kadınlar değişti! Ama erkekler maalesef değişemedi. Erkekler, kendi egolarının altında ezilerek, kadının ilk erkeği olmadığını düşünerek, “Acaba benden iyisi oldu mu?” diye içleri içlerini kemirerek, seks hayatlarını bitiriyor olamazlar mı? Ya da kadınların, penisli olması, erkeklerin bir arpa boyu yol alamamasından olmaz mı? Tabii ki bütün erkekler için geçerli değil bu söylediklerim ya da bu konuda ihtisas filan yapmış değilim. Ama ben bir kadınım! En azından duygularımı, gördüklerimi yorumlamaya hakkım var.Bence erkek, hâlâ eşinin evde yemek yapmasını, annesi gibi onu kayıtsız şartsız sevmesini, şefkat göstermesini, çamaşırlarının ütülü ve temiz olmasını, kadının erkek sözünden çıkmamasını, ona nur topu gibi erkek çocuklar vermesini bekliyor bilinçaltında. Çünkü öyle bir ailede yetişmiş ve bunun devamını istiyor. Ama ne yazık ki kadın, eski kadın değil!Bunu anlamıyor erkeklerimiz. Onlar da, her işini kendi yapabilen başarılı kadınlarımızla yaşamaya alışsalar iyi olacak. (Derya D.)

Haberin Devamı

 

Maalesef iki tür kadın var. Bir tanesi erkeğin aslında hayatını kolaylaştıran, ona yük olmayan, aklı başında, yaşanmışlığın verdiği tecrübeyle iki tarafa özgürlük veren, her şeyi doyasıya yaşayabileceğin düzgün bir kadın. İşte bu tiplere,“penisli kadınlar” deniyor. Maddi olanağı olan, vizyonu geniş, yemeyi, yaşamayı seven, insan ilişkileri kuvvetli, hayata sarılan, özgüveni yüksek, seksi ve hoş... Amaaaa erkek milleti, bu tip kadınları kaldıramadığı için, “İstinye park modeli” hatunları seçiyor. Yani doğru dürüst konuşamayan, hatta çok iyi sevişemeyen, dış görünüşe odaklı kukla tipi kadınlar. Bu tip kadınlar, onların kalemi. Neden mi? Çünkü uyanık değiller, sorgu sual yok, paranın verdiği güçle susmuş birer maymun onlar bence. Erkekler, her şeyi bilen kadını sevmiyor. Penisli kadınlar, mecburen böyleler. Bu kadınları kim sever? Ben söyleyeyim, kendilerinden yaşça küçük olan erkekler. Neden? Para var, iş kariyer var. Kendi yaşıtları kızlar gibi gevrek gevrek uzatarak şımarık konuşmuyorlar. Rahat edecekleri yalnız kalacakları bir ev var. Daha tecrübeli sevişiyorlar. Naz yok, kapris yok. Eeee, bu kadının da hoşuna gidiyor ama bir yere kadar. Çünkü bu “genç”ler de aile kuracak, çocuk yapacak yaşta değiller. Yani Ayşecim, iki ucu .oklu değnek... (Sevgi K.)

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları