Az rastlanan bir kuÅŸ türünü görmek... Angelina Jolie’yi görmek gibi bir ÅŸey!

Ne tuhaf... Soner Bekir’i ben Fransız bir sanat eleştirmeninden duydum. "Müthiş bir genç, tanıyor musunuz?" dedi.

Haberin Devamı

Yabancı turistlerin en çok rağbet ettiği kuş gözlem rehberi Soner Bekir

SONER BEKÄ°R'Ä°N OBJEKTÄ°FÄ°NDEN...

Sanki futbolcu Arda’dan söz ediyordu. "Hayır" dedim. "Bütün kuş gözlem rehberlerini tanımamanız normal ama en iyisi o, çektiği fotoğraflar uluslararası yayınlarda yayınlanıyor, kuşlara özellikle de ülkenizin kuşlarına dair muazzam bir bilgisi var, gazetecisiniz bilirsiniz diye düşündüm!" "Hayır bilmiyorum" dedim. Hiç susmadı, onunla nerelere gittiğini, hangi kuşları izlediklerini anlattı da anlattı. İş edindim gittim Soner Bekir’i buldum, kuşlar ve kuş gözlem rehberliği hakkında merak ettiğim ne varsa sordum....

Az rastlanan bir kuş türünü görmek... Angelina Jolie’yi görmek gibi bir şey
Hikayeniz nerede, ne zaman başladı?

-11 Mart 1979’da Archontika Köyü’nde...

Pardon orası neresi?

-İpsala Türk- Yunan sınırına 90 km uzaklıkta bir Türk köyü. Geniş bir ovada, dere kenarına kurulmuş 100 haneli güzel bir köy. Yunanca ismi Archontika, Türkçesi Çelebiköy. Hikayem işte orada başladı. Türk asıllı bir Yunanistan vatandaşıyım. Annem babam çiftçilik yapıyordu, ben de oradan oraya koşturuyordum, doğanın içinde büyüdüm.

Kuşlara ilginizi çocukluk yıllarına mı dayanıyor?

-Evet. Çocukluğumda pek çok kuşun canını yakmışımdır. Avcılığa pek bir meraklıydım. Sonra ailecek İzmit’e göç ettik. Liseyi İzmit’te okudum, ODTÜ endüstri mühendisliğini kazandım. Hayatımın dönüm noktası, üniversitede kuş gözlemcileriyle tanışmamdır.

Ne alaka?

-ODTÜ çok ineklemeyi gerektiren bir okuldu. Ben de sevmem ineklemeyi. Millet kütüphanede ders çalışırken, ben dürbünü, teleskoBu alıp Yalıncak’a kuş gözlemeye gidiyordum. Onların dünyasından çok etkilendim.

Bir sürü kuş vurmuş bir çocuğun sonradan kuş aşığı bir kuş gözlemcisine dönüşmesini nasıl izah ediyorsunuz?

-Kuş gözlemi, avcılıktan türemiş ve evrimleşmiş bir sosyal davranış aslında. Kuş gözlemcileri eskiden optik malzeme olmadığı için, araziye tüfekle çıkarlarmış. Vurdukları kuşları doldururlarmış. Yani avcılık, eskiden bilim adına normal bir şeymiş.

Ben hálá ikisi arasındaki ortak noktayı bulamadım.

-Avda bir elde etme niyeti, kuş gözleminde de dürbünle onu bir an da olsa sahiplenme isteği var.

OTDÜ’ye dönelim...

-Dönemeyeceğiz çünkü bıraktım. Ankara açmadı beni. Tekrar sınava girdim, ver elini İzmir, Ege Üniversitesi İşletme’yi kazandım. İlk iş tabii, bir arkadaşımla birlikte kuş gözlem kulübü kurmak oldu. Geziler düzenledik, ilgililere kuş gözlemi eğitimleri verdik, slayt gösterileri, sunumlar yaptık, üniversitemizi birçok ilde temsil ettik.

Profesyonel olarak kuş gözlem rehberliği ne zaman başladı?

-2005’te bir biyolog arkadaşımla Amerika’dan gelen 8 kuş gözlemcisine 3 haftada tam 276 kuş türü gösterdik. Bu bir rekordu. Daha önce Türkiye’ye gelen hiçbir kuş gözlem grubu bu sayıya yaklaşamamıştı. Ünümüz yurtdışında nasıl yayıldıysa, arkası çorap söküğü gibi geldi. Ben de baktım süper bir iş bu, kuş gözlem rehberi oldum.

