Kadın GeyiğiDi mi ama?Her güzelin bir kusuru vardır.Benim de popom çirkin!Dolayısıyla yarın Hürriyet Pazar'da yayınlanacak, tarafımdan yapılmış Zeki Başeskioğlu röportajında, Zeki Bey'in, ‘‘Popo mu dediniz? Ya Brezilya modeli olacak ya da İsveç, dünyada revaçta olan iki model budur!’’ açıklaması beni yıktı.Beni anlıyorsunuz değil mi?Ben etraftaki popolardan bir tane istemiyorum, zaten onları da beğenmiyorum. Benim gözüm yükseklerde, oldu mu, bir şeyin en iyisi olsun istiyorum, yoksa biliyorum benimki de acil durumlarda idare eder.Zeki Bey'in söylediklerinde de anlaşılacağı üzere...Söz konusu genetik bir durum.İnsanın annesinin Alman olması da yetmiyormuş, daha kuzeyli bir anneden (tercihen İskandinav), ya da daha güneyli (Latin, Latin!) bir babadan doğmak gerekiyormuş.Neyse, bu da benim büyük bir kusurum işte!*Perihan Mağden de iyi, güzel, akıllı kız ama...Onun da (daha az görünen) bir yeri çirkin:Sesi!Bu da genetik.Ne yapsın kız yani?Hadi ben ‘‘liposuction’’ hayali kuruyor, mahkemelik olduğum yeni ev sahibime ödediğim kiralardan para arttırmaya çalışıyorum, belki kendime yeni bir popo yaptırırım diye, peki o neyin hayalini kuracak!Sabahın köründe, onun telefonda çınlayan sesiyle güne başladığınızda kulağınızı çıngıraklı yılan sokmuş gibi oluyor.Zaten telefonda şöyle tıslıyor, pardon çınlıyor:- Ricky Martin'i seyrettin mi dün gece? Anne Alman baba Porto Rico'lu ya, ortaya müthiş bir şey çıkmış. Suratı Alman çocuğun. Yani süpermen gibi bir suratı var. Nasıl desem, hokka gibi bir burun, çok muntazam her şey. Android bir mükemmellik. Eminim Düsseldorf'ta traş reklamına çıkan bir dolu Alman çocuk vardır onun gibi. Ama bu suratın altına bu kadar iffetsizce dans eden bir bedenin oturtulmuş olması onu farklı kılıyor. Bedeni Latin, inanılmaz kıvrımlar yapıyor. Ve her şey bir müstehcenlik şeklinde tezahür ediyor. Deniz kızının sırrı gibi bir çelişki. Pek de tahrik edici...*Söz konusu Ricky Martin olunca ve şu son günlerde Ricky, ‘‘kadın geyikleri’’nin baş malzemesi olunca, mümkün değil, bir başka noktaya da parmak basmak gerekiyor:Ricky Martin'in pantalonuna!O pantalonun bir sırrı var.Yüksek bel ama bol ve düşük.Dikkati belli bir noktaya çekiyor.Pantalonun içinde bir şey var...Biliyoruz var ama...Aynı zamanda da, yok gibi!O hareket ettikçe o pantalon da hareket ediyor, kol manşetlerini açtığı ve içine atlet giymeden üzerine geçirdiği gömleği, terlerken bedenine yapışıyor (Allah için güzel bir bedeni var!) ve o müstehcen danslarını icra ederken o gömleğin yanları sürekli pantalonundan çıkıyor...Gizli erotizm bu.Müstehcen gibi değil ama müthiş müstehcen.Alman gibi ama Latin.Adam, bedeninin hiçbir tarafının altını çizmiyor, giydikleri bedenine yapışmıyor, zaten o pantalon da bu işe yarıyor, gizli erotizmi gizlice burnumuza sokuyor.