Benim Anneler Günüm 4 Haziran

Benim annem, kendisi hakkında Anneler Günü yazısı yazmamdan hoşlanmaz. Belki hoşlanır da, o kadar çok yazdım ki, artık onu kesmez. O, yaptığı işin kızı tarafından değil de...

Bir gazeteci tarafından objektif değerlendirilmesini ister.

Al başına belayı!

*

Adana'ya ilk geldiğinde, bundan 30 küsur yıl önce, muhtemelen benim Dubai'ye indiğimde hissettiğimi hissetmiş olmalı:

‘‘Evyah! Burada boğulacak mıyım?’’

Her iki anlamda nefes almak kolay değilmiş. Mecazi olarak da fiilen de. Ben şanslıyım, Dubai gelişmiş bir yer, siz o senelerde Adana'yı düşünün.

Sıcağa çok fazla itiraz ettiğini zannetmiyorum da...

Yapacak işi olmaması onu delirtiyordu herhalde. Kendisine derhal iş edinerek, 3 tane çocuk yapmış ki, bir şeye benzetebileceği bir şeyler olsun...

Biz 3 kardeş, babam ve ona yani yaratıcılarımıza müteşekkiriz.

*

Ama annemin yarattığı bir şey daha var. Daha doğrusu hiç kopamadığı bir şey. Annem bir balerin. Almanya'da okudu, İsviçre'de dans etti, aşık oldu, evlendi, geldi, Adana'ya yerleşti.

Onca yıl hep aynı şeyi taşıdı kafasında: ‘‘Dansı bırakmayıp devam etseydim, iyi bir dansçı olabilir miydim acaba?’’ Kendisi söylemez ama ‘‘Ne kadar ünlü bir dansçı olabilirdim?’’ sorusunun da, ben bunun içinde gizli olduğunu düşünüyorum.

Çünkü insan merak eder:

‘‘Avrupa çapında bir balerin olabilir miydim?’’

Ben annemin azmini, inadını biliyorum. Bende onun tırnağı kadar var. Benimki de fena sayılmaz ama onunki bana kat kat basar.

Yani ben şuna inanıyorum:

Devam etse yapardı. Ama o zaman, sevdiği (aksi + zor) adam olmayacaktı ve çocukları yani biz olmayacaktık.

Kırk katır mı, kırk satır mı gibi bir şey bu...

Hangisini tercih ederdi bilemiyorum.

*

Ama bildiğim bir şey var:

Kendisini bu düşünceye, bu eksikliğe ezdirmedi. Adana gibi bir şehirde, kadına bakar mısınız, balerin yetiştirmeye karar verdi. Meslek olarak yapmasalar bile, dans etme ruhu aşıladığı sayısız insan var Adana'da.

Gerçeği şu aslında: Benim memleketimde herhangi birine sorun, mutlaka onun bale merkezinden geçmiştir. Sevgilimin şirketinde çalışan biri, sonradan arkadaşım oldu, Adanalıymış, hiç beklenmedik anda ‘‘Ben de Veronika Hanım'ın öğrencisiydim’’ dedi.

E şaşırmadım. Kardeşlerim ve ben hariç neredeyse bütün şehir onun öğrencisi oldu! Her gün mail'lerimin bir kısmı anneme çalışır benim.

Öğrencilerinin bir kısmı büyüdü, evlendi, bir kısmı dansçı oldu, dünyanın dört bir yanına dağıldı, posta kutusu olarak da akıllarına nedense ben geliyorum:

‘‘Veronika Hanım'a şunu iletir misiniz?’’ ‘‘Veronika Hanım'a şunu söyler misiniz?’’

Çünkü arkasında 20 yıl var.

Bıkmadan, usanmadan dibine kadar emek verilmiş 20 yıl.

Ve ailede şu laf:

‘‘Bıktık senin balenden!’’

*

O bütün bu lafları gülerek dinler ve bildiğini okur: ‘‘Bu yıl acayip bir şey olacak. Çocuklarla müthiş bir şey yaratacağız!’’ Der ama bakmayın öyle söylediğine, içi kıpır kıpırdır: ‘‘Bir aksilik olursa, ya bir engel çıkarsa...’’

Ama her defasında...

Çıkar her savaştan alnının akıyla...

Bütün bunların altında, o kadının içinde yıllarca kalmış bir sıkıntı var. Emekleri, uğraşları küçük bir yerde yaşadığı için gürültüye gidiyor.

Neredeyse, yakaladığı herkesle rakı masasına oturup, ‘‘Kimse beni anlamıyor’’ yapacak.

Bu yıl Ferhat Boratav'ın, ‘‘Annenin resital zamanı geldiğinde söyle, kamera yollamak istiyorum’’ dediğini öğrendiğinde, ‘‘Ne! CNN Türk mü? Ciddi misin?’’ dedi. ‘‘Bak Mami, belki öylesine söylemiştir. Çok heyecanlanma. Ben onu arayıp hatırlatamam, yakışık almaz’’ dedim.

O da utana sıkıla, ‘‘Peki Hıncal?’’ dedi.

Bu sefer sinirlendim:

‘‘Yok artık daha neler?’’ dedim.

‘‘Ölümün üzerinden geçmen lazım. O bana Dubai meselesinde gitsin mi gitmesin diye destek verdi. Bir sana destek vermesi eksikti!’’

‘‘Haftasonu ilavelerinde belki minik bir şey...’’

‘‘Mümkün değil, ben haftasonu ilavelerinde çalışıyorum’’ dedim.

‘‘Hani belki Anadolu'da sanat diye vermek isterler, hani taşrada da bir şeyler oluyor...’’

‘‘Ih ıh.’’

‘‘Tamam, o zaman boş ver. Haklısın, Adana kimseyi ilgilendirmiyor. Bu bizim kaderimiz’’ dedi.

*

Tüm bunları sevgilime anlattığımda, ‘‘Farkında mısın?’’ dedi, ‘‘Annenin önünü kesiyorsun. Sırf senin annen diye, sırf sen gazetecisin diye yaptıklarını kimseye haber vermemesi tuhaf değil mi? Belki birileri onun o şehre katkılarından söz etmek ister. Herkes bangır bangır yaptıklarını duyururken o kadının suçu ne?’’

Bilemedim.

*

Bugün Anneler Günü.

Ama benim için en önemli tarih değil. Benim Anneler Günüm 4 Haziran. O gün annemin Sabancı Kültür Merkezi'nde 20. resitali var.

Mami seni seviyorum ve orada olacağım. Ama daha fazlasını isteme benden.

Bağlantıları sen kur, gözünü seveyim beni karıştırma...

HAMİŞ: Bu da sana yapacağım son iyiliktir!

Ferhat Boratav: 0212. 413 56 00

Hıncal Uluç: 0212. 354 30 00

Neyyire Özkan: 0212. 677 00 00

Deniz Alphan: 0212. 505 66 11

Güngör Uras: 0212. 505 61 11

Sevin Okyay: 0212. 505 61 11

Veronika Arman Bale Merkezi: 0322 454 13 02
Yazarın Tüm Yazıları