Ne yapıyor müşterileriniz 276 kuş türünü görünce...

-Mutluluktan ölüyorlar. Hepsinin ellerinde listeleri var zaten. Görmek istedikleri kuş türleri belli, biz onları bulmaya yoğunlaştık, bulduk. Şansımız yaver gitti, başka kuş türleri de gördüler. Hatta biri, dünyada gördüğü 3000’inci kuş türüne gelince o kadar heyecanlandı ki, sağlığından endişe ettik. Sevinçten arazide kalp krizi geçirir meçirir, mahvoluruz diye. Neyse ki öyle bir şey olmadı...

Siz şu anda, bu işe gerçekten bu ülkede en vakıf olan insanlardan biri misiniz?

- Eğer olmasaydım, 1- Benimle bu röportajı yapmazdınız. 2- Bu işten geçiniyor olamazdım, bütün yabancılar beni buluyor olmazdı. 3-Türkiye’ye yeni kuş türleri kazandıran insanlardan biri olarak literatüre geçmezdim.

Özel bir sebebi var mı? Neden kaplanlar değil, kuşlar...

-Çünkü 1- Renkliler. 2- Güzel sesliler. 3- Çeşitliler. 4- Özgürler ve her yerdeler. Sadece kendi beden güçlerini kullanarak kilometrelerce yol kat edip ülkeler geziyorlar.

Sıkıcı ve durgun değiller mi?

-Yok canım, bir sürü insan kuşlardan çok daha sıkıcı ve renksiz. Kuşlar en azından neşeli ve rengarenk.

Günlerce, saatlerce bir kuşu beklemek... Kadınlara karşı da bu kadar sabırlı mısınız?

-Buna deÄŸen biri olsun, sabrederiz!

Bu kuş gözlemciliğinin nesi heyecan verici anlamaya çalışıyorum ama beceremiyorum...

-Yaşadığımız ortamda başka canlıların da olduğunun farkına varmak... Biz dünya bize ait zannediyoruz, öyle değil... Seslerini duymak, görmek, hissetmek... Kuşların dünyasının içine girmek, onların dünyasından doğaya bakmak... Kendi belgeselimi izliyorum düşünsenize... 

Az rastlanan bir kuş türünü görmek... Angelina Jolie’yi görmek gibi bir şey

Dürbünün olmadan mikrofonu olmayan sunucu gibiyim, çırılçıplak...

Biz aynı zamanda doÄŸa paparazzisiyizÂ
FotoÄŸraf: Senih GÃœRMEN

Peki ne oluyor o beklediğiniz kuşu görünce? Başınız göğe mi eriyor?


-Çoğu insanın farkında bile olmadığı güzel bir varlığı görmek, başınızı göğe erdirebilir. Hele ki az görülen bir türse... Angelina Jolie’yi görmek gibi bir şey bu!

Sizin alanda da palavracılar var mı? Gördüm, ettim diyor ama görmemiş...

-Var. Yanlış girilen kuş kayıtları olabiliyor. Ama tanımlamalardan anlaşılıyor her şey. Kaçarı yoktur.

Racon nedir? Belge olmadan kimse inanmaz mı? Fotoğraf mı istenir?

-Evet fotoğraf gerekir. Ayrıca tanım yazmak, fotoğraf almamışsa çizimini yapmak, olmazsa olmaz kurallardır. Kuş fotoğrafçıları açısından bakarsak: Kuşun gözü mutlaka parlamalı.

"Ne iş yapıyorsunuz?" denince ne diyorsunuz?

-"Kuş gözlem rehberiyim" diyorum. "Profesyonel kuş fotoğrafçılığı ve kuş gözlem danışmanlığı da yapıyorum" diye ekliyorum, "Nasıl yani?" diyorlar.

Yaptığınız işi duyunca hep mi şaşırıyor insanlar?

-Evet, eskiden dalga da geçiyorlardı. Ama şimdi bir şeyleri ispat ettiğim için olsa gerek, hayranlık ve gıpta ile bakıyorlar. Benimle dalga geçen arkadaşlarımın hiç birinin çektiği fotoğraflar ulusal ve uluslararası yayında basılmıyor, röportajı yayınlanmıyor.

