Paylaş
Türkiye Kadın Federasyonları Başkanı. 27 yıldır sivil toplumda çalışan biri...
Kadın Derneği Federasyonları deyip geçmeyin, 52 binin üzerinde üye potansiyelleri var. Türkiye’nin en yaygın ağı. 16 ülkede çalışma yürütüyorlar.
Üstelik bunları da hiçbir çıkar talep etmeden, gönüllü olarak yapıyorlar, tecrübelerinin devlet tarafından kullanılmasını bekliyorlar...
Ama ne var ki bütün devleti dağıtan AKP, sivil toplumu da etkisiz hale getirmeye çalışıyor. “Yok hakkınızda suç duyurusunda bulunulur, yok kamuya yararlı dernek sıfatınızı kaldıracağız...” Anlayacağınız ülkede AKP’nin oy oranı azaldıkça, işler daha da sarpa sarıyor...
Allah aşkına nedir Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan’ın börek meselesi?
Sayın Bakan’ın atamasının yapıldığı ilk gece, Twitter üzerinden bir mesaj yayıldı. “Börek açmasını bilmeyen kadın, ailesine sahip çıkamaz” demiş Sayın Ayşen Gürcan. Aylarca konuşuldu, tartışıldı. Ama Sayın Bakan’dan ne bir yalanlama geldi ne de herhangi bir beyanat. Oysa o tweet tehlikeliydi çünkü “Kadın eğer börek yapmayı bilmiyorsa, şiddete mahkûmdur, evlilikler boşanmayla bitebilir” gibi bir anlayışa yol açıyordu. Geçtiğimiz haftalarda da AKP’nin olağan genel kurulunda, İnsan Haklarından Sorumlu Başkan Yardımcılığı’na atanan beyefendinin de, “Kadınlar tecavüze uğrasalar bile kürtaj yaptırmamalılar!” türünden bir sözü yayınlanmıştı. Ben de bir radyo programının canlı yayınında, ülkenin genel halini ve kadın politikalarını eleştirirken...
Bu iki örneğe de değindiniz...
Aynen öyle! Ama nasıl değinmem!? “AKP zihniyeti işte bu!” dedim. “Tecavüz bile olsa kürtaj yapılmamalı” diyen biri, İnsan Hakları Genel Başkan Yardımcısı olarak atanıyor. Kadın Bakanlığı’na da “Börek açmasını bilmeyen kadınlar boşanmaya mahkûmdur” cümlesini söyleyen bir bakan geliyor. Bunları söyledikten iki saat sonra, Kadın Statüsü Genel Müdürü aradı. Bütün zarafetiyle dedi ki, “Bugün bir yayına katılmışsınız. Hükümetle ilgili eleştiri getirmişsiniz. Bakan’ın börekle ilgili bir tweet’inden söz etmişsiniz. Oysa, böyle bir tweet’i yok. Hakkınızda suç duyurusunda bulunabilir, lütfen bu konularda bir daha beyanat vermeyin!”
Madem tweet ona ait değilmiş, neden şimdiye kadar çıkıp, “Benim öyle bir açıklamam olmadı!” dememiş?...
Ben de aynı şeyi söyledim! “Twitter’da yapılan o yayın üzerine ben Sayın Bakan’ın herhangi bir itirazını duymadım. Keşke bu konuda bir beyanatı olsaydı...” Nitekim geçtiğimiz hafta sonu Kübra Par’a, “Ben kendim de börek yapmayı bilmem, böyle bir beyanatım olmadı” demiş. İyi de biz bunu nereden bilelim? Haksız durumda olan Bakanlık. Üstüne üstlük, tehdit olarak algılanabilecek şekilde, bu ülkenin en yüksek çatı örgütü başkanına, yani bana “Siz konuşmayın! Suç duyurusunda bulunabilinir” diyebiliyorlar...
Federasyon olarak eski aile bakanlarıyla ilişkileriniz nasıldı?
