Ayşe'nin Gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Tartışma devam ediyor (2)

Aldatmak kötüdür, hem de çok kötü

Siz, modernlik adıyla, kadınlara ve ne düşüneceğini bilemeyen boş beyinli genç kızlara günümüzde empoze edilmeye çalışılan feminist, özgürlükçü akımın bir temsilcisisiniz. Tamam, aldatmak insan doğasının bir gerçeğidir, bunu hepimiz biliyoruz ama kötü bir şeydir. Hem de çok kötü. Kesinlikle ahlakta yeri yoktur. Bir şey ya iyidir ya kötü, tamam mı? Bu kişiye özel bir şey değildir. Birine iyi, birine kötü gelemez. Yani en temel kuralları herkesce bilinen bir oyunun (ahlakın) kurallarını değiştirmeye kalkışamazsınız. Kalkışırsanız, oyundan atılırsınız. (L.T)

Dünyanın gizli bir köşesinde

Bugün şanssız bir gününüzde olmalısınız, çünkü burada kendisine izin vermiş, 24 saatir evine kapanmış, telefonlarını susturmuş, kafasını dinlemeye çalışan birisi var. Ve bu kadar uzun bir suskunluktan sonra yazdıkça yazabilir şimdi: 1.5 yıldır binlerce mil uzaklıktaki bir erkekle birlikteliğim var. Üstelik her ikimiz de evliyiz. İnternet aracılığıyla konuşarak ve arada 3-5 gün, dünyanın gizli bir köşesinde buluşarak yürüyor ilişkimiz. Eşlerimizin haberi yok. Olmayacakta. Eğer bir gün onlardan boşanırsak ve birlikte yaşamaya karar verirsek de olmayacak. İkimizin de eşlerimizden şikayeti yok. İnsan olarak son derece sevdiğimiz ve sevildiğimiz kişiler. Ancak onlar ilk karşımıza çıkan insanlardı, biz geç kaldık belki tanışmakta. Evet, ahlak, dürüstlük, cesaret güzel kavramlar ama teorik kavramlar. Hani bir özürlüyle karşılaşırsınız, öyle bir özürü vardır ki, içiniz kıyılır, çok iyidir, çok sevimlidir ama bakmaya dayanamazsınız. Ve size neden yanında kalmadığını sorar. Dürüst davranabilir misiniz? Cesurca, ‘‘Sana bakmaya, olmayan kollarını görmeye dayanamıyorum da ondan!'' diyebilir misiniz? Hayır. Yıkılacağını düşünürsünüz. Sevilene kıyılamıyor! İnsan kendine kıymaya razı olabiliyor, kendi mutluluğunu bir kenara atabiliyor. Ben şimdilik öyle yapıyorum. (M)

Söylesek de mi saklasak

Söylemeli mi, söylememeli mi? Söylemek mi ahlaki, söylememek mi? Tartışma yanlış yerde bence. Ahlakilik sorgulaması ‘‘yapmak'' fiilinden önce başlar. Yani yapılmaması gereken bir fiilden önce olmalı, ‘‘Ahlaki mi?''. Zaten ‘‘Söylesek de mi saklasak, söylemesek de mi saklasak'' döngüsüne girdiyseniz gerisi kendini kandırmaca. O zaman söylenecek tek şey kalmıştır. Başka seçenek yoktur: Aldatmışsın güzel kardeşim. Yapmışsın. Karşındaki bilse kaç yazaaaar, bilmese kaç yazar! Sen kendi vicdanından haber ver. (Ç.K)

Genelleme yapmak saçmalıktır

Kimsenin bir diğeri adına karar verme yetkisi olmamalı. Bu üstü kapalı bir küçümsemedir aslında. Benim tercihim, ilişkide işler yolunda gitmiyorsa, açıkça konuşmaktan yana. Başkasıyla birlikte olmak o anki ilişkinin yeterli olmadığının yeterli bir kanıtıdır. İnsanlar genellikle tanıştıkları an biriyle birlikte olmuyorlar. O ihanetin bir süreci ve bir tercih aşaması var. Tercih aşamasına gelmeden önce o bedeli göze alıp herşeyi ortaya koymak gerekiyor. Eşim başka birinden hoşlandığı ve onunla birlikte olmak istediğini bana söylerse içim çok acır ama onun isteğine saygı duyarım ve hayatımı ondan ayırırım. Birbirimizin tapulu malı değiliz. Elbette ki yaralayıcı ama hepimizin hayatta fazlasıyla alternatifi var. Sanırım sorunun genel bir cevabı yok. Bu, kişinin hayattaki yeri ve kendine yeterliliğiyle ilgili. Zaten genelleme yapmak da saçmalıktan başka bir şey değil bana göre. (Ç.C)

Yukarı gelmem doğru olmaz

Dış görünüşü düzgün, iyi eğitimli ve nişanlı bir erkeğim. ‘‘İhanet'', ‘‘Söylemeli mi, söylememeli mi?'' uzun zamandır kendimi sorguladığım meseleler. Nişanlım, güzel olduğu kadar inanılmaz bir çocuk kalbi olan harika bir insan. Onu hálá çok beğeniyorum, beraber olduğum her andan çok keyif alıyorum. Fakat ne oluyorsa oluyor, inan ki bununla gurur duymuyorum, ben ona hep ihanet ediyorum. Üstelik bir iki küçük kaçamak değil sözünü ettiğim. Palavra biliyorum ama kendimi sonradan şöyle avutuyorum: ‘‘Benim yerimde kimse olsa aynı şeyi yapardı!''. Hayır diyemiyorum ben. ‘‘Çok naziksin ama benim seninle yukarı gelmem doğru olmaz!'' diyebilsem. Tabii marifet bu cümleyi az hoşlandığın birine söylemek değil, çok hoşuna giden bir kadına söyleyebilmek. Ama yapamıyorum. Belki de bunları hayatın bir parçası olarak kabul edip, ilişkime yansımayacak şekilde ve kendini fazla kaptırmadan yaşamaktır en doğrusu. Barda ya da bir kulüpte, uzun süreli bir şey yaşamayacağımı bildiğim hoş bir kadının bana bakması ve ilgilenmesi gururumu okşuyor, kendime ‘‘Bak hálá iyisin işte!'' dememe sebep oluyor. Belki de bu gerekli, bilemiyorum. Ama bildiğim bir tek şey var, itiraf etmenin iki tarafa da yararı olmadığı. Çünkü yapıp söyleyecek biriysen, bunu gerçekte yapmaması gereken birisin demektir. (B)

Üçgün salak gibi gezdim

Bu günlerin yeni trend'i mi bu acaba diye düşünmeye bile başladım. Ya ne dir bu böyle, herkes herkesi aldatıyor? Herşeyin mübah sayıldığı günlere mi geldik? Daha bir hafta önce, sevdiğim bir erkek arkadaşım, sevgilisini ve onu aldattığı 7 kadını anlattı. Üç gün salak gibi gezdim! Yaptığının, söylediğinin arkasında olmamak, bence en büyük rezillik ve bayağılık. Ayrıca bu işi yapanlar hiç empati yapmıyorlar mı? Aldatılan kendileri olsa ne olur acaba? Onları bilemem ama ben ne aldatan ne aldatılan olmak isterim. Eminim aldatsam, bunu söyleme gereği de hissederim. Elektrik, anlık uyum, ten uyumu, bir görüşte oldu, istemeden oldu, diye bir şey yok! Bunlar insanların sadece yaptıklarını mübah saydırmak için uydurdukları palavralar... (P)

Yazarın Tüm Yazıları