Paylaş
Bitmedi! Bu ülkenin gelmiş geçmiş en önemli kadınlarından birinin, Duygu Asena’nın yeğeni.
Onun ‘küçük sevgilisi’.
İşte böyle bir aileden geliyor. Ama tek özelliği bu değil. Aynı zamanda sıra dışı bir hayvansever. Şile yolunda, ‘Bosphorus Kennel Club’ adında bir köpek pansiyonu, eğitim, üretim çiftliği var. Kendisi manyak bir köpeksever olduğu ve 13 köpekle birlikte yaşadığı için, gönül rahatlığıyla, onların sunduğu hizmete de güvenebilirsiniz. Tertemiz. Gördüğünüzde dudağınızı uçuklatacak bir yer. Köpeklerin odaları sekiz metrekare. Konaklarken gerçekten mutlu oluyorlar, o kadar ki sizi aramıyorlar bile. Bosphorus Kennel Club da seminerler ve workshop’lar da düzenleniyor. Anlayacağınız bu iş Berfu Çapın için hobi mobi değil, çok çok ciddi bir iş…
* Woooow! Baba Halit Çapın, anne İnci Asena, teyze Duygu Asena… Türk yayıncılık hayatının bir madalyonu gibisin. Bu kadar renkli insanların geniyle birlikte yaşamak nasıl bir duygu? Delilik var mı delilik?
- En aklı başında olanları benim galiba. Üç deli bir normal etmiş!
* Babasına âşık kızlardan mıydın?
- Hayır, annesine âşık kızlardandım.
* Biz babanı aykırı, farklı, başarılı, nevi şahsına münhasır bir gazeteci-yazar olarak tanıdık. Sen onu nasıl tanıdın?
- Annemle babam, ben 4 yaşındayken boşandılar. 13 yaşına kadar babamı yazları ve hafta sonları gördüm sadece. 13 yaşımdan 30’a kadar da ayda yılda bir. Tanıdığım en iyi yemek yapan insandı. Mutfakta çok zaman geçirirdi. Çok okurdu. Sohbeti bir çocuk için bile çok keyifliydi. Bütün salonu bebeklerimle, çıkartmalarımla doluydu. Küçük bir kız için harika bir babaydı.
* Ondan öğrendiğin en önemli şey?
- Her ne olursa olsun, başımın dik kalması gerektiği…
* Babanın, alkol problemiyle ilgili sorunları nasıl yaşadınız?
- Babasız büyümek ve uzaktan üzülmek… Benim sorunlarım bunlardı. Baba-kız ayrı yaşamak zorunda kaldık. Ben büyüyene kadar başka bir sorun yansıtmamaya çok özen gösterdi herkes.
* Birçok insanın annesi babası ayrı ama yine de görüşüyorlar. Sizin görüşememe sebebiniz neydi?
- Ben 13 yaşlarıma geldiğimde içki problemi büyümüştü iyice, o yaşlarda bir kızı emanet edemediler… Evlerimiz bir saatliğine uğramak için çok uzaktı, sonra tedavi için hastaneye yattı, ben okumak için Ankara’ya gittim pek yakın olamadık. Ama 30 yaşımdan sonra hep görüştük
* Hiç babandan alkol yüzünden utandığın oldu mu?
- Alkolizmin bir hastalık olduğunu öğrenerek, okuyarak araştırarak büyüdüğüm için hiç utanmadım, sadece çok üzüldüm. Dünyayı bizden farklı algılardı. Duyarlıydı, bu onu muhteşem bir gazeteci yaparken alkolik de yaptı.
* Çatıştığınız ve en çok anlaştığınız konular…
- Valla çok yok. “Fenerbahçeli olmazsan, seni evlatlıktan reddederim” dedi, ben de iyi bir Fenerbahçeli oldum. “Gazeteci olursan seni reddederim” dedi, zaten niyetim de yoktu olmadım. Gayet güzel anlaştık…
* Şu anda aklında ona dair, en çok hangi kare var? En çok hangi hali?
- Ölmeden önce hastanedeki son günü. Çok korkuyordu. Sabahına da öldü… Unutmam mümkün değil.
* Bir odada ölmek üzere olan biriyle, üstelik o babansa, baş başa kaldığında ne hissediyorsun? Nasıl yardım edebiliyor insan? Onun korkusu nasıl geçirilebiliyor? Birinin de seni teselli etmesi için yanında olması gerekiyor mu?
- 70 yaşına gelene kadar o kadar badire atlattı ki, onun tabiriyle “Gene yırtar” diye düşünüyordum. Herhalde o da öyle düşünüyordu. Umut hiç kaybolmuyor. Duygu da aynı hastanede yattığı için annem de hep yanımdaydı zaten. Oradan oraya koşturmaktan pek bir şey hissetmiyor insan öyle anlarda.
* Annenle, babanın hikâyesinde sana ilginç gelen bir şey var mı?
- Bence en ilginci balayında yanlarında Duygu’nun, İsmet Ay’ın ve Zeki Müren’in olması…
* Neden onlar yanlarındaymış? Ne münasebetle?
- Herhalde babamın münasebetsizliği yüzünden! Adam, arkadaşlarını almış yanına işte.
* Türkiye güzelinin kızı olmak nasıl bir şey?
- Annemi Türkiye güzeli olarak tanımadım ki ben… Aklıma bile gelmez sen sormasan. O benim için şair ve yazar… Ama güzel bir kadının kızı olmak harika, hele şans yardım etmişse ve o güzellikten senin payına da bir şeyler düşmüşse…
* Bundan utandın mı hiç?
