Paylaş
Teşekkürler Türkiye
BAŞLIĞI okurken gülmeniz gerekiyordu. Güldünüz mü?
Ben sizden gelen tepkileri okuyunca seviniyorum ve gülüyorum. Ve bir kere daha anlıyorum ki: Her insan kendine özgü bir vaka. Kim bir genelleme yapıyorsa, ‘‘Okur şunu şunu okumak ister’’ diyorsa halt ediyor. O kadar birbirinden farklı tepkiler geliyor ki, kim, ‘‘Ben bu insanları anlıyorum’’ diyorsa kesinlikle yalan söylüyor.
Belki öyle olduğu için güzel, her okur farklı düşünen bir insan olduğu için saygıdeğer. Aynı renkte tepkilerin gelmesi kadar can sıkıcı bir şey olabilir mi? O yüzden benim de sizi hep şaşırtmam gerekiyor ki, bu zenginlik devam etsin. Siz beni okurken, ben de sizi okurken eğlenebilelim.
HAMİŞ: Aşağıda okuyacaklarınız çeşitli konulardaki okur görüşleridir. Arabaşlıklar da benim cevaplarım.
Transparan değilim
Bu kadar transparan olman, tabii ki bazılarını rahatsız edecektir. En güzeli de, bundan haberdar olup hálá yazmaya devam etmen. Bunun iç gıcıklayıcı olduğunu kabul etmelisin. Sinirlendirici de. Ama benim gibi senin yazılarını okurken, dudaklarının ucu şeytani bir sekilde kıvrılanların da var olduğunu bilmelisin. (Öznur)
Kesinlikle düz popoluyum
Yazılarınızı beğeniyorum ama bence kendinize haksızlık ediyorsunuz. Kalın bacaklı ve düz popolu değilsiniz. Her ne kadar sarışınlardan hoşlanmasam da, bence güzel bir sarışınsınız. Bu ülkede, herkesin minicik boyu, kocaman poposuyla Türkiye'nin en güzel kadını ilan edildiği bir ortamda, siz kalkıp kusurlarınızı ilan etmeyin. Ama belki de sizi özel kılan bu. Aksi takdirde bu kadar sever miydim bilmiyorum. Vazgeçtim böyle kalın. (Nergis)
Evet, spiralim var
Biliyor musunuz, ben hiç kızmıyorum, sizin bu kadar kendinizi anlatmanıza. Hatta artık dışınız bitti, biz artık içinizi (spiralinizi mesela) bile okumaya başladık. Bir insanın bu kadar kendisini sıkmadan, saklanmadan şeffaf biçimde hayatın ortasında yer alması da çok hoşuma gidiyor. Ben yapamıyorum mesela. (Perihan)
Kafamı şişirmiyorsun
Burada hava çok sıcak, bütün gün şortlayım; ne de olsa California'dayım. Pek kafiyeli oldu! Ama aslında ben, bir parmak yağmurda kapanan yolları özledim. Çamuru özledim. Soğuğu özledim. 20 yaşına geldim, hálá minik bir kuş gibi hissediyorum kendimi. Savunmasız, korunmasız. Aslında pek de kolay zarar veremezler bana. Bir seksen boyum var. Ben bunu hakkettim. Sen misin ailene: ‘‘Bana ev tutun, ben artık sizden uzaklaşmalıyım’’ diyen! Al işte buldun belanı. Niye yazıyorum sana bilmiyorum. Kafanı mı şişiriyorum? (Berrak)
Sanalını sevmem
Şunu söylemek isterim, her yazın sana olan ilgi ve arzumu daha da arttırıyor. Özellikle kırmızılarını giydiğinde. Seni tanıdığım kadarıyla, yadırgamayacağını ümit ederek seninle bir sitede sanal olarak sevişmek istiyorum. Eğer sen de hiç tanımadığın bu kişiyle sevişmek istiyorsan bana site ve saatini iletirsen sevinirim. (Ali Veli)
Tamam doğuracağım
