Paylaş
Duygu Asena: Sinirli ve huysuz değilim artık
İki kadın konuşmaya başlayınca, iki erkeğin konuşmasından daha uzun süreceği kesindir. Sayfalar yetmez onları yayınlamaya. Dün bir, bugün iki. Çarşamba'ya Allah kerim...
Hiç misyoner olmadım
80'li yılların Duygu Asenası'yla 2000'li yılların Duygu Asena'sı arasında fark var mı?
- Sinirli ve huysuz değilim artık. Bana ters gelen bir tavırla karşılaştığım zaman, karşımdakini anlamaya çalışıyorum, daha hoşgörülüyüm ama düşüncelerimde pek bir değişiklik olmadı.
O meşhur kitabı ‘‘Kadının Adı Yok’’u yazmak bir misyon muydu?
- Yok canım. Ben hiçbir zaman misyoner gibi bir hayat yaşamadım ki. Hürriyet'te bir köşe yazarak başladım: Şirin'den Sevgilerle. Kadınları anlatıyordum. Kadınca Dergisi'yle bu iyice toplumsal bir hale geldi. Sonunda dergi sayfaları yetmedi.
Peki ‘‘Kadın'ın Adı Yok’’ neler götürdü sizden?
- Alehyimde yapılan kampanyalar üç beş gün moralimi bozmuştur, onun dışında hiçbir şey götürmedi.
Sonra yazdığınız kitaplar o sarsıcılıkta oldu mu?
- Hayır.
Neden?
- Herkes sanıyor ki, ben onu planlı programlı yazdım. ‘‘Şimdi tam zamanıdır’’ dedim, oturdum kaleme aldım. Böyle bir şey yok ki. Benim on dakika sonrası için planım yoktur. O kadar zeki de değilim. Kadın'ın Adı Yok, tamamen bir rastlantıdır. Ama kadını ve evlilik kurumunu eleştiren son zamanların en çok satmış kitabıdır.
Anılarım tiraj patlatır
Çünkü çok cesur yazılmıştı. Hala bu kadar cesur musunuz?
- İnsanın içinden gelenleri söylemesi, içinden geldiği gibi yaşaması cesaret değildir ki. Hep cesursun denir bana, hiç katılmıyorum. ‘‘Aradan 13 yıl geçti, bir şey daha yazayım da patlasın’’ diye düşünmüyorum. Ama anılarımı yazarsam, biliyorum patlar. Onu da artık Mina Urgan yaşına gelince yazarım diyorum.
Kadın'ın Adı Yok'u lisede okurken okumuştum. Çok yeni, çok modern gelmişti. Şimdi yazdıklarızı da okuyorum, aynı sarsıcılıkta gelmiyor. Siz mi geri çekildiniz, bizler mi büyüdük?
- 13 yılda çok şeyin değiştiğini gösterir bu söylediğiniz. ‘‘Yine bir şey patlatayım!’’ diye bir amacım yok ki, artık. Gerçi o zaman da yoktu. Bir de tabii şu var: Artık bu konularda bir şey patlatmak çok zor. Kadın'ın Adı Yok, bunca zamandan sonra İtalya'da basılıyor.
‘‘Ben vazifemi yaptım’’ diye mi düşünüyorsunuz?
- Ne vazife yapmak gibi bir niyetim vardı, ne de yaptım diye bakıyorum. İçimden geldiği gibi yaşıyorum. O zaman da diyorlar ki, ‘‘Sen bu başarının üzerine böyle yatamazsın!’’ Oysa içimden ne geliyorsa onu yapmak istiyorum. Hani, tombul kediler vardır ya, yavaaaş yavaaaş hareket ederler ama hep istedikleri şeyleri yaparlar, bazen kendimi onlara benzetiyorum.
Feminist deyince, ilk yapıştırılan yafta ‘‘erkek düşmanı’’ ve ‘‘çirkin’’dir. Oysa siz hem erkekleri seviyorsunuz, hem de güzelsiniz. Bu durumu nasıl açıkladınız?
- En büyük duygum: Şaşkınlıktı. İnsanların bu kadar aptal, salak ve kötü olabileceklerine inanamıyordum. Şaşkınlıktan çok küçümseme var artık. Hala duyuyorum bunları. Artık hiç sinirlenmiyorum.
Düşüncelerimle ünlendim
Peki sıkı feministlerin sizi küçümsemesine ne diyordunuz?
- İlgilenmiyordum. Ama evet onlara da yaranamıyordum. Kadınca'da bikinili bir kadın fotoğrafı mı bastık? Vayyy, kadınları kullanıyor ve para kazanıyor oluyordu! Meslek hayatım boyunca o kadar abuk sabuk şeyle karşılaştım ki. Hiçbir tarafa yaranamayıp, yine de derin bir okuyucu kazandım. Nasıl dayandın diyorlar. Cesaret değil, tamamen kendine güven.
Hep mi öz güveni olan bir kadındınız?
- Her zaman. Niye böyle bilmiyorum. Hep yok olacağımı düşündüler, bunu istediler de. ‘‘İkinci kitabı nasıl olsa yazamaz,’’ diyorlardı. Yazdım ve yok olmadım. 27 senedir bu meslekteyim.
Sizden sonra kadın dergileri yeni bir şeyler söyleyebildi mi? Yeni hedefler gösterebildi mi?
- Hayır. Kadın dergileri yöneticileri yeni bir şey söyleyebilecek nitelikte değiller. Bir de zaten onlardan artık öyle şeyler beklenmiyor. Çünkü o dergiler reklam alıp para kazanıyor. Bu yetiyor. Ben de o yüzden bıraktım. Parayı elinde tutan yöneticilerle artık anlaşabilmem mümkün değildi. Bir de çok güzellerini zaten yapmıştım. Ve özgür olmak istedim. Bakmıyorum bile o dergilere.
Yalnız bir kadın mısınız? Bazı insanlara yalnızlık yapışır ya.
- Evet yalnız bir kadınım ama bu benim özel tercihim, bunu seviyorum. Beni seven insanların en fazla bir telefon mesafesinde olduklarını da biliyorum. Günlerce yalnız kalabilirim. Hiç şikayetim olmaz. Evi açık insanlar vardır. Nefret ederim. Benim kızkardeşim bile, telefon etmeden evime gelmez. Mabet gibidir evim.
Abuk sabuk davrandığınız, şimdi olsa asla yapmam dediğiniz şeyler var mı...
- Yeniden başlasam, şunları yapmazdım dediğim elbette oluyor, ama biliyorum, eminim, aynı şeyleri yeniden yapardım. Konuşurken mesela iş feci bir yere gidiyor. İçimden ‘‘Duygu, bunu söyleme’’ diyorum ama söylüyorum.
Car car car devam mı edersiniz...
- Sonuçlanana kadar. O sonuçlanmalı ve ben tatmin edici cevabı almalıyım. Ama bütün bunlara rağmen erkek arkadaşlarım da, sevgililerim de beni çok sever. Ve ilişkilerini sürdürmekten vazgeçmez. Feminist, meninist benden vazgeçmek kolay değil!
Paylaş