Anahtar sözcük... ‘ARTIK...’ ‘Kurumsal hayattan ARTIK çok sıkıldım!’ ‘Profesyonel hayatı ARTIK bırakmak istiyorum.’
‘ARTIK kendi işimi kurmak istiyorum.’
Çokuluslu şirketlerde, koskoca holdinglerde, camlı ve havalı plazalarda ARTIK çalışmak istemeyen, ‘Hadi bana eyvallah’ diyen ya da ilk fırsatta tüymeye niyetlenen o kadar çok insan tanıyorum ki...
Günden güne çoğalıyorlar.
Üstelik her kesimden.
Genel müdüründen memuruna kadar.
Oysa bir zamanlar ‘trend’ tersineydi, millet oralara girebilmek ve adım adım yükselebilmek için canını verirdi.
Nedir bu ‘küçük olsun ama benim olsun’ modası?
Neden insanlar kendi işlerini kurmak istiyorlar?
Yorgunluk mudur, bıkkınlık mıdır?
Hiyerarşiden, eski düzenlerden, belli pozisyonlar için boşa kürek çekmekten, ‘Evet efendim sepet efendim’ demekten, ona buna boyun eğmekten, ağız kokusu çekmekten, politik davranmaktan sıkılmak ve bezmek midir?
Dolgun maaşlara rağmen, iş kendini sürekli tekrarladığı için ilerisi için herhangi bir ışık görmemek midir?
Yoksa stres midir?
Tasını tarağını toplayıp gitmek -alın size güncel bir soru- yenilgi midir, zafer midir?
*
Bu soruların cevabını benim vermemi beklemiyorsunuz değil mi?
Teşekkürler!
Söyleyebileceğim tek şey, insanların ARTIK daha cesur oldukları...
Free-lance çalışmayı göze aldıkları...
Ya da farklılık yaratacak işler peşinde koştukları...
Kariyer yapmak ARTIK sadece bir şirkette bilmem ne müdürü olmakla eş değer tutulmuyor.
Devir değişti.
İçinde bir hevesin ve biraz da yeteneğin varsa...
Üstüne biraz da zeka serpiştirebiliyorsan...
Uyanıklığın cabasıyla, piyasadaki boşlukları falan da görebiliyorsan...
Havuçlu kek deyip geçme, o bile sıkı bir kariyer getirebilir ARTIK sana...
*
Aslı Ersu da ‘ARTIK’ diyenlerden.
‘ARTIK zamanıdır’ diyor, profesyonel hayatı bırakıyor ve 8.5 yıl boyunca çalıştığı Unilever’den, dikkatiniziçekerim Unilever’den ayrılıyor!
Oysa Unilever, bu Boğaziçi mezunu başarılı ve hırslı kadının ilk işi...
Kızımız, maşallah pek hızlı yükseliyor!
8.5 yılın sonunda kimsenin öyle elinin tersiyle itemeyeceği bir pozisyona geliyor.
Sen, çokuluslu bir şirketin deterjan kategorisinin Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Türkiye’den sorumlu pazarlama müdürü ol ve küt diye istifa et....
Hani 60’ına yakın olsan diyeceğim ki, ‘25 sene aynı yerde çalıştıktan sonra, ‘ARTIK zamanıdır’ deyip gitmeyi istemek, insanın ‘hakkıdır’...
Öyle bir şey de yok.
Zamanımızın kahramanı, daha 31 yaşında!
*
Zannettiğiniz kadar kolay olmuyor tabii.
Bir yıl sürüyor ayrılma süreci.
Kafasının içinde fikirler sürekli gidip geliyor.
Ve binlerce tilki dolaşıyor.
O bin tilkinin sadece bir tanesinin kuyruğunda ‘Hamile giysileri’ yazıyor.
Ve sonuçta o kazanıyor.
Nişantaşı’nda minik bir dükkan açacak...
Adı Mom-to-be olacak...
Farklı tarzda bir hamile kıyafeti markası oluşturacak...
Hazırladığı koleksiyonlarla, cümle aleme hamileyken de şık ve seksi olunabileceğini kanıtlayacak...
Evet evet, bu işte ekmek var...
O ARTIK bu işe soyunacak!
*
Ama işin komik tarafı, zamanımızın kahramanı ne tekstilden anlıyor ne de koleksiyon hazırlamayı biliyor.
Stilist-mitilist de değil.
Dikişten-mikişten de anlamıyor.
Ne var ki, karşımızda sıkı bir profesyonel duruyor.
Ve sıfatı, marketing uzmanı.
Önce n’apıyor?
‘Bismillah’ diyor, işe temelden başlıyor, bir piyasa araştırması yaptırıyor.
E o da bir hamilelik geçirdiği ve Lalin’i dünyaya getirdiği için, 9 ay boyunca çalışan hamile kadın ne giymek ister, ne tür kıyafetleri bu ülkede bulur, neleri asla bulamaz, eşek gibi zaten biliyor.
Ve kendi tecrübeleri ve bu araştırmadan edindiği bilgilerle geçen hafta Nişantaşı Akkavak Sokak’taki dükkanını açıyor.
Da na naaaaaa nııııııım!
*
Mom-to-be esas olarak ‘çalışan hamile kadınlar’a hitap eden bir dükkan.
Çünkü aşağıdaki araştırmada da okuyabileceğiniz gibi, hamile kıyafetlerine bütçe ayıranlar esas olarak çalışan kadınlar.
Çalışmayan kadınlar, bir eşofmanla da idare edebiliyorlar.
İşe gidenler için ise böyle bir şey söz konusu bile değil.
Allah’tan değil.
