Paylaş
Yaşasın artık bir boksör arkadaşım var
Daha görür görmez düzgün biri olduğunu anladım. Çünkü gülünce gözleri kayboluyor. Gerçi yaptığı spor buna çok uygun, yumruğu yiyince ilk olarak gözler kapanıyor. Ben ona yumruk atmadım. Zaten istesem de atamazdım. Sadece gülmesini sağladım. Çünkü konuşmaya şöyle başladım:
- Amma alçak gönüllüsün! Dünya şampiyonu olan sen değilsin galiba. Kasım kasım dolaşmıyorsun ortalıkta.
İYİ KALPLİ ADAM
25 yaşında, gördüğü ilgiden memnun ama bunun geçici olduğunu düşünen, futbol dışında bu ülkede hiçbir sporun beş para etmediğini bilen, haksız da sayılmayan, deprem nedeniyle lige bir hafta ara verilmesi sayesinde gazete sayfalarında çokça yer alabildiği için kendisini şanslı sayan, son derece gerçekçi, sıcak, komik biri.
İyi ama...
Şu yukardaki uzun cümle bu adam için haksızlık değil mi?
Küçümsenecek hiç bir tarafı yok.
Bu adam dünya şampiyonu.
Üstelik boks alanında ilk defa kazanılmış böylesine büyük bir başarıdan söz ediyoruz.
Ortalığın yıkılması gerekmez miydi? Kadın olarak bu şeker boksör arkadaşımın hakkını savunmak bana mı kalmalıydı? Ben ne anlarım boksörden.
Ama iyi (kalpli) adamdan anlarım. Sinan öyle. Bir kere dürüst.
Bir şey saklamak için özel bir gayret sarfetmiyor, nasıl düşünüyorsa öyle söylüyor.
Sonra pek kibar.
Cebinde taşıdığı nane şekerlerini ikram ediyor. Kapris yapmıyor. Adam kendini biliyor. Sürekli çalışıyor.
Kendi deyimiyle rnglerde köpekler gibi dövüşüyor.
Ee haliyle kendine güveniyor.
NASIL BİR GELEcek
Ama güvenemediği şeyler de var.
Mesela bu ilgi ne kadar sürecek?
Bu ülkede bu spordan para kazanabilecek mi?
Yoksa, pılını, pırtısını toplayıp, profesyonel olup, bir başka ülkeye gitmek zorunda kalacak mı? Şampiyon oldu diye eline bir daire parası (ama nasıl bir dairenin parası. Binbir türlü daire var) tutuşturup, ‘‘Hadi canım’’ mı diyecekler? Ne yapacaklar, ne kadar sahip çıkacaklar, nasıl bir gelecek vaad edecekler benim gülünce gözleri kaybolan arkadaşıma henüz belli değil.
Umarım bir yeteneği daha kaybetmeyiz.
Yoksa ben kendimi kaybedeceğim.
Zaten şu anda kaybetmiş vaziyetteyim.
Sinan Şamil Sam'ın röportajı uzun oldu.
Anlattıkları sayfaya sığmıyor.
Elimde iki güzel anektod kalmış vaziyette.
Makul bir fiyatla size satmayı düşünüyorum.
Buyrun buradan okuyun:
ÖYLE BİR DÖVDÜLER Kİ
Ukrayna'da kampa gittik. İki boksör kardeş var. Vlademir Kliçkov ve Vitali Kliçkov.
Normalde gelen misafirlere iyi davranılır: Fazla dövülmez! İlk günlerde özellikle. Sonrası Allah Kerim.
Akşam yattım, sivrisineğin teki gözümü ısırmış. Sabah bir uyandım, bu göz kapanmış. Neyse sabah benimle dövüşüyorlar, ben antrenman için gitmişim ya.
Ama söylemeyi unuttum: İkisi de çok iyi boksör, biri olimpiyat şampiyonu, diğeri de profesyonel.
Havaya mı girdim nedir, kendimi kanıtlamak için artistlik yapmaya başladım. Biraz sertleştim galiba, Türküm ya, kendime çok güvendim.
Adamlar beni... öyle bir... dövdüler ki... zaten bir güzümü sinek ısırmış, kapanmış, öbürü de dayaktan kapandı. Bir hafta boyunca, erkekliğime sövdüm, kendi kabadayılığıma küfrettim. Bu gerçeği değiştirmedi: Günlerce görmeye hasret kaldım.
BALIK ŞANSIM TUTTU
Dünya Şampiyonası'ndan bir gün önce Amerika'da kamptaydık.
Havaiyimdir ben.
Nasıl desem, benim için dünya gelip geçicidir. Üzerimdeki stresi atmak için oyalanacak bir şeyler arıyorum.
Süpermarkete alışverişe giderken, bir köprünün üzerinden geçtik. Baktım, bizim oralara benzemiyor, suyun içinde bir sürü balık var.
Ama tutan yok! Oysa, ben balık tutmayı pek severim.
Anında markete gittim, olta istedim, vermediler. Satmıyorlarmış! Ama kafaya taktım ya, o balıklardan bir tane mutlaka yakalayacağım.
Bir araba farı buldum sonunda, güya onu kepçe diye kullanacağım.
Sonra vazgeçtim, burası Amerika, başıma bir iş gelir diye korktum.
Üç tane balık vardı, biri arkadan geliyor, onu gözüme kestirdim. Yanımdaki arkadaşıma dedim ki, ‘‘Bak şu arkadan geleni görüyor musun?’’ Yerden yuvarlak güzel bir taş aldım, fırlattım.
Balığın kafasına çarptı, döne döne suyun kenarına kadar geldi. Kocaman bir balık.
Oralarda hayvan sevenler derneği çok, ceza meza yemiyeyim diye, hemen bir poşete koydum, kampa getirdim.
Bizim hakeme gösterdim.
Dedi ki, ‘‘Demek senin balık şansın tuttu, Dünya Şampiyonu olacaksın’’.
Palavra zannettim.
Değilmiş.
Oldum.
Paylaş