Bazen üzülüyorum. Çünkü ben de kantarın topuzunu kaçırıyorum. İşte o zaman, yaptığımız işin zaafını daha iyi görüyorum:
Elinde bir köşe var, bir de bilgisayar klavyesi, yazdıkça yazıyorsun. Yazdıkça kendini havaya sokuyorsun, soktukça yazıyorsun. Bunu sadece ben yapmıyorum. Sakın yanlış anlamayın, söylediklerimi inkar etmiyorum, geri almıyorum, sadece üzerinden zaman geçtikçe, karşı tarafı da dinledikçe kendimi biraz acımasız buluyorum. Bir süre önce Kaya Çilingiroğlu aleyhine yazdığım yazı ağır olmuş. Bu benim, kendi yazım hakkında verdiğim yargı. Ama esas olarak yaptığım işi, sizin değerlendirmenize, sizin kantarınıza sunuyorum. Hülya Avşar'ı çok dinlediniz, buyrun bir de Kaya Çilingiroğlu alın. Sonra bu çifte nasıl, ne tür bir yargıyı yakıştıracaksınız siz yakıştırın.
HAMİŞ: Bu röportaj Fikret Ercan olmasaydı, yapılamazdı. Kaya'ya komplekssizliğinden, Fikret Ercan'a da yardımlarından ötürü teşekkür ederim.
Bu kadın size bir mükafat mı bela mı?
- Kesinlikle bela değil ama mükafat olduğunu da tartışırım... Yine de hakkını teslim etmek gerekir, çocuğuma çok iyi bakıyor, çok iyi bir anne ve bir gün dahi beni rencide edecek bir şey yapmadı. İsteseydi beni çok mahçup edebilirdi. Karımın bana olan bağlılığından hiç şüphe etmedim.
Peki hayalinizdeki kadın bu muydu? Her şeyi sıfırlama imkanınız olsa yeniden evleneceğiniz kadın Hülya Avşar mı olurdu?
- Hülya Avşar'ın başka bir versiyonu olabilirdi. Bazı huylarıyla, fiziğle tamam. Ama istemediğim ve değiştirmek istediğim huyları var. Öyle bir Hülya Avşar olabilirdi.
İki ayrı evde yaşama fikri neden gündeme gelmiyor? Aranız da kötü olmayacak, Zehra'yı her zaman görebileceksiniz. Ama özgür de olacaksınız ve hesap vermeniz gerekmeyecek. Böyle bir şeyi tercih etmez misiniz?
- Evet ama Türkiye'de yaşıyoruz. Böyle bir hakkımız yok bu memlekette. Olsaydı düşünebilirdik.
Kendinizi zaman zaman bir kafesin içine sıkışmış kaplan gibi hissettiğiniz oluyor mu?
- Benim kafes biraz büyük. 740 bin kilometre kare. Ama bu hayatı ben tercih ettim. Kimseyi suçlayamam. Avantajları kadar dezavantajları da olacak. Fakat işin ucu kaçtı artık. Fırsatını bulsalar evimize dalacaklar. Ben de agresif olmaya başladım.
Zaten sizin bir gazeteciyi hastanelik etme hadiseniz de vardı, öyle değil mi?
- Evet 20 sene önce. Talihsiz bir olay. Alnıma yapıştı. Sonradan bir insana tokat atmışlığım yok. Ama herkes benim kavgacı Kaya olarak tanır.
Playboy Kaya, çapkın Kaya, kavgacı Kaya... Başka?
- Benim sorunum şu: Benim yıldızım düşük.
O ne demek?
- Abuk sabuk şeyler mutlaka benim başıma gelir demek. 20 çocuk oyun oynar, benim ayağıma paslı çivi batar, tetanoz iğnesi olurum. Kolum kırılır, alçıyla üç kere denize düşerim. Bir şey olacaksa, mutlaka benim başıma gelir yani. Mesela iyi bir golf oyuncusuyum. Ama tapa diye bir şey var, ben attığım zaman, mutlaka top deliğin kenarında durur. Ben bilirim bunu, gelecek ve orada kalacak.
ZEHRA'NIN HAYATI BİZDEN DAHA ZOR
Hülya da ben de belli şeyleri kendimiz tercih ettik. Zehra'nın böyle bir tercihi olmadı. Bütün bunları nasıl kaldıracak? Geçen gün Kıyı'ya gittik, Zehra ‘‘Artık istemiyorum. Çekmesinler baba’’ dedi. 5 yaşında çocuk. Onun tolere etme şansı bizim kadar olacak mı? Büyüyünce bu yaşadıkları onu nasıl etkileyecek? Tüm bunlar düşündürüyor insanı...
Nasıl bir babasınız?
- Çok seviyorum kızımı ama çok vakit ayırdığımı söyleyemem. Hülya kadar ilgilenemiyorum. Bir erkek çocuğu olsa belki daha fazla şey paylaşabilirdim. Annesine daha düşkün. Ben onunla oturup evcilik oynayamıyorum. Hani oğlum olsa, top oynayacağım, kovboy filmine götüreceğim, araba yarıştıracağım. Bana diyor ki, ‘‘Barbi oynayalım baba’’ ya da ‘‘Onu kesip biçip, dikelim.’’ Belki zamanla paylaşacağımız şeyler artar...
Bir pedagoga danıştığınız oluyor mu?
- Arada Hülya arıyor, bir şeyler soruyor. Ama pedagoga karı-koca gideceksin. Çocuğunu da götüreceksin. Telefonda fikir almak ne kadar doğru? Birlikte hiç gitmedik.
O KADINLA DA OLUR MU BE KAYA
Çok insan tanırım. Ama dostum diyebileceklerimin sayısı 5'i geçmez. Kötü bir olayda ‘‘Bir ihtiyacın var mı?’’ diye aramak bir şey ifade etmiyor, yanıma geleceksin. İhtiyacım olsun olmasın, yanımda oturacaksın. Pek çok insan telefon açtı şu son olayda, güya arkadaşım onlar, ‘‘Bu kadınla da olur mu be Kaya!’’ demek için aradılar. Kolay tabii ‘‘Oraya gitmeseydin, etmeseydin’’ demek. Ama ‘‘Biliyorum, üzgünsündür, canın sıkkındır, gel bir yemeğe gidelim’’ diye arayanlar da sağolsun oldu.
BAŞKANDAN DAHA DÜZGÜN BİR ADAMIM
Beşiktaş sizin için ne ifade ediyor?
- Çocukluğumda GS'de spor yapmama rağmen iyi bir Beşiktaşlıyım. Ama son iki üç senedir şu mevcut başkan ve yönetim soğuttu beni takımımdan.
Siz ister miydiniz Beşiktaş kulübü başkanı olmak?
- Tabii ki isterim. Her Beşiktaşlı ister. Üstelik hali hazırda olan başkandan da daha düzgün bir adamım.
YATAK ODASINDAKİ PERDENİN METRE BOYU
Bu kadar tanınmanın, tanınmaktan dolayı iltimaslı olmanın, elbette bize artı değerleri var. Ama eksi değerleri de var. Tamam, kimse benim resmimi çekmesin diyemezsin. Kabul ediyorum. Özgürce dolaşıp gezemezsin de. Özel hayatımı da bil ama yatak odamdaki perdenin metre boyunu da bilme kardeşim! Herşey öyle yozlaştı ki, ben inanıyorum ki bazı magazinciler bu işlerden para alıyorar. Adamın hayatına bakıyorsun, altında cipler, kolunda saatler. Çocuğunu orada burada okutuyor. Ama maaşı belli. Nasıl oluyor bu işler?