Paylaş
Kesinlikle zamansız bir yazı
İnanılmaz bencilim.
Biliyor musunuz, sizi hiç düşünmüyorum...
Sadece kendimi ilgilendiren meselelere kafa yoruyorum, onlar hakkında yazıyorum. Zaman mesela. Zamanla her zaman bir sorunum vardı. Sizin olmayabilir, benim var. Hayattaki hedeflerimle ilgili sorunlarım vardı. Sizin olmayabilir, benim var. Öyle aval aval bir gün eve giderken, radyo dinliyorum, birden güzel sesli bir adam, ‘‘Zaman yönetimi’’yle ilgili canımı fena sıkan şeyler anlatmaya başladı. Uzun uzun onu dinledim ve kendimi yalnız yakalamışken kendime soruverdim. ‘‘Nedir ulan senin hedefin?’’. İnanabiliyor musunuz, aklıma bir şey gelmedi. Sadece, cılız bir sesle ‘‘Çocuk’’ deyiverdim. Sonra kendimden emin bir sesle, o radyodaki adam, Murat Somer, oluverdim: ‘‘İyi de hedefine ulaşmak için bir kum tanesini bugün harekete geçirmen gerekiyordu. Ne yaptın?’’. ‘‘Özür dilerim henüz yapamadım, ama bugün yarın jinekoloğuma gidip, spiralimi çıkartacağım. Söz’’. dedim.
Sonra kendimden nefret ettim.
Car car car ‘‘Çocuk yapacağım’’ diyorum. Tık yok anasını satayım. Beni kim durduruyor? Ben. Dahiyane fikirlerimi eve gidince sevgilime anlattım.
Korktu.
‘‘O spirali kendi kendine bu gece çıkarmayacaksın, değil mi? Senden herşey beklenir de’’ dedi.
Zamanla her zaman sorunlarım vardı. Bir de hayattaki hedeflerimle ilgili. Hala jinekoloğa gitmiş değilim, ama bu arada gittim, o Murat Somer'i buldum, sizin için üzgünüm, sadece kendi merak ettiğim şeyleri sordum.
Hayatın ilk günü
Sonunda hepimiz ölüp gitmeyecek miyiz, neden ‘‘zaman’’la uğraşıyorsunuz?
- Ölüp gideceğimize şüphe yok. Ama bir de hayat var önümüzde ve bugün onun ilk günü.
Hiç sevmiyorum böyle slogan cümleleri.
- Evet ama şimdiye kadar edindiğimiz bilgiler, yaşadığımız tecrübeler, hatta yediğimiz kazıklar ışığında, kalan bir zaman var. Değil mi? Boyunu bilmiyoruz. Kabul. Ama işte bu kalan zamanı nasıl kullanacağımızı bilmek, zamanı yönetmek.
Zaman en kıymetli şeyimiz mi?
- Bu, algılamaya bağlı. Zaman olmayınca diğer kaynakların anlamı yok. Bilgi, para, insan gücü, enerji gibi. Zaman, en temel kaynaklarımızdan biri.
Ve onu iyi kullanmamız gerekiyor. Ama bu aynı zamanda bir çelişki değil mi: Sürekli kafayı buna yormak, insanı o anı yaşamaktan alakoymaz mı?
- İleriyi düşünmek, bugünü atlamak değildir ki. Bugün, onun bir parçası. Tabii, zamanı kullanmak bir takıntı haline gelirse itici. Sözünü ettiğim şey, zamanı son damlasına kadar kullanmak değil, istediğim gibi kullanmak. Bunun için de belirli hedeflerimizin olması gerekiyor.
Hedef emel!
Herkesin var mıdır?
- Evet ama adını koymak önemli. Ve tabii emellerle, hedefleri ayırmak. ‘‘Ben şunu yapsam’’, ‘‘İleride bunu olsam’’ bir hedef değil, emel. Kısacası emelin, bir hedef haline gelebilmesi için bazı standartlara uyması gerekiyor. ‘‘Spesifik’’ olması, yani belli bir konuya özgü olması. Ölçülebilir, ulaşılabilir ve gerçekçi olması gerekiyor. Ve en önemlisi zamanın sınırlı olması gerekiyor. ‘‘Ben mutlu olmak istiyorum’’, bu bir emel. Evet, herkes istiyor. Peki mutlu olup olmadığımı nereden anlayacağım? Benim mutluluk kriterim ne? ‘‘İki milyon dolarım olsun istiyorum’’. Bu bir hedef gibi gözükmekle birlikte, gerçekçi midir? Ulaşılabilir midir?