Şiddetin yasalaşması sürecinde Sayın Fatma Şahin’le çok ciddi çalışmalarımız oldu. Yasal süreci oluşturduk. Sonuna kadar tamamlayabildik mi? Hayır. Son dönemlerinde kürtajla ilgili sıkıntılar çıktı. Ama yine de kendisi sivil toplumun sesini dinler, kararlar alınırken bize danışırdı. Ne var ki, Fatma Hanım’dan sonra herhangi bir şekilde bir iletişim kuramadık, Ayşenur İslam’la da kuramadık, şimdi de kuramıyoruz. Tamamen bir iletişimsizlik söz konusu...
Bu neye yol açıyor?
Neye mi yol açıyor? Bugün 200. kadın öldürüldü. Buna yol açıyor işte. Sorunlar azalmadığı gibi şiddet oranları artıyor. Uygulanamayan yasaların varlığı çoğalıyor...
Bizimle değil, Cumhurbaşkanı’nın kızı ve Başbakan’ın eşinin derneğiyle çalışıyorlar
Peki Bakanlık sizlerle ilişki kurmuyorsa kimlerle kuruyor?
Cumhurbaşkanı’nın kızıyla çalıştılar, Başbakan’ın eşinin kurduğu dernekle çalışıyorlar. Ama çok yeni o dernekler, edinilmemiş tecrübelerle bir yerlere varmak zor tabii. Oysa biz senelerdir bu işin içinde olduğumuz için, sorunların odak noktasında bulunuyoruz. Biz ağzımı kapatalım, yargı ağzını kapatsın, e bu ülkeyi bırakalım, Patangonya mı olsun! Hayır, Türkiye Cumhuriyeti’nin kadınları olarak, sivil toplumdaki mücadelemizi sürdüreceğiz. Sayın Bakan bizi sevmek zorunda değil ama bizim gibi sivil toplumda çalışan arkadaşlarımızla çalışmak zorunda. Tabii eğer kadın sorunlarını bu ülkede gerçekten kökünden kazımak istiyorsa...
Kamuya yararlı dernek unvanımızı kaldırmak istiyorlar
Ben arkadaşlarıma, “Herhalde sıra bize geldi!” diyorum. Çünkü İçişleri Bakanlığı’ndan gelen denetçiler, “Kamuya yararlı unvanınız sıkıntı yaratıyor, kaldıracağız!” dedi. 76 yılında kurulmuş bir federasyon. 86 yılından beri Bakanlar Kurulu’nun verdiği kararla, “kamuya yararlı kurum” olarak çalışıyordu. Şimdi ne olacak bilmiyorum. Henüz elimde bir belge yok ama bu benim sivil toplum olarak sesimin kesilmesi demektir. Yine de yılmam, o zaman örgütler için konuşmam ama Canan Güllü olarak konuşmaya devam ederim!
AYRIMCILIK DEĞİL Mİ?
Türkiye, AKP’den oluşmuş bir siyasal parti hükümranlığı değil. Çeşitli partilerden oluşmuş ve sosyal alanda da kadın hareketinin güçlü olduğu bir ülke. Sadece kendi yandaşlarıyla ilerlemek nasıl açıklanabilir? Bu bir ayrımcılık
değil mi?
BAĞIRSAYDIN TECAVÜZ OLMAZDI SEN SUÇLUSUN!
Artık öyle bir ülke olduk ki, tecavüz mağduru kadına, yargıda, “Bağırsaydın tecavüz olmazdı, o yüzden sen suçlusun!” denilebiliyor. Bu tür olaylar için sivil topluma da danışılsa, Kadın Politikaları Bakanlığı, Adalet Bakanlığı’nı arasa, tecavüzün her türünün suç olduğunu, bağırmanın o an için gerekli bir refleks olmadığı anlatılabilse... Ama yok! Bu ülkedeki kadın hareketini ve sivil toplumu hiçe sayıyorlar!
Fotoğraf: Rıza ÖZEL
Paylaş