Size kız verirler mi?

-Bu konuda birkaç teorim var: 1- Kuşçuya kız vermezler ama "birdwatcher"a verirler! 2- Türkiye’de henüz o olgunlukta ve anlayışta kız babası yok. Dua edelim de, o olgunlukta ve anlayışta bana kaçacak kız olsun! 3- Dertleri çapkın olmayan bir damat bulmaksa, ben biçilmiş kaftanım, bizim meslekte çok fazla kızla tanışma imkanım yok, kuş gözlemine ilgi duyan kadın pek görmedim. Kocaları duyuyor, onlar da birlikte geliyor.

Müşterileriniz en çok hangi ülkeden?

-En çok Amerikalı. Sonra sırasıyla İngiliz, Kanadalı, İsviçreli, Hollandalı ve Avustralyalı.

Profilleri?

-10-15 günlük kuş turlarına katılanlar, genellikle 60 yaş üzeri. Emekli. Hali vakti yerinde. Gazeteci, mühendis, mimar, uluslararası şirket CEO’su, yöneticiler. Doğa meraklısı tipler. Genellikle mütevazılar, görmek istedikleri kuşu gösterdiğiniz sürece hiç şikayet etmiyorlar, memnuniyetlerini tur sonunda yüklü bahşiş ödeyerek gösteriyorlar. Bir de günübirlik İstanbul’da konferanslara gelip kuşa çıkmak isteyenler oluyor, onların yaş ortalaması daha düşük, genellikle profesör, doktor, mühendis, akademisyen. Ve neredeyse hepsi Türkiye’nin kuşlarını bizden daha iyi biliyorlar.

Türkiye kuş konusunda nasıl bir ülke?

-Muhteşem! Avrupa Sibirya, İran-Turan ve Akdeniz... Hepsinin de kuşları var. Artı Afrika ve Hindistan kökenli kuşlar da var bizde. Yani kuş çeşitliliği oldukça fazla. Bir de Avrupa’nın üreyen kuşlar açısından en zengin ülkesi diyebilirim. 350’nin üzerinde kuş türü üremekte. Toplamda ise 464 kuş türü tespit edilmiş.

Tüm bunları biliyor mu sizin müşterileriniz?

-Hem de nasıl. Çok iyi okuyup araştırıyorlar. Türkiye’ye gelmeden gidilecek bölgelerin raporlarını okumuş oluyorlar. "Antalya’dan Korkuteli’ne nasıl gidilir, Korkuteli’nden Elmalı yoluna girdikten kaç kilometre sonra Taş Bülbülü bulunur?" Bu tür şeyleri anlatan kitaplarla geliyorlar. Şanlıurfa Birecik’teki bir kahvede, 2 hafta önce oraya giden İngilizlerin bıraktığı bölgenin ayrıntılı krokilerini ve kuş türlerini içeren notlar elime geçtiğinde, görmeliydiniz halimi, aklımı kaçıracaktım mutluluktan...

Sizi peki zorladıkları oluyor mu?

-Yok hayır çünkü ben de tabii en az onlar kadar biliyorum. Bilmek zorundayım... Dişi, erkek, genç kuş türleri... 200 türün sesleri... 40 farklı yırtıcı kuşun silueti... Hepsinin habitatı... Türkiye’de 388 tür kerttim. Kertikçilikte kuş türü listem Türk kuşçular arasında birinci sırada.

Durun bir dakika... Kertikçilik nedir? "Şu kuşu gördüm" diye çentik atmak mı?

- Evet. "Gördüm, tanımladım" diyebilmek. İngilizce "Twitcher" kelimesinden Türkçe’ye uyarlanmış bir sözcük. Bunu Türkçe’ye "kertikçi" olarak çeviren de bir başka arkadaşım çocuk doktoru Metehan Özen.

Dürbününüz sizin için ne ifade ediyor? Onsuz ne olursunuz?

-Kendimi mikrofonu olmayan bir sunucu gibi hissederim... Çırılçıplak.

Uzun zaman peşinde olduğunuz bir kuşu, dürbününüzde birdenbire gördünüz. O duyguyu nasıl tarif edersiniz?