*Peki Ricky Martin'in homoseksüel olduğu gerçeğini burnumuza sokan kim?Hem öyle mi gerçekten!Acilen bir basın açıklaması gerekiyor! Ve nedense bunun kadınlar için ne kadar önem arzettiği bir türlü keşfedilemiyor: Şöyle ki, çalışma verimimiz düşüyor, konsentrasyonumuz azalıyor, moralimiz bozuluyor, cevabını veremediğimiz bin bir soru beynimize üşüşüyor.Perihan'ın telefonuyla güne başlayıp, kendimi bir şekilde gazeteye atıp, bir taraftan önemsiz işlerimi yapıp, diğer taraftan da kadınlarla bu önemli hadiseyi konuşmaya devam ederken, biri, ‘‘Duydun mu Ricky homoseksüelmiş, plakçısıyla ilişki varmış!’’ dedi.Olan oldu.Beni hafif yazılar yazdırmaya sevk eden (bu da genetik!) beynime sorular doluştu...*Kadınların beğendiği adamların homoseksüel çıkması ilginç bir durum.Erkek savunma mekanizması mı?Yoksa, kadınların özel tercihleri mi homoseksüel erkekleri beğenmek?Tarihin ve kadın ruhunun derinliklerinde kalmış sosyolojik, psikolojik ve hatta narkotik bir tartışma konusu bu.Sebebini bulamazsınız, bilemezsiniz, araştıramazsınız!Sadece kabullenin.Rudolf Valentino'dan beri durum böyle.*Geçenlerde benim de başıma geldi.Genetik kökenini bilmiyorum tanıştığım o adam ama en az Ricky kadar iyiydi. Ne biliiim ya da bana öyle geldi...Ona bakıp hatta sohbet edip bir eşcinsel olabileceğini hayal etmek benim açımdan neredeyse imkansızdı, çünkü bin tane erkek sayabilirim size heteroseksüel olduğu halde insanda ‘‘acaba?’’ hissini uyandıran.Anlaşılacağı üzere...Bu adam uyandırmıyordu.Ama başka hisler uyandırıyordu.Onunla daha uzun sohbet etmek istedim, hatta yanından ayrılmak istemedim, ‘‘Bu şehirde adam yok!’’ diyen kadınlara lanet ettim, işte vardı, karşımdaydı...Hani bazen olur ya, bazı insanları ismen bilirsiniz, kimdir neye benzer bilmezsiniz, benimki de aynı hesap, birden ismini duyunca, kadınlara özgü olan şu klişe cümle hayatımda ilk defa ağzımdan çıkarıverdi:- Ne kadar üzüldüm gay olduğuna, anlatamam!Valla da billaha da öyle.Sorsanız, size bile anlatamam...*Bir de kendimle ilgili şöyle bir gerçeği farkettim:Heteroseksüel olmadığımı kendimi ispatlayabileceğim hiçbir deneyim, eğilim yaşamadım bu güne kadar. 27 yaşına kadar olmazsa, olmaz, di mi? Demek ki, ben su götürmez bir heteroseksüelim. Bir de, kadınım bu arada. Karşımdaki de beğendiğim bir erkek. Yani ben, onu beğendiğimi biliyorum da, onu da heteroseksüel zannederek hareket ediyorum. Ne zaman onun heteroseksüel olmadığını öğreniyorum, o andan itibaren nasıl davranmam gerektiğini bilemiyorum.Anlıyor musunuz, çünkü ben kadın halimle, onun erkek görünen halini beğeniyorum. Şimdi erkek görünüyor ama heteroseksüel değil, biseksüel değil, homoseksüel olduğunu söylüyor. O zaman ben ona fazlaca beğendiğimi gösterirsem ona asılıyormuş gibi mi oluyorum? Ne böyle olmak, ne de davranmak istiyorum.Kulağına eğilip bir şey söylüyorum ama aynı anda acaba yanlış anlar mı diye de düşünüyorum. O ya da başkaları. Acaba ortada yanlış anlaşılabilecek bir şey var mı? Acaba ben kendi kadınlığımı kanıtlayabilmek için homoseksüel olduğu bilinen bir erkeğin ilgisini çekmeye çalışıyormuş gibi mi duruyorum? Bir tarafıyla keyifli, bir tarafıyla kafa karıştıran bir gece oldu yani...*Diyeceğim o ki, işimiz zor.Her açıdan.Bu Ricky'nin Türkiye'ye gelmesi hiç de iyi olmadı.Durduk yerde dertsiz başımıza dert açıldı...