Ajda, aşk yaşıyor mu gerçekten?

VALLA verdim.

Ayakkabılarımı motorlu bir kuryeye verdim.

Haberin Devamı

Şimdi Ajda’ya gidiyor.
Yolda.
En son yaptığımız röportajda, bayıldı onlara.
Öyle çok özel bir şey de değil, siyah topuklu bir ayakkabı, ama deli bir topuğu var.
Ayakkabının üzerine çıkıp aşağı baksan, başın döner, o kadar.
“Aynısından size de alırım” dedim.
Kurt Geiger’den almıştım.
Aksilik işte, o modelden artık üretmiyorlarmış.
Düşünün, koskoca Ajda bir şey istesin yapama...
Kahroldum.
O ayakkabıları şimdi ona yolluyorum, ne yaparsa yapsın.
*
Bu arada, dün aradı.
Kıkır kıkırdı.
O kadar keyfi yerindeydi ki, “Dün çıkan haberlere üzüldüm” bile diyemedim.
Dedi ki, “Âşık olunca ilk sana haber vermeye söz vermiştim.”
“Evet”
dedim, “Yılın aşkı başlığını görünce sizin için sevindim” dedim, devam ettim, “Hatta inandım. Ama baktım karşı taraf yalanladı...”
“Aaaa hepimiz yalanlıyoruz”
dedi ve yine güldü.
Nasıl tatlı, nasıl şeker, yaramaz bir kız çocuğu gibi.
“E peki nasıl yorumluyorsunuz bu durumu?” dedim.
Ajda şahane!
Demesin mi, “Bütün iyi park yerleri kapılmış!”
Sonra dedim ki ben...
“Bir buluşalım, sohbet edelim...”
Dedi ki, “Şu türbülans geçsin sonra...”
“Hani sen albümü dinlemeye eve gelecektin, gelmedin”
dedi.
“Her yerde çalıyor zaten, dinliyorum ama tabii eve de gelirim” dedim.
Ben güya, usta manevralarla, aşk mevzuuna dönmeye çalışıyorum, ağzından laf kapmaya uğraşıyorum.
O ise Demirel gibi laf cambazlığı yapıyor aslında, çok şey söylüyor ama evet ya da hayır demiyor.
Dedi ki, “Ayşecim, bu Ajda meselesi değil. Bütün bizim gibi kadınlar için geçerli. Bir çarpışma yaşıyorsun, müthiş bir şey, adı aşk. Ama karşındaki de inanamıyor. Çünkü seni Ajda olarak tanımış bugüne kadar, sonra senin özünü tanıyor. Tam bir şeylere ikna oluyor, tam kendini bırakacak gibi oluyor, birileri ona ‘Yaşadıkların gerçek olamaz. Oğlum kendine gel o Ajda Pekkan!’ diyor. Yaratığız ya, o da ne yapacağını şaşırıyor. Bir şizofreniye kapılıyor. Tam sana o röportajda anlattığım gibi. Fenomen Ajda’ya takılıyor. Oysa ben onun tanıdığı Ajda’yım. Bakalım önümüzdeki günler neler gösterecek...”
*
O kadar enerjikti ki dün...
“Ne dedi?” deseniz...
Ben anladım ama söylemem.

Haberin Devamı

Türk Hava Yolları’na helal olsun

Haberin Devamı

TÜRK Hava Yolları’nın eski CIP lounge’unu yerin dibine batırmıştım.
Çok da iyi bir mimarın imzasını taşımasına rağmen bir türlü sevmemiştim.
Düzeltiyorum, nefret etmiştim!
İnanılmaz alaturka geliyordu bana.
Ağır, yaşlı, demode ve geri.
Biliyorum ayıp ama böyle hissediyordum.
Dün sevgilim aradı, havaalanından, tam da sözünü ettiğimiz o CIP lounge’tan.
“Baksana, burası inanılmaz olmuş” dedi, “Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir lounge görmedim. Öyle böyle değil, mutlaka görüp, yazman lazım.”
Sonra da bana cep telefonuyla çektiği fotoğrafları yolladı.
O dev kütüphaneye, bilardo masasına, tüm lounge’un modern havasına bayıldım, bittim. Tepeden tırnağa elden geçmiş.
Tüm o ağır ve yaşlı hava değişmiş. Uğur Cebeci de uzun uzun anlattı geçen hafta. En kısa zamanda görmek istiyorum.
Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
Hem Autoban Mimarlığı hem de Türk Hava Yolları’nı, hem Temel Kotil’i, hem de Atilla Doğudan’ı...
Türk Hava Yolları
son zamanlarda hepimizin teslim etmesi gereken çok ciddi başarılara imza attı. İnanılmaz kendini geliştirdi. Helal olsun. Yerin dibine batırmasını biliyorsak, göklere de çıkarmasını bilmeliyiz. Hak ediyorlar çünkü...

Haberin Devamı

5 dakikan var, bu evi terk ediyorsun!

