Onlar bunu hak ettiler. Berna Sağlam ve Fem Güçlütürk, bütün medyanın yakından tanıdığı bu iki isim, onlarca yıl hem bize, hem çalıştıkları firmalarına hizmet verdikten sonra özgürlüklerini ilan edip, kendi adlarına bir PR, pardon iletişim ve marka yönetimi firması kurdular.
Aferin onlara! Hepimizin özlemi bu aslında. Ama şimdilik sadece onlar başardılar. Darısı bunu isteyen herkesin başına...
HAMİŞ: Haber içinde haber oldu ama Berna geçen pazar evlendi ve şimdi ruh eşi olduğunu iddia ettiği Sinan’la Santorini’de fink atıyor. Balayı, balayı! Bu iki kadını da özel olarak seviyorum ve yeni hayatlarında başarılar diliyorum.
(*) Bu başlık şirketlerinin adı Bernaylafem olduğu için böyle atıldı...
Tebrikler kızlar! Şirket kurmuşsunuz, kendi kendinizin patronu olmuşsunuz...
BERNA: 35 yaşına geldik, şöyle bir silkelenelim, becerilerimizi ve tecrübelerimizi kendimiz için kullanalım dedik...
Hepimizin hayali de... Nereden esti? Nasıl hayata geçti?
BERNA: Bundan bir yıl önceydi, duş alıyordum. Birden avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım: ‘Artık hayatımda bir şeyler değişmeli!’ Ve nedense, gözümün önüne Fem’in suratı geldi. Bornoza sarılıp dışarı çıktım, duş hálá akmaya devam ediyor. Fem’in numarasını çevirdim. Onun da Fuga’yı markalaştırdığı sene, inanılmaz yoğun, telefonu en aksi haliyle ‘Ne var!’ diye açtı. ‘Fem’ dedim, ‘Biz artık başkaları için çalışmayı bıraksak, ortak olsak, iletişim ve marka yönetimi üzerine bir şirket kursak. Ne dersin?’ Sadece ‘Tamam’ dedi. Sonra iki kelime daha lütfetti: ‘Seninle varım!’
FEM: O konuşmadan sonra, muhtemelen Berna duşuna devam etti, ben de işime. Ve aradan bir sene geçti. Biz bu fikri kafamızda iyice olgunlaştırdık. Geçen ay da şeytanın bacağını kırdık. Şirket kurma aşamasını tamamladık. Nişantaşı’nda bir ofis tuttuk. Bekleriz efendim: Açıkhava Apartmanı. İletişim ve marka yönetimi yapacağız...
Nedir şirketiniz adı?
BERNA: Bernaylafem!
Vitamin ismi gibi mübarek!
FEM: E biraz öyle oldu. Dedik ki, madem piyasada isimlerimiz biliniyor. Sadece isimlerimizi söylememiz bile yaptığımız işlerin hatırlanmasına yetiyor. E o zaman deli miyiz başka bir marka oluşturmaya çalışıyoruz...
BERNA: ‘Acaba soyadlarımızı mı kullansak?’ diye dahiyane bir fikir de geçti aklımızdan...
FEM: Allah’tan hemen vaz geçtik! Sağlam ve Güçlütürk bir hukuk bürosunu hatırlatacaktı. Ve Bernaylafem’de karar kıldık. Çok memnunuz. Bir tek sorunumuz var: ‘Ayla kim?’ diye soruyorlar.
BERNA: Şimdi niye herkese bunu ilan ediyorsun? Dikkatli okuyunca, arada bir Ayla var... O kim biz de bilmiyoruz!
A’DAN Z’YE HİZMET
Bir kent efsanesi olarak duyarım: ‘Hamile kaldı, işi bıraktı! Hem de sıkı bir kariyeri varken...’ Gerçekten oğlun San yüzünden mi ayrıldın Alarko’dan...
FEM: Evet. Çocuğuma ben bakacağım dedim. ‘Ölürüm de dadı tutmam!’ Hiç tereddüt etmeden, kariyeri paranteze aldım. Dediğimi de yaptım. 3 yaşına kadar oğluma ben baktım. Olağanüstü bir deneyimdi, hiç pişman değilim, aksine beni çok zenginleştirdiğine inanıyorum. Şimdi artık koca adam oldu, anaokuluna gidiyor, annemle paslaşıyoruz, ben de artık çalışabiliyorum...
Alarko’da görevin neydi?
FEM: Hillside’ın halkla ilişkilerinde başladım, en son bıraktığım noktada da City Club’un müdürlüğünü yapıyordum. Bunun içinde sinema, Pasha, kulüp, dergi hepsi vardı. Alarko’da çalıştığım 12 senede çok şey öğrendim. O yüzden iddialıyız ya, o yüzden ‘Biz kuru kuru iletişim yapmıyoruz’ diyoruz ya, bir markanın altında ne kadar çok fonksiyon olduğunu biliyoruz ve A’dan Z’ye hizmet veriyoruz.
Ve sen Berna... Vakko’yla o kadar özdeşlemiş bir isimsin ki, önce inanamadım ayrıldığını duyunca... Sen bu PR işlerine nasıl bulaştın?