Yani ne istediğimi bilmek yeterli bir cevap değil, öyle mi?
- O da bir cevap. En azından ‘‘Spesifik’’ olamadığımızın göstergesi. Sonuçta ne yapmak istemediğimizi bilmek de, hedefe yaklaşmaktır. ‘‘Kimseyle çatışmak istemiyorum’’ mesela, bu ne demek? ‘‘Ben insanların bir kısmıyla en azından sağlıklı, sıcak, makul ilişkiler yürütmek istiyorum’ demek.
Hedefi belirledikten sonra ne yapacağız?
- İntegral'in hepimize öğrettiği bir şey var ki, o da şu: ‘‘Ben, beş yıl sonra bir şey olmak istiyorsam...’’. İntegrali parçalarına böldüğümüz vakit, ‘‘Üç sene sonra bir şey olmalıyım...’’ geriye gidiyoruz, ‘‘Altı ay sonra bir şey olmalıyım...’’ Daha da böldüğümüz vakit ‘‘Bu hafta...’’ hatta ‘‘Bu gün...’’ bir kum tanesini bir yere oynatmış olmam gerekiyor''. Yani hedefi netleştirdikten sonra, onu minik minik planlara bölüp, orta vadeye yaymak. En sonunda da güne yaymak.
Sonra?
- En tatsız kısım: Öz disiplin.
Peki insan zamana teslim olamaz mı? Yani illa ona hükmetmeye mi çalışmak lazım?
- ‘‘Kendimi hayata bırakıyorum, zamanın akışına’’ demek, ben başkalarının etkisine açığım demek. Ama sahiplendiğimiz kavramlar varsa ve kendi hayatımızı kendimiz seçiyorsak... Hayat bizim hayatımız... Zaman da bizim zamanımız! Hepsine değil ama bir kısmına hükmedebilmeliyiz.
Zaman yönetimi gelişmişlik göstergesi midir?
- Toplumsal değil, bireysel tekamülün göstergesi diyelim.
‘‘Hayır’’ demeyi öğrenmek gerekiyor ya şu hayatta. Okulu var mı bunun?
- Tanımadığımız biri sokakta bizden bir şey istediği zaman ‘hayır’ diyebiliyoruz değil mi? Öyleyse ‘‘hayır’’ diyemediğiniz durumların altına bakmak gerekiyor. Çünkü sorun aslında bizde. Altında hesap yatan ilişkilerimizde. Kapanmamış bir hesabımız var ise ‘‘Hayır’’ demekte zorluk çekiyoruz.
Tecavüzden farksız
Ve bunların hepsi zaman kaybı. Hedefimize ulaşmamızı geciktiriyor!
- Başkasının zamanımızı alması aslında tecavüzden farksız. Ha elimi cebime sokup paramı almış, ha benim istemediğim bir şekilde benim temel kaynağım olan zamanı: ‘‘Sen benim zamanını istiyorsan, ben bunu veririm. Ama bu bahşetmektir. Söke söke alma. Bana tecavüz etme!’’.
Yani yitirdiğimiz zamanları bilirsek, neden yitirdiğimizi bilirsek hedefe yaklaşırız. İyi de yitirilen zamanlar bize hiç mi bir şey katmıyor? Öğretmiyor?
- Pek çok insan parasını nasıl kullanacağını planlıyor mesela...
Sonra akşam paraları sayıyor ve bir bakıyor 250 milyon küt diye havaya uçmuş! Ama iyi ki de uçmuş. Acayip keyif almışım. Müthiş içmiş, dağıtmış ve çok mutlu olmuşum.
- Ben 250 milyonu havaya atmaktan keyif alabilirim. Hayattaki hedeflerimden biri de, aylaklık olabilir.
Niye herşeyin adını koymamız gerekiyor? Çok sinir bu.
- Öteki türlü bir piyango da ondan. ‘‘250 milyonum vardı, şimdi 5 milyonum var’’. Nereye gittiğini biliyorsam, sorun yok. Ama nasıl gittiğini bilmeden gitmişse, o bir kayıp. Ortada bir hırsız var. O hırsız, farkında olmadan ben de olabilirim. Yani hayatta ne yapmak istediğini bilip, ona göre karar vermek gerekiyor. ‘‘Hay Allah bugün de şunu yapamadım!’’ demek yılgınlık. ‘‘Hiçbir hedefimi gerçekleştiremedim, taş üstüne taş koyamadım. Ama ben 65 yaşındayım!’’ demek daha da büyük bir yılgınlık!
Paylaş