Paylaş
- ‘Anadolu’nun Kayıp Şarkıları’ndan sonra aşkı anlatan bir film yaptın. Ne alaka?
- (Gülüyor) İkisinde de benzer bir şeyi anlattım. Kaybolmakta olan bir şeyi...
- Ooooo!
- Evet, aşk giderek sevgiden uzaklaşıyor. Oysa eskiden aynı şeydi. Sevginin patlama haliydi. Bugün aşka ego hükmediyor artık. Ben de insanları kendileriyle yüzleştirmek istedim.
- Büyük laflar ediyorsun. Sen bu durumla yüzleşebiliyor musun?
- Yüzleşmek ne kelime, yüz göz olmak üzereyim! Hatta biraz uzaklaşmaya ihtiyacım var kendimden. İki film üst üste yaptım, fazla geldi. ‘Anadolu’ ve ‘Aşk’ düşün, hâlâ ‘A’lardayız, hayatta ne kadar çok mesele var demek ki...
- Filmdeki Ahmet’in ne kadarı sensin?
- Büyük ölçüde benim. Senaryo, hayatımdan ve etrafımda gördüğüm ilişkilerden çıktı. Etrafımız Ahmet’lerle çevrili aslında. Giderek kalabalıklaşan bir yalnızlar ordusuyuz. Sığınacak bir ‘Mavi Pansiyon’ arıyoruz.
- Sence günümüzde kadın-erkek ilişkilerini belirleyen kurallarda ve anlayışlarda ne tür değişimler oldu?
- (Yine gülüyor) U dönüşü yaptık, ters yönde ilerliyoruz. Aşkın kuralları tamamen değişti. Eski kurallarla hareket eden bir erkek, artık yaya kalıyor. Demode giyinmiş bir ‘eski bir İstanbul beyfendisi’ne benziyor. Hani konuşurken, “Berhudar ol kızım!” falan derlermiş ya. Kibar erkek o duruma düştü yani. ‘Mavi Pansiyon’da Tan Sağtürk canlandırıyor o rolü. Artık erkeklere göre harika hayat şu: ‘Kadınlara yakın, aşka uzak’. Kadınlar için de farklı değil. Yani kadınlar da ilişki istiyor ama aşk istemiyor. Bakma sen onların “Aşk istiyorum” diye inlemelerine.
- Ağır konuştun valla, ilişkilerde duygusal hiçbir şey kalmadı mı yani?
- Duygusallık var ama dediğim gibi sevginin yerini ego aldı. Yani artık gizli bir mantık var aşkı yönlendiren. İnsanlar mutluluğun değil, çatışmanın peşinde.
- Günümüzdeki ilişkilerin yeni kuralları ne?
- Aşk da hayat da, ‘satranç’ gibi bir oyun aslında. Hep öyleydi. Bu oyunu iyi oynayan kazanıyor. Bazıları daha şanslı. Yani daha yakışıklı, daha güzel olanlar. Ama yine de, iyi oynamazsan kaybedersin. Mavi Pansiyon’un ana karakteri Ahmet’in bir numaralı kuralı asla tek kadına yatırım yapmamak. Çünkü artık kadınların da çok seçeneği var. Hiçbir erkek ‘keriz’ durumuna düşmek istemiyor. O yüzden oyun giderek sertleşiyor.
- İyi de bu yeni kuralları ortaya çıkaran ne?
- Geldik meselenin özüne. Aslında bütün kabahat internette. Ah o Facebook... Tekerleğin icadından bu yana sanırım en büyük devrim internet oldu! İnsanlar artık internetten yemek söylüyor, flört ediyor, alışveriş yapıyor hatta poker oynuyor. Kadınlar da parasını kazanıyor, tek taşını kendi alıyor. Yani kimsenin kimseye eyvallahı kalmadı. Bu da oyunun kurallarını değiştirdi.
MAVİ PANSİYON FİLMİ- FOTO GALERİ
SEVGİNİN ÇEKİP GİTTİĞİ YERDE PATRON SEKSTİR
- Senin Ahmet’in ikinci kuralı, “Havalı ve sert ol, romantizme kapılma”... Erkek hödük mü olsun yani?
- Hiç yerli dizi seyretmiyorsun galiba! Evet artık erkeğin hödüğü makbul. Yine bir tür romantizm var tabii ama buna belki ‘neo-romantizm’ demek lazım. Yani kadını kibar, mumların yandığı bir restorana götürmek out, maça götürmek in. Kadını günde üç kere aramak out, telefonuna cevap vermemek in. Onunla resim çektirmek out, başka kızlarla çektirdiğin resimlerini göstermek in.
- Üçüncü kural: “Sonuca odaklan, flörtü çok uzatma!”
- Evet çünkü erkek flörtü fazla uzatırsa kadın sıkılır. Erkeğin beceriksiz olduğunu düşünür. Reklam filmlerini, video klipleri düşünün. Bütün sahneler çok hızlı geçiyor. İnsanlar bu sürate alıştı. Her şey çabuk ilerlesin istiyor.
- Hedef, sadece seks mi yani? Bu kadar mı? Bu yeter mi bir erkeğe?
- Sevginin çekip gittiği yerde patron sekstir. Bu sadece erkeklerin değil, hatta daha çok kadınların sorunu. Çünkü erkeğin doğasında olan bir şey sekse odaklanmak. Asıl değişim kadınlarda oldu. Kadınlar “Ben aslında seks ilişkisi istiyorum” demiyor ama tercih ettikleri erkek profilleri, aradıklarının sevgi değil seks olduğunu gösteriyor. Baksana günümüzün kısa saçlı, moron ve sert bakışlı ‘yakışıklı erkek’ tipine? Tarık Akan’ın gençliğine hiç benziyorlar mı?