Kocamla mutluyum, çalışıyorum, para da kazanıyorum ama küçücük bir bebeğin sorumluluğunu taşıyacak cesaretim yok! Kocam Ali'ye gıcık olduğum, ‘‘Beni anlamıyorsun, tamam mı,’’ diye dövündüğüm zamanlarda, ‘‘Doğur işte. Karşılıksız seveceğin bir canlı olsun’’ diyorum. Sonra bunu bencilce buluyorum. Zaten Ali de, biricik aşkını anlamayan erkek durumlarından çabuk sıyrılıyor. Bu arada çevreden, ‘‘Eee. Çocuk ne zaman? Amma tembelsiniz ha!’’ nidaları yükseliyor. Düşündüm taşındım, bu misyonu sana yüklemeye karar verdim: Sen doğur, ben de doğuracağım Ayşeciğim! Ben ciddiyim. (Duygu)
Tersiz yapamam
Ter konusu, köşende yer alınca ilgi odağım oldun birden. Sevgilime pazar günü o yazıyı gösterdiğimde, ‘‘Arasana. İşte kendin gibi birini buldun’’ dedi. Sadece bu konuya (ter) verdiğin gerçek önemi merak ediyorum. O köşedeki kadar mıydı? Dahası var mı? Yazmadığın, yazmaya kıyamadığın? O gün senin köşen buram buram ter kokuyordu. (Faruk)
İdare edin
Röportajlara biraz daha geniş yer ayrılırsa daha memnun olacağız. Yer fena değil de, resimler mi büyük? Yoksa puntolar mı? Yazıya az yer kalıyor. (Kemal)
Ekmek parası
Röportaj yapmayı kesip hayatın içinde yazmaya devam etseniz. Niye röportaj yapıyorsunuz ki, onu herkes yapıyor. (Gürhan)
Dönem ödevin yatar
Aslında sizin yazdıklarınızın pek bir değeri yok. Bence, yarısı zaten yatakta geçiyor. Ama hepsi komik. Yazılarınız bu kadar kötüyken, röportajlarınız çok mükemmel. Nasıl oluyor bu? Neyse, benim Türkçe ödevim için bir ünlüyle röportaj yapmam gerekiyor, sizinle yapabilir miyim? (Naciye)
En kötüsü bayan
Güzel Türkçemiz, yasa gücü ile çok güzel bir deyim daha kazandı. Bundan sonra evli olduğumuz kadına ‘‘kadınım’’ diyeceğiz. ‘‘Karım’’ görgü kurallarına yenik düştü. ‘‘Eşim’’ ise dandikliğinden ötürü hep eğreti kalmıştı. (Restan)
En iyisi sevişirken
Bağırma, çığlık hiç atma, o tiz sesinden nefret ediyorum. Ama seni seviyorum. Gerçi yapay sarışınlar itici gelir ama yine de seviyorum. Bulutlara baksana. Ne hızlı ilerliyorlar, tıpkı hayatın gibi. Bazen birbirlerini delip geçiyorlar, tıpkı tutkuların gibi. Zamanın yok kahrolası değil mi, hiçbir şeye yok. Kadın olmak zor bir şey değil mi? Ben hala öğrenemedim. Bu ülkede kadınlar neden çığlık atar? Sen neden atıyorsun mesela? Dinlemedikleri için mi? Yoksa zevk aldığın için mi? Bana bir şeyler fısıldasana... (Sedef)
Evli ve iki çocukluyum!
Yine bir gün köşenizdeki yazının başlığı, masanın üzerinde dayalı duran dirseklerimden birinin kaymasına sebep oldu. Konu, kol altı teri ve bu kokunun hafızadaki yeri. Şimdiye kadar yaşadığım tüm beraberliklerimde en önem verdiğim hususlardan biri. Terlediğim bir gün üzerimdekileri çıkarırkan kendi vücut kokumdan bile etkilendiğim olur. İyi ter ve kötü ter kokusunu bilirim. Pis değil, kötü ter. Bu konuya dikkat çekmeniz içimi titretti. Gerçekten. Hiçbir kadında bulamadığım bir tepki bu. Bu arada, hetero ve maskulenim.
Rüşvetini nasıl ödeyeyim
Köşenizi, belki inanmayacaksınız ama Allah sizi inandırsın ki, sürekli okuyorum. Neden mi? Çünkü her defasında beni şaşırtmayı beceriyorsunuz. Deli dolu ve kabına sığmayan insan profili çiziyorsunuz. Hayat kadınları ile ilgili yazı dizinizi merakla bekliyorum. (Tülay)
Paylaş