Müthiş Türk kadınıSiz Jülide Sevim Aysun'u tanıyor musunuz? Tanımıyorsanız suç işliyorsunuz!Onu tanımanız gerekiyor.Belki de ‘‘suç’’ bizim...Bizim de onu sizlere tanıtmamız gerekiyor.Lütfen kendisini tanıyın!Yapmaya çalıştıklarına ilgisiz kalmayın...Çünkü o müthiş işler yapıyor!***Tabu olan, çiftler arasında asla konuşulmayan ve dolayısıyla da mutsuzluğa mahkum olmaktan başka hiçbir kaçışı olmayan çok önemli bir alanda, insanları ikna etmeye çalışmak gibi muazzam bir iş yapıyor.Kendisi psikolog ve televizyonda yaptığı işe ‘‘danışmanlık’’ diyor.Üstelik bunu ‘‘interaktif’’ yapıyor.Programa gitmeden önce dersine çalışıyor.Program sırasında insanların yaşarken bire bir karşılaştıkları problemlerin sorularını yanıtlıyor.Daha doğrusu, bizler neyin sorun olduğunu, na zaman olmaya başlayacağını, o andan itibaren neler yapmamız gerektiğini bilmiyoruz, işte Jülide Sevim Aysun, önce içinde bulunduğumuz durumu tanımlıyor, daha sonra da ne yapılması gerektiği hakkında sahici, samimi bir hizmet sunuyor.Üstelik son derece yüksek bir seviyede...Basite, bayağıya indirgemeden, bir başka deyişle popülarize etmeden ama herkesin anlamasını da sağlayarak.Yani o çok zor bir iş yapıyor.Bir kadın olarak kendisiyle gurur duyuyorum.Yeni kadın, yeni kadın deyip duruyoruz ya...İşte o yeni kadın!Ve yaptığı bence müthiş, Türk televizyonu için bir devrim.***Şimdi soruyorum, neden biz onu tanımıyoruz?Neden ben, koltuğunda ‘‘zap sporu’’yla uğraşırken bir tesadüf sonucu, gecenin bir yarısı Jülide Sevim Aysun'u farkediyorum?Sorun, program saatindeyse mutlaka değiştirilmeli...Sorun, insanların onu tanıtmaktan utanmalarıysa mutlaka aşılmalı...Sadece ev kadınlarına, sabahın dokuzunda, evde olabilecek kadınlara yapılıyorsa bu program... Yanlış!Çalışan kadınların da buna ihtiyacı var.Hem neden o bir ‘‘talk show’’ yapmıyor?Belki istemiyor, ama bu ülke için, hepimiz için aslında gerekiyor.Kendi özel ve cinsel hayatlarımız, birebir karşılaştıklarımız bizim yaşadıklarımız; elalemin, sanatçı geçinenlerin özel ve sosyal hayatlarını (üstelik yalan yanlış) öğrenmemizden daha önemli değil mi?Cinsellik, insanların sahici ihtiyacı değil mi?Şunu biliyorum, Julide Sevim Aysun'un programı rayting alabilecek bir saate koymak Türkiye'yi çağdaş kılmak isteyen herkesin görevi!***Söz konusu programı ben geçtiğimiz Salı keşfettim.Dikkat edin, ‘‘keşfettim’’ diyorum, çünkü televizyon kanallarında anlamlı bir şeyi bulmayı dilerken, o sabah ‘‘canlı’’ yayınlanan programın ‘‘cansız tekrarı’’nı tamamen tesadüfen denk geldim.Ve gecenin bir yarısı, Jülide Sevim Aysun ‘‘Salı gecemin anlamı’’ haline geldi. Dolayısıyla da, onu tanıtmanın, yaygınlaşmasını sağlamanın bir sorumluluk olduğuna karar verdim. Ama itiraf ediyorum, onun ilk farkına varan ben değilim... Mutlu Tönbekici, Biba'da, ‘‘Güzin Abla'dan tele-terapiye’’ başlığıyla bir yazı yazmıştı. Sabah saatlerinde hepimizin psikoloğu olan bu genç hanımı, ‘‘O cesur ve radikal. ‘Sabret, geçer!' tavsiyelerinde bulunmuyor. Kocasından dayak yiyen kadınlara katlanmayı değil, itiraz etmeyi hatta terk etmeyi öneriyor. Belki de bu yüzden telefonları kilitleniyor’’ diyerek bizlere anlatmıştı.Yazıyı ilgiyle okumuş, fakat sabahın dokuzunda benim televizyon seyretmem mümkün olmadığı için Jülide Sevim Aysun’un programına (ismini de çok sevdim çok mütevazı, İlk Adım) bir türlü denk gelmemiştim.Ne kadar önemli bir şey yaptığını da kestirememiştim...***Şimdi biliyorum.Sizin de bir an önce farketmenizi diliyorum.O şimdi kadın dergilerinin bir zamanlar cinsellik alanındaki tabu konuları işlerken oynadığı rol gibi öncü bir rol oynuyor. Ama yeni bir rol. Duygu Asena ve ekibinin yıllar önce Kadınca dergisiyle başlattığı, misyonun devamı bu...Artık ‘‘orgazm’’ kelimesi telafuz edilebiliyor.Ama nasıl olunması gerektiği hala bilinmiyor...Jülide Sevim Aysun'a gelince, o programında istatistiklerle konuşuyor. İzleyicileriyle arasında geçen konuşmalarda ‘‘klitarol orgazm’’, ‘‘vajina’’, ‘‘Vajinismus’’, ‘‘penis’’ kelimeleri altı çizilmeden, son derece doğal ve rahat bir şekilde geçiyor. Eskiden bu tür kelimelerin yer aldığı yazılar, ‘‘erotik’’ kategorisine girerdi. Ve kadın dergilerinin savunması, bu tür yazıların, erotik değil ‘‘bilimsel’’ olmasıydı.Kimse takmazdı.Şimdi ise toplum alıştı...Evet, tabu olan konular İlk Adım programında olduğu gibi artık ‘‘bilimsel’’ tartışılıyor. Ama bu sefer de, tanıtımı, reklamı yapılmıyor. Hiçbir şeyin, bir toplumda ‘‘küt’’ diye olacak hali yok. Aşamalar kademe kademe kaydedilecek. İşte, bu yüzden de bence, gelinmesi gereken aşamada Jülide Sevim Aysun çok önemli bir rol oynuyor. Bu yazı da, ‘‘Herkesin bu ismi, bu saati, bu programı bilmesi gerekli!’’ diyerek bitiyor!