Paylaş
Benim böyle bir şeyi anlayabilmem mümkün değil.
Evlere şenlik bir durum!
Barbaros Altuğ ile aşağıda okuyacağınız, ikinci röportajım.
Artık Perihan n’apar bilmiyorum, ama internet sitelerinde yazanın doğru olup olmadığını kime soracaktım.
Açtım Barbaros Altuğ’a sordum...
Medyatava’da okuduğum haber herhalde doğru değil... Değil mi?
- Doğru. Perihan Mağden’le yollarımızı ayırdık.
Perihan Mağden’in seninle artık çalışmamasının nedeni, o röportajda sarf ettiğin bir söz mü, yoksa sadece bana röportaj vermiş olman mı?
- Sadece sana röportaj vermiş olmam! Ben orada kimseyi incitecek bir şey söylemiyorum. Ne başkalarını ne Perihan Mağden’i. Kaldı ki hepsi benim yazarlarım. Aynen diğerleri gibi, ondan da sitayişle bahsettim.
Sen nasıl açıklıyorsun bu durumu?
- Açıklayamıyorum. Tek neden bu olamaz, olmamalı diye düşünüyorum. Biz 12 senedir birlikte çalışıyorduk, edebiyatını çok beğenirim. Ama onun öncelikleriyle benim önceliklerim bir araya gelemiyor demek ki...
Peki bu mantıklı bir şey mi?
- Tabii ki değil, ama olan bu. Bana göre iş ayrıdır, arkadaşlık ayrıdır. Ayşe Arman’a röportaj vermeme sinirlenen başka insanlar da olabilir. Ama bu bir işti...
Nasıl öğrendin artık seninle çalışmak istemediğini...
- Mesajlaştık. Ben zaten bütün yazarlarıma Hürriyet’te sana röportaj vereceğim diye bildirmiştim zaten. Hepsinin haberi olsun istedim. Doğal olarak Perihan’a bildirdim. Röportaj esnasında da yazdım. O gün başladı sorun. Sana röportaj vermem büyük bir mesele haline geldi...
Komik geliyor bu bana...
- İşte...
İyi de nasıl bir nefrettir bu?
- Sizin aranızda geçenler hakkında ben yorum yapmayacağım. Bu bir mesele demek ki... Büyük mesele...
Benim için değil. Sevgilim değil, bir şeyim değil. Bir insanın bir insandan nasıl bu kadar nefret edebildiğini de anlamıyorum. Şimdi bana röportaj verdin diye, senden de benim kadar nefret ediyor mudur!?
- Bunu yazacak mısın?
Yazarım tabii...
- Bilemiyorum. 2 gündür şahsi olarak görüşmedik.
Mesajda ne dedi, “Artık seninle çalışmayacağız, bitti” mi?
- Yooo uzun uzun mesajlar...
Acaba o röportajda ondan pek söz edilmedi diye bozulmuş olabilir mi?
- Bilmiyorum ki. Bu bir röportaj. Bahsettim. Ayşe Kulin’den de, Murat Somer’den, ondan da. Ama diğer yazarlarımdan bahsettiğim kadar. Doğal olarak toparlanınca bir paragrafa sığıyor, çünkü oradaki esas obje benim. Diğer yazarlarımın hiçbiri, herkesten tek bir paragrafta bahsedildi diye kızmadı...
Senin kendi başına marka olmana bozulmuş olabilir mi?
- Bu da bir etken. Onun deyişine göre şöhret olmaya çalışıyormuşum. Çünkü daha derinde bir neden olması lazım, bu söylediğin de etken...
Senin de yazı yazarken en az onun kadar “çakabilme potansiyeli”nin olmasına bozuluyor olabilir mi?
- Dediğim gibi tek neden bu olamaz. Bütün bunların birikimi belki de...
Seni kıskanıyor olabilir mi?
- Onu bilemem.
Bu kadar yıldır çalışıyorsunuz, 12 yıl, evlilik gibi, onu çok iyi tanıyor olman lazım, böyle bir şey öngörmüş müydün?
- Her ilişki bitebilir. Daha önce de bazı yazarlarla ara verdik, birbirimizle çalışmadık. Bazılarıyla döndük, bazılarıyla dönmedik. Bitirebilirsin, bu olabilecek bir şey. Birbirimizin artık işine yaramayabiliriz. Ve ayrılırsın. Normal. Ama böyle bir sebepten şimdiye kadar kimseyle ayrılmadık...
Peki ne yapsan seni affeder?
- Ben affedilmeyi gerektiren bir şey yapmadım. Bu benim kararım. Röportajı beğenen olur, beğenmeyen olur. Bu röportajı yaptığım için benimle görüşmeyebilir de bazıları, onlara da saygı duyarım. Ama bu da benim kararım. Niye af dileyeyim röportaj verdim diye. Yine veriyorum...
Peki bu konuştuklarımız çıkınca ne yapacak?
- Artık bilemiyorum. Bana göre yine kötü bir şey yok. Perihan Mağden’in edebiyatının başımın üstünde yeri var. Edebiyatını ve kitaplarını hâlâ çok sevmeye devam ediyorum.
Son kitabı “Yıldız Yaralanması”nı ben de sevdim. Bu vesileyle benim artık ona kızgınlığım, düşmanlığım yok, bitti gitti, unuttum...
- Ama işte o unutamıyor bazı şeyleri. Bunu da hiç unutmayacak, bana her baktığında, “Sen Ayşe Arman’a röportaj vermiştin!” olacak. Böyle olduğu için de o ilişkinin düzelebilecek bir yanı olmuyor.
İyi de siz, aynı zamanda dost değil miydiniz?
-Elbette. Bir önceki, “Ali ile Ramazan” kitabını bana ithaf etmişti. “Çok sevdiğim dostum Barbaros Altuğ’a” gibi bir şey var ilk sayfasında.
Ben mi yanlış anlıyorum, siz dost olmaya devam ediyorsunuz da, iş ilişkiniz mi bitti?
- Hayır, her şey bitti!
İyi de sıkı bir dostluk böyle saçma bir sebepten biter mi?
- İşte ben de anlamıyorum. Ben 15 yaşındayken filan böyle şeyler yapardım!
Paylaş