- İyi de hiç mi eksiklik duygusu olmaz, ilişkisini sadece seksle besleyen bir adamda?
- Ahmet gibi erkeklerin çoğu aslında kendini kandırıyor. Ama bildikleri gördükleri bu, n’apsınlar? Asıl sorun, kadınlarda da olan genel değişimin onları bu yöne itmesi. Herkes aynı gemide yani. Bu gemide de böyle dans ediliyor!
- Peki bu özgüven nereden kaynaklanıyor, böyle bir hıyara, neden kadınlar tav olsun?
- Eski moda romantik delikanlılar da var etrafta hâlâ. Kimse kadınlara gidin kendinize bir ‘hıyar’ bulun demiyor, bu onların tercihi! (Gülüyor.) Biraz ağır oldu galiba! Etrafımda birçok kadın benzer şeyleri söylüyor. Yani aslında düzgün bir ilişki, sevecen bir erkek falan istiyormuş da, hep kısmetlerine hödükler çıkıyormuş. Tesadüf mü yani? Bu, onların seçimi. Senin de etrafında yok mu böyle yakınan kadınlar?
- Anlattığın adamın ‘Issız Adam’dan farkı ne?
-’Issız Adam’ özel tercihleri olan, kendi seçimiyle yalnız kalmış bir adamdı. Ahmet ise her yerde olan biri. Yaşadıklarının sebebi kendine özel bir şey değil, genel olarak hepimize ait sorunlar. Ahmet bizden biri yani ama bunu yaşayan kendimiz olunca göremiyoruz, bazı gerçeklerin farkına ancak başkasını izlerken varıyoruz.
- Senin hayatında ‘kaçan kovalanır’ gibi stratejiler işe yarıyor mu?
- Eh, ben de öğrendim bir şeyler tabii! Bir dönem ben de yaşadım bu şekilde. Kadına sevgi dolu yaklaştığında sonuç alamıyorsan biraz sert ve hırt davranınca, hemen gözler kırpışmaya başlıyor. Ama bunun sonu yok. Yani sevgiyi yaşayamayacağın bir ilişkide ‘başarılı’ olmanın bir anlamı var mı?
- Stratejiyle ilerleyen ilişkinin samimiyet neresinde?
- Samimiyet var ama bu samimiyet, kişilerin kendini kandırmayı başarabildiği oranda var. Yani ya karşındakini kandırıyorsun, ya da bir yandan strateji uygularken ona karşı samimiysen aslında kendini kandırıyorsun.
- Güzel kadınları gerçekten elde etmenin tek yolu ‘gururlarını kırmak’ olabilir mi? Hakaret edeceksin, aşağılayacaksın, küçümseyeceksin. Öyle mi?
- Fazla da abartmayalım. O güzel kadın, zaten her gün en az 20 erkek tarafından, ama sözle ama bakışla iltifat alıyor. Bunların çoğunu hatırlamıyor bile ama kendisini hafifçe aşağılayan bir erkek olursa asla unutmuyor! Kafasında yer ediyor. Ondan hareketinin intikamını almak istiyor. Onu yenmek istiyor. Çünkü incinen egosu devreye giriyor. Onu inciten adamla, beyni o kadar meşgul ki, sonunda farkına varmadan ona tutuluyor. Tabii erkeğin de bu süreci iyi yönetmesi lazım. Tatlı sert. Neyse, filmin sırlarını fazla açık etmeyelim.
- Filmde en sevdiğim laf şu oldu: “Ben ve benim gibiler, aşk sahnesinden düşmüş oyunculardık. Dayak yiyerek büyümüş köpekler gibi, hem sevgi istiyor, hem de bize uzanan elden korkuyorduk...” Açsana bunu biraz.
- İşte burası Ahmet gibilerin kırılma noktası! Ama bunu fazla açmak istemiyorum. Merak eden filmi görsün.
İNSANLAR EŞ DEĞİL ROL ARKADAŞI ARIYOR
- Kadın erkek ilişkileri üzerine bir sürü genelleme yapıyorsun. Bu, filmin satış stratejisi mi?
- Günümüz ilişkilerinde büyük oranda bunlar gerçek. Tabii hangi kültürden, hangi kesimden bahsettiğimize de bağlı ama özellikle diziler bunu oldukça yaygınlaştırdı.
- Sence akıllı erkek, karşısındaki kadın ne istiyorsa o hatta yürüyen erkek değil midir? Sen bu adama aptal adam mı diyorsun?
- Kadının ne istediğini bildiğini zanneden erkek aptaldır diyorum! Ya da ermiştir. Çünkü kadının ne zaman ne yapacağı ne isteyeceği belli olmaz. Hiçbir erkek, “Ben bu kadını tavladım” deme lüksüne sahip değil. Her gün yeniden tavlamak gerekir onu. Artık insanlar hayatı paylaşacağı bir eş değil, çatışma yaşayacağı bir rol arkadaşı arıyor.
- Çatışma mı besliyor yani artık ilişkileri?
- Evet. Modern insan, ihtiyaçlarını fazlasıyla ve alternatifli olarak karşılamış durumda, o yüzden yeni bir ihtiyaç geliştirdi. Hayatım film olsun istiyor ve iyi bir film için de ‘çatışma’ gerekiyor. Ve çatışacak bir rol arkadaşı. İşte günümüz aşkının tanımı...
Paylaş