11 yıllık evliydik. Hamileliğimin 7’nci ayında fark ettim. Tam emin olana, yani oğlum 2 aylık olana kadar bekledim. Paralı kadınlarla birlikte oluyordu, orospularla yani. Rus mus. Hiç kimseyle düzenli bir ilişkisi yoktu. Hayatının en iktidarlı, en paralı, en başarılı günlerini yaşıyordu. Hani, “Allah şaşırtmasın” derler ya, şaşırtmıştı. Bir gece çocuklarım ateşlendi. Başlarında bekliyordum, yaklaşık 2 gibi eve geldi. Üzerini değiştirip duş almak için banyoya girdiğinde, telefonuna baktım ve o kadınlarla olan yazışmalarını buldum. Birden, tarifi olmayan bir güç geldi, banyodan çıktığında, yanına gittim ve “Bu telefondaki kadınlar kim?” dedim. “İşte onlar fahişe, bir arkadaşım için aramıştım. Asla kendim için değil. Bunlar ucuz kadınlar, muhatap olmaya, ciddiye almaya değmez!” gibi saçma sapsan laflar etmeye başlamıştı ki, “5 dakika süren var, hemen bu evi terk ediyorsun. Eğer sen çıkmazsan çocuklarımı alıp ben çıkıyorum” dedim. O kadar kararlıydım ki. Ne ağlama, ne bağırma. Sinir bozucu bir sakinlik. Bu defa o ağlamaya başladı, “Zafer kazanmış komutan gibi davranıyorsun! Yapma etme” dedi, “Senden adam olur sanmıştım. O yüzden fazla değer verdim, işte bu sebeple ben bütün bunları hak ettim. Hadi şimdi defol” dedim. Bir daha da asla kabul etmedim. Halen peşimi bırakmıyor. Mümkünü yok, artık hayatıma sokmam. İşim ve kendime ait evim var. Her akşam, iş dönüşü, çocuklarımla geçireceğim saatler, onları seyrederek uykuya dalmak, kız arkadaşlarımla mavra yapmak bana yetiyor. Hayat bir imtihan. Bana da imtihanda, ezik, özgüvensiz koca düştü. Ama bu hayatta kaybettiklerime değil, kazandıklarıma, elimde kalanlara bakınca Allah’ıma her gün şükrediyorum. (Suna G.)

Haberin Devamı

- Süpersiniz! Bayıldım kararlılığınıza, cesaretinize ve kendinize olan güveninize. Ben sizin gibi davranamayabilirdim. Ama demek ki olabiliyor. Dürüst, ezik olmayan, hayatınızı karatmayan, sizi zevklerden zevklere uçuracak bir sevgili bulmanız ve çok mutlu olmanız dileğiyle...

Travestiler bıçakla üzerime yürüdüler

Yurtdışında yaşayan genç bir mühendisim. 2 sene önce bir yaz akşamı İstanbul Beyoğlu’nda bir bara gidip, gece yurtdışına yapacağım uçuş için vakit geçirmeye başladım. Bir travesti yanıma yaklaştı. Neredeyse, bir kadından daha alımlı ve çekiciydi.
Kısa bir muhabbetten sonra, para karşılığı 1 saatlik ilişki için anlaştık. Giderayak farklı bir tecrübe yaşamak istedim. Taksiye bindik ve Beyoğlu’na 5-6 dakika mesafede bir semte geldik. Köhne bir binanın bodrum katındaki daireye girdik. Müşterilerini buraya getiriyormuş. Evde 2 travesti daha vardı. Onları görünce tedirgin oldum, zira yalnız olacağımızı zannediyordum. Ev de harabe gibiydi. Yatak odasına geçmeden önce, salonda birer sigara yakıp oturduk. O sırada bütün hevesim gitmişti. Ona fikrimi değiştirdiğimi ve ilişkiye girmeyeceğimi söyledim. Ama anlaştığımız ücreti çıkarıp verdim.
O anda diğer travestilerden biri, cebinden bıçak çıkarıp üstüme doğru geldi ve cüzdanımı istedi. Ben daha bunun şokunu yaşarken, beraber geldiğim travesti, okkalı bir yumruk attı suratıma. Cehenneme düşmüştüm. Cüzdanımdaki bütün parayı aldılar ve beni bıraktılar. Canımı kurtardığıma şükrettim. Karakola gitsem, uçağı kaçıracaktım. Bir taksi şoförüne kolyemi vererek havaalanına gidebildim. Yani anlayacağınız, size “Sokak köpeği kadar değerimiz yok!” diyen arkadaşlar, sağ olsunlar, o gece ne kadar masum olduklarını gösterdiler bana. (Hakan.)

Haberin Devamı

- Çok fenaymış başınıza gelenler. Geçmiş olsun. “Bütün travestiler iyidir, şahanedir!” diye bir şey yok tabii. Ama onların hepsi iğrenç ve cani de değil. Hiçbir şey saf homojen değil, her şeyin içinde kötü olan ve iyi olan var. Bu arada haddim olamayarak soruyorum: “Havaalanına giderken, boş vaktim var, bir travestiyle seks yapayım” diye düşünmek biraz tuhaf değil mi? Siz kuzum dünyanın neresinde yaşıyorsunuz? Hiç tanımadan değil bir travesti-transseksüel, kimsenin evine gidilmez. Giderseniz başınıza bin bir türlü felaket gelebilir. Allah’tan ucuz atlatmışsınız.

Yazarın Tüm Yazıları