Ben Mom-to-be’nin 35 parçalık koleksiyonunu görünce sevindirik oldum.
Bir bu eksikti!
Gece kıyafetleri bile var.
Ben de kara kara yılbaşında ne giyeceğim diye düşünüyordum.
Üstelik aralık benim için öyle bir ay ki, anasını satayım sevdiğim ve tanıdığım herkesin doğum günü aralıkta.
Ben dahil.
Patates gibi bile görüneceksem seksi bir patates gibi görünmeliyim.
Siyahlar giymiş bir patates...
Bu arada Mom-to-be’deki fiyatlar makul.
Umarım hep böyle kalır.
Hamile kıyafetleri araştırmasından notlar
PROFİL
AB ve C1 grupları esas alınmıştır
Katılanlar 24-34 yaş arası şehirli kadınlar
Yüzde 35'i üniversite ve yüksek okul mezunu
PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ
Şehirli kadınların yüzde 70'i hamile kıyafeti giyiyor
Yüzde 10 ila 15'i, hamileler için özel olarak üretilen kıyafetlere hiç yüz vermiyor, normal bedeninden birkaç beden büyük kıyafeti tercih ediyor
Yüzde 10 ila 15'i ise, ya daha önceki gebeliklerinden kalma kıyafetleri giyiyor ya da akraba, eş ve dosttan topladığı kıyafetlerle idare ediyor
GENEL BİLGİ
Hamile kıyafetleri, 5.5 aydan sonra giyilmeye başlanıyor
(Sosyoekonomik sınıf, çalışma ve yaş fark etmiyor)
KIYAFET BEDENİ
Medium, large ve extra-large, hamilelikte ağırlıklı olarak tercih edilen bedenler
Çalışmayan kadınların yüzde 40'ı, çalışan kadınların ise yüzde 12'si hamileyken extra-large giyiyor
Yani ev kadınlarının çoğunluğu extra-large ve large beden tercih ederken, çalışan kadınların çoğunluğu medium ve large giyiyor
Sosyoekonomik sınıf düştükçe, beden büyüyor. Ama esas olarak hamile giysilerinde, çalışan ve çalışmayan kadın ayrımını dikkate almak gerekiyor
KIYAFET TİPİ
Kumaş pantolon, elbise, etek, kazak, jean, gömlek, bahçıvan ve ceket en fazla tercih edilen hamile giysileri
Çalışan kadınlar ise, hamile giysileri arasında en çok kumaş pantolon ve cekete rağbet ediyor. Sonra sırasıyla bahçıvan, elbise ve diğerleri
Yine çalışan kadınların yüzde 75'i, hamileler için özel olarak üretilmiş iç çamaşırlarından giyiyor
KIYAFET STİLİ
Hamile kıyafetlerinde en çok aranan şey ‘‘rahatlık.’’ Sonra ‘‘şıklık’’ ve ‘‘modernlik’’ geliyor. Bir de tabii gebeliğin ilerleyen aylarında da kullanabilme özelliği
Çalışmayan kadınlar, hamile kıyafetlerinde ‘‘sevimlilik’’ sıfatını vurgularken, çalışan kadınlar ‘‘şıklık’’ faktörünün altını özellikle çiziyor
‘‘Seksi hamile kıyafeti’’ arayanlar genellikle çalışan kadınlar
‘‘Ürün kaliteli olmalı ya da fiyatı şu olmalı’’ türünden şeyler ise, neredeyse hiç telaffuz edilmiyor
‘‘Giydiklerim, hamileliğimi belli etsin’’ diyenlerle ‘‘Bilmem, hiç umurumda değil. Etse de olur, etmese de olur’’ diyenler neredeyse eşit. Buna şiddetle karşı çıkanlar ise, genellikle büyüyen göbeklerinden değil, büyüyen kalçalarından rahatsız olanlar!
Teknik olarak ise model, üste oturuş, kumaş kalitesi ve alternatif çokluğu önemli. Yani önce desen geliyor sonra dikim kalitesi
Hamilelerin Türkiye'de en çok rağbet ettikleri markalar Benetton, Ebru, Mothercare, Seçen, Premaman ve Doroty Perkins
HEDEF KİTLE
Hamile kıyafetlerindeki hedef kitle, çalışan hamile kadın. Çünkü onlar daha çok para harcıyor. Ve bilinçli para harcıyor. Üstelik ihtiyaçları da var
Çalışmayanlar ise ‘‘Nereden ne bulursan giy!’’ ruh hali içindeler
(Bu araştırma AC NIELSEN tarafından yapılmıştır)
HAMİŞ: Bu arada, daha önce tanıştığınız, Noppies'in Türkiye temsilcisi Adnan Bulak ve eşi Yasemin Bulak da İş Kule Çarşısı'nda bir dükkan açıyor. Yaşasın! Sonunda! Gerçi, 1 Mart'ta. Ben çoktan doğurmuş olacağım ama olsun... Biliyorsunuz daha önce sadece yurtdışı için üretim yapıyorlardı, Türkiye'de Noppies ürünleri yoktu, martta olacak. 2005'te hamile kalacaklara duyurulur...
HAMİŞ 2: Bridget Jones'un 2. filminin galası bugün akşam Hillside Trio'da. Bridget Jones biliyorsunuz, benden sonra benim gibi yazmaya başladı. Bir de şişman. Yani ortak yanlarımız gıcık olduğum yanlarından daha fazla. Üstelik kardeşim sayılır. Demek istiyorum ki, o filmi kaçırmaya hiç niyetim yok. Ben davetiyesi olan şanslı azınlıktanım. Size filmi ve o geceyi ayrıntılarıyla anlatacağımdan emin olabilirsiniz....