Paylaş
Yenilenmek iyidir
BEN aslında tatil köylerini hiç sevmem.
O toplu aile havası, herkesin sürekli birbirine gülümsemesi, ‘‘Bugün nasılız bakalım!’’ demesi, her milimetresini yakmaya çalışan, pareolu pirzola kadınlar, bağırarak koşturan gerçekten sinir çocuklar, arkalarından mutsuz salınan şişman bakıcılar, sadece tatil köylerinde örnek baba olanlar, bir türlü yetişilemeyen o kahvaltılar, anonslu-müzikli öğle yemekleri, şimdi 5 çayı, şimdi happy-hour, yoksa o dağıtılan kavunlardan, karpuzlardan yemediniz mi, alın size akşam yemeği, unutmayın bir de çorbamız var geceleri, step dersimize katılacak mısınız, biraz havuz jimnastiğine ne dersiniz, su sporları sevmez misiniz, akşama bir yarışmamız var katılmayı nasıl reddersiniz, ama nasıl olur, mutluyuz, tatildeyiz, biz çok enerjiğiz, olmaz öyle oturmak, kitap okumak ya da hüzünlü hüzünlü denize bakmak, yaşamayı, hayatı, güneşi çok seviyoruz, Akdeniz'e bitiyoruz, hem dalmayı yeni öğrendik, su altı kameramız da var, herşeyi fotoğraflayacağız, sonra da gidip katamaran yapacağız, yorulmak yok, aaaa durmak hiç yok, yaz geldi, yaz, iyi ki haftasonları var, cuma akşamları kaçıyoruz, pazartesi sabah ilk uçakla dönüyoruz.
Offfffffffffffff ki, ne of.
Bu muhabbet tahmin edeceğiniz gibi beni hiç açmıyor.
Apartman yıkılacakmış gibi suratımı asıyorum.
Bir mutsuzluk, bir mutsuzluk.
Kendimi o kalabalıkta acayip yalnız hissediyorum.
İki günden sonra beni herhangi bir tatil köyünün sınırlarında tutabilene aşkolsun. Ne yapıp edip, gerisin geriye evime, kedime dönüyorum.
* * *
Herkes her şeyden haberdardır, geceyi kim kimin odasında geçirmiştir takip edenler vardır, kim hangi sıklıkta kavga eder, kimin geçen sene bacaklarında selülit yoktu şimdi oldu, o memeler silikon mu dersin, hangi güneş yağı ‘‘in’’dir, bu sene çilekli margarita yerine kavunlu içilecektir.
Yazarken bile içim bayıldı.
Yaşarken nasıl oluyorum siz tahmin edin.
* * *
Ama arkadaşlar Hillside Beach Club'ı tüm tatil köyleri arasında ayrı tutuyorum. Gerçi son iki senedir oraya da gitmeyi reddediyordum ama geçen hafta sonu su kayağı yarışması için gittim.
Ve ne fark ettim?
Yenilenmek iyidir hayatta. Çok iyi.
Şimdi Hillside'ın da çok kokoş ve sosyetik olduğu hafta sonları oluyor, olmuyor desem yalan söylemiş olurum, çünkü iyi bir marka ve insanlar hafta sonu oradaydım demeye bayılıyor.
Ama yine de turistlerin çoğunluk olduğu bir yerde, doğa da elverişliyse, o kalabalık içinde kaybolma şansınız oluyor, sizi herhangi bir aktivitiye zorlayan cıvık animatörler de yok. Sonra kaçırılan kahvaltılar başka bir mekanda yakalanılabiliyor, öğle yemekleri de. Tek fenalık şu, o kadar iyi ki yemekler; kısa sürede bikininizin içine girebilmek için verdiğiniz bütün kiloları geri alabilirsiniz.
Ve odalar?
İşte yenilenmekle kasdettiğim buydu. O kadar güzel olmuş ki. Hiçbir rüküşlük, hiç bir zevksizlik yok. Beyaz, bembeyaz. Ferah, temiz. Ama minimalist bile denemez, insanın kanını donduran bir soğukluk yok, sıcak ama sizi baymıyor, üzerinize üzerinize gelmiyor. Her tür ayrıntı düşünülmüş. Ben o odalarda, (tercihen sevgilimle, Simten seni satabilir miyim?) iki gün geçirebilirim, hiç dışarıya çıkmadan, neler kaçırıyorum diye düşünmeden, gemi konseptine uygun yapılmış o yatakları istersen birleştir, kavga edersen ayır! Saçma sapan bir ayrıntı gibi gelebilir ama tüm tatil köyününün havluları beyaz olmuş, plaj havluları, ben öyle dallı güllü havlulardan hoşlanmıyorum, eskiden maviydi, insan duş almaya giderken beline bağladığında hoş görünmüyordu, şimdi herkes bembeyaz.
Vallahi çok iyi.
* * *
Bir de sürekli kafayı yenilenmeye takan son derece profesyonel bir ekip var orada. Tatil köyünün olduğu koyda Türkiye'nin tek uluslararası su kayağı yarışması düzenleniyor. Bu sene üçüncüsü gerçekleşti. Bu Türkiye için nasıl iyi bir reklam biliyor musunuz. Boru değil, izlemeye gelen yabancı basın sayesinde geçen sene 400 milyon kişi bu yarışmaları televizyonlardan takip etti. Zaten bu yüzden de Hillside Beach Club, Turizm Yatırımcı Derneği'nin Tanıtım Ödülü'ne layık görüldü.
Su kayağı, wakeboard gibi sporlara benim kafam çok basmıyor, yine de uzun şortlar giymiş, bu işin dünyadaki uzmanları olan 20-22 yaşlarında sarı kafalı erkek çocuklarını izlemek eğlenceli oluyor.
Erkeklerin haberi olsun, bu sene moda, beli son derece düşük upuzun diz altı şortlar. Millet suya da onlarla giriyor, karada da hayat onlarla devam ediyor. Düştü düşecek gibi duracak, alttan da yine bir şort görünecek. Yok öyle eskisi gibi boxer şortlar yani. Sonra ayakkabılar mutlaka lastik ayakkabı ve arkası açık olacak. Tüm bunlar şişman bir bedende felaket duruyor tabii. Haliyle, bu haftasonu yeni kararlar aldım, tekrar rejime başladım, kafamı ve bedenimi yenileme kararı aldım. Haliyle mutsuzum. Alınan kararlar beni hep mutsuz eder, tatil köyleri gibi...
Paylaş