- Yarışmaya girdiği için utanıyor musun diyorsan, hayır çok eğlenceli buluyorum, annemle babam yarışma sayesinde tanışıyorlar ve ben doğuyorum.
* Hayatındaki en zor dönem, babanı ve teyzeni kaybettiğin dönem miydi?
- Öleceklerini bilerek yaşamak, yani hastalık süreçleri daha zordu. Her sabah kalkıp, “Bugün o gün mü acaba?” diye düşünüyorsun. Her telefon çalışında aklın başından gidiyor.
* Haksızlık mı dedin, ne dedin onları kaybedince, tepkin ne oldu?
- Babamın ölümüne ‘haksızlık’ diyemedim biraz kendi seçimleri yüzünden öldü, öldüğünde de çok genç değildi zaten, 70 yaşındaydı. Duygu’nun ölümüne tepkimi şöyle anlatayım sana, hâlâ kendi kendime oynadığım bir oyun var: “Duygu ölmesin diye kolunu verir miydin, bacağını verir miydin?” diye kendime soruyorum… Şu anda hayatta olsun diye, iki tane olan her organımın birini verirdim…
* Baban ve teyzenin ölümü, hayatı sorgulamana sebep oldu mu?
- Evet, evet. Artık istemediğim hiçbir şeyi yapmıyorum.
* Her yerde, ‘teyzesinin sevgilisi’ deniyor senin için, ne demek bu… Ne kadar yakındınız?
- “Berfu var olduğu için hiç çocuk özlemi çekmedim” derdi. Hayatımız boyunca hiç ayrılmadık. Benim içim teyze-arkadaş-abla karışımıydı. Bu yakınlığı tarif edecek bir yol bulamıyorum.
* Duygu Asena sence bu ülke için neden önemli?
- Sadece belirli bir entelektüel seviyede tartışılan kadın haklarını, ülke çapında tartışılır ve üstünde düşünülür hale getirdi. Medeni Kanun’da yer alan ‘Ailenin reisi kocadır’ anlayışını sorgulattı, Medeni Kanun’a büyük katkıları oldu. İlk kez o, namus cinayetlerini ve ensesti konu etti. İnanılmaz cesur bir kadındı, eksikliği bence çok çok hissediliyor...
* Sen onun kadar özgür olabildin mi?
- Çocukluğumdan itibaren kıyaslarsak çok daha özgür oldum. Ama bunda annemin etkisi daha fazla sanırım. Bağımsız bir kadın olmam için çok uğraştı. Neredeyse 18 yaşımdan itibaren yalnız yaşadım. Hayatımda en çok duyduğum cümle galiba, “Tek başına ayaklarının üzerinde durabilmelisin.”
* Teyzen kadar feminist olabildin mi?
- Elbette feministim aksi mümkün değil ama bugüne kadar bu konuda hiç mücadele etmediğime göre “onun kadar” demek, Duygu’ya ve onun yaptıklarına haksızlık olur.
* Ondan öğrendiğin en önemli şey?
- Çok beklenmedik bir cevap olabilir belki ama temiz, bakımlı, cilveli, kadın gibi kadın olmak…
* Gelelim sana… Ne okudun?
- Ekonomi.
* Ne iş yapıyorsun?
- Bosphorus Kennel Club adında köpek pansiyonu, eğitim, üretim çiftliğim var.
* Şu an yaptığın işten tamamen farklı bir eğitim aldın, neden?
- Valla annem bana üniversite sınavı öncesi “Sen iktisat ya da işletme oku, ister banka ister kahve işletirsin” dedi. Ben de onun sözünü dinledim.
* Bu hayvan sevgisi nereden geliyor? Genetik mi, tamamen sana özgü mü?
- Bütün ailem hayvanları sever ama benim gibi hayatlarından fedakârlık yapacak kadar değil.
* Nereden çıktı öyle bir yer açmak?
- Çok uzun yıllardır kedi, köpek beslediğim için Türkiye’deki sektörü az çok biliyordum. Ben köpeğimi eğittirecek ya da pansiyona bırakacak kadar güvendiğim bir yer bulamadım. Ben bulamıyorsam, başka bulamayanlar da vardır diyerek başladık. Kendi hayvanlarıma nasıl bakılmasını istiyorsam, ben de konuk köpeklerimize öyle bakılmasını sağlıyorum.
* Köpekler için pansiyonlarınız gayet konforlu duruyor…
- Evet öyle. Epey koşup, eğlendikleri bir konaklama yaşıyorlar. Ama bunu dışında bir ‘okul’ olma misyonumuz da var. Eğitmen yetişmesini sağlıyoruz. Dünyada köpek sporları çok yaygın ama Türkiye’de çok az biliniyor. Köpek sporlarını tanıtmak ve yaygınlaştırmak istiyoruz. Bunun yanı sıra köpeklere verilebilecek her türlü eğitimde de çok iddialıyız. Yabancı eğitmenlerle çalışıyoruz.
* Son soru, Berfu ne demek?
- Babam Doğu’ya röportaja gidiyor ve çok güzel bir Kürt kızı görüyor. Adı Berfu. Yanında Mete Akyol var. Ona “İleride bir kızım olursa, adını Berfu koyacağım” diyor. Yıllar sonra ben doğduğumda adım ne olsun diye düşünürlerken Mete Akyol babamı arıyor ve hatırlatıyor. Berf kar demek, Berfu da kar gibi…
Paylaş