- Edemem. Heyecanımın, coşkumun, mutluluğumun tarifi olmaz. Kalp atışlarım hızlanır, nefes alıp verişim değişir...

Sizin literatüre eklediğiniz kuşlar da varmış, doğru mu?

- Evet. Türkiye’de Sibirya Dağbülbülü (Prunella montanella) ve Mahmuzlu Çinte’yi (Calcarius lapponicus) ilk defa ben gördüm, fotoğrafladım, yayınladım ve Türkiye kuş türleri listesine eklettim. Akkaşlı Çinte’nin (Emberiza rustica) Türkiye’deki 2. kaydı bana ait. Çizgili Kumkuşu’nun da (Calidris melanotos) Türkiye 3. kaydı. Akbaşlı Çinte (Emberiza leucocephala), Çöl Kuyrukkakanı (Oenanthe deserti) ve Telkuyruk (Clangula hyemalis) gibi türleri de yabancılardan sonra Türkiye’de ilk gören Türk benim. Yunanistan kuş türleri listesine de Alaca Çinte’yi (Plectrophenax nivalis) eklemiştim. Pasifik İncirkuşu (Anthus rubescens), Mahmuzlu İncirkuşu (Anthus novaseelandiae), Küçük Flamingo (Phoeniconaias minor), Göknar Kargası (Nucyfraga caryocatectes), Irak Yedikardeşi (Turdoides altirostris) görebildiğim diğer nadir veya rastlantısal kuş türlerinden. Birçok nadir kuş türünün de fotoğrafları elimde mevcut.

Valla müthişsiniz! Çok acayip kuş isimleri var, kim veriyor bu isimleri...

-Çoğunu halk veriyor. Avcıların ve kafes kuşçularının da verdiği oluyor. Türkiye’nin çok köklü bir kuş kültürü var. Tüm bu isimler 1980’li yıllarda Selim Somçağ tarafından Yurt Ansiklopedisi’nde derlenmiş. 1996’da standart isimler belirlendi.

Peki tüm bu anlattıklarınız, onları izlemek, görüntülemek, bir anlamıyla özellerine girmek, onları röntgenlemek değil mi? Bir rahat vermiyorsunuz şu kuşlara!

-Evet yeri geldiğinde "doğa paparazzisiyiz." Ama onları korumak, kollamak adına yapılması gereken bu.

Siz hiç kuş beslediniz mi?

-Hayır. Doğadan yakalanmış, kafese konmuş, saka, iskete, florya gibi kuşları besleyenlerden de hazzetmiyorum.

Başınıza gelmiş en tuhaf şey?

-Çoruh Vadisi’nde ayı kovaladı! Bir sürü böyle "Yok artık daha neler!" diyeceğiniz kamp hikayem var.

Kuş gözlemciliği alanında bu ülkede neye dikkati çekmek istersiniz?

-Kuş gözlemciliği ülkemizde daha iyi tanıtılabilse, çok daha fazla turist çekebileceğimize inanıyorum. Bir de tabii şöyle hayallerim var: Her evde bir kuş gözlemcisi olsun. Her avcıda bir fotoğraf makinesi olsun. Tabii gelecek nesillerin de, bu kuşları görebilmesi için, Türkiye orman katliamlarının yaşanmadığı, sulak alanı bol bir ülke olsun...

Son olarak, kuşları sevmeyen bir kadınla birlikte olabilir misiniz?

-E zor. Hayatımı paylaştığım insanın benim en çok vakit harcadığım konuyla az çok ilgili olması gerekiyor.

Kuşlar, atlardan ve kedilerden akıllılar. Pek çok insandan da!

Kuşlar gerçekten salak olsalar, hiçbir yön bulma aleti kullanmadan, binlerce kilometre yol kat edebilirler mi? Örneğin geçen sene 21 gram ağırlığında bir kırlangıç (Hirundo rustica) Iğdır’da Aras Kuş Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde yakalandı. Ayağında da Cape Town yakınlarında takılmış bir halka vardı. Düşünün o kuş, taaa Güney Afrika’dan kalmış, 8500 km yol kat etmiş buraya gelmiş. Siz gidebilir misiniz o kadar yolu tek başınıza?

Yazarın Tüm Yazıları