BERNA: Kanıma Betul Mardin girdi! Yaş 20, ben onun yanına staja girdim. Her gün beni yanına çağırıp, ‘Anlat bakalım bugün ne öğrendin?’ diyordu, ben de bıcır bıcır anlatıyordum. ‘Yarın daha fazla şey öğreneceksin, tamam mı?’ Hiç unutmam bu lafını. Ben de onu etkileyebilmek için her gün yeni bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum. Benim görevim zarfların üzerine ‘sticker’ yapıştırmaktı. Bu işi sağa sola bakarak da yapabilirdim ama öyle yapmadım, kim kimdir ben o dönemde öğrendim: Bütün isimleri, soy isimleri, adresleri ezberledim, isim hafızam inanılmaz gelişti. Derken stajım bitti, Vakko’ya iş başvurusunda bulundum, Cem Hakko çağırdı, o gün işe kabul etti. ‘Deniz Adanalı’yla çalışacaksın’ dedi. Deniz Hanım’dan da bu işin inceliklerini öğrendim. Aynı zamanda Cem Hakko’nun asistanı olarak görev yaptım. Çok büyük emeği vardır Hakko ailesinin üzerimde. 15 yıl geçti ve bir gün kendi kanatlarımla uçmanın zamanı geldiğine karar verdim...
Kolay mı oldu bu kararı vermen?
BERNA: Delirdin galiba! Çok zor oldu. Hem istiyorum, hem korkuyorum. Yine Betul Hanım’ın kapısını aşındırdım, saatlerce sohbet ettim, akıl fikir sordum. Bana ‘Oldun artık, düş’ dedi. Ancak öyle Vakko’dan ayrılabildim...
TANRI’NIN HEDİYESİ EŞLER
Ve özel hayat....
BERNA: Birtakım iyilikler yaptıysam, onların ödülü olarak geldi bana Sinan. Öyle düşünüyorum. O bana Tanrı’nın hediyesi. O benim ruh eşim.
Sen de kocanla ilgili böyle mi hissediyorsun Fem?
FEM: Ruhu filan bilmem ama çok iyi bir eş benimki. Bir kere yarı Alman. Beni her konuda destekliyor. Yemekleri o pişiriyor, daha ne olsun. Ve çok iyi bir aşçıdır. Çocuklar Bodrum’da oyun oynuyordu, herkes kendi babasını tarif ediyor. Çocuğun biri dedi ki: ‘Benim babam hiçbir şey yapmaz. Sadece para kazanır!’ San çok şaşırdı, ‘Bizde öyle değil’ dedi, ‘Anne para kazanır, baba yemekleri yapar...’
BERNA: Bir gün bana yemeğe gelecekler. Ben de Aksel’le ilk kez tanışacağım. Fem önden girdi. Arkadan Aksel geldi, elinde şahane bir cheese cake. Tabii döndüm, Fem’e ‘Ay niye zahmet ettin? Çok naziksin’ dedim. ‘Ben yapmadım ki, Aksel yaptı’ dedi.
KİŞİSEL MARKALAR
Bernaylafem olarak ne tür yaratıcı işler yapacaksınız?
FEM: Benzerlerinizden farkınız ne olacak sorusu bu! Şöyle söyleyeyim: İletişim konusunda hizmet veren yerler var. Tonla. Ama biz hakikaten bu işin her aşamasında yer almış, emek harcamış insanlarız. Bir markanın duruşu, tavrı, tutarlılığı, servis kalitesi, anlayacağın yapılacak işin jingle’ından, web sayfasında neyin öne çıkması gerektiğine kadar pek çok dalda hizmet veriyoruz. Genelde firmalar bunları başkalarına yaptırıyor. Sonra tabii farklı kafalardan çıkan sesler örtüşmüyor. Yarım yamalak oluyor. Bizde yarım yamalak iş yok. Bir markanın her şeyinden sorumluyuz.
Müşterileriniz sadece kurumlar mı...
BERNA: Yok hayır, kişiler de olacak. ‘Kendim hariç her şeye yetişebiliyorum. Perişan bir vaziyetteyim. Özel zamanımdan çalıp, işime veriyorum. Biri beni marka olarak ele almalı’ diyenlerle de çalışacağız...
FEM: Diyeceğiz ki: ‘Şu programa çık, şu kitabı oku, şunu giy...’
BERNA: Kısacası insanların iletişimini ve markasını yöneteceğiz. ‘Mesleğinizle ilgili şöyle bir gelişim var. O yüzden okumalısınız bu kitabı. Hemen fotokopisini yolluyoruz.’ ‘Bütün gazeteleri okumak için vaktiniz mi yok, tamam ama bu sabah şu köşe yazılarını mutlaka okuyun.’ ‘Akşamki davetleri boş verin, ama şu sergiye 15 dakika bile olsa uğrayın.’ ‘Sergide gündem şu şu konular olabilir, lütfen arabada bu notlara bir bakın.’ Tabii, insanların ne giyeceği de çok önemli. O konuda da yardımcı oluyoruz...