Paylaş
Ama hiç patronluk taslamıyor. Tatlı ve yumuşak ama gücünü hissediyorsunuz.
Her şeyin onun kontrolünde geliştiğini de. Fakat “sinir demir lady”lerden olmamış. Erkekleşmemiş...
*
Fotoğraf: Mustafa Seven |
Anteplisiniz...
- Evet. Hem de 40 yıldır...
Eğitim?
- Kız lisesinde okudum, okul birincisiydim. Sonra ODTÜ ekonomiyi kazandım. ODTÜ’den “şeref derecesi”yle mezun oldum.
Küçükken ne olmayı hayal ediyordunuz?
- Ne yaptığımın önemi yok, yaptığım her şeyde başarılı olmak istiyordum. Bu da gökten zembille inmiyor, yetenek filan da bir yere kadar. Hayatımın her döneminde çalışkan oldum. Aşırı çalışkan...
KADIN OLSAM DA BAŞARACAĞIM
Bu aşırı çalışkanlık neden?
- Bilmem, belki de kadın olmanın getirdiği bir şey. Antep gibi bir yerde büyüyorsunuz, 5 tane abiniz var, “Ben kadın olsam da başaracağım” diyorsunuz. Bir de biz, “anaerkil” bir aileyiz. Annem müthiştir. 7 çocuğu bir arada tutmuş, onları motive etmiş ve okutmuş. İlerleyen dönemlerde kitap yazacak olsam annemi yazmak isterim, benim koşullarım annemde olsaydı çoktan beni sollamış olurdu...
Aile firmanız “Şölen” kaç yıldır var?
- 25 yıldır. Kurulduğunda ben üniversiteye yeni başlamıştım. Sanayici bir aileyiz, hiçbir zaman kazandığımız parayı yiyelim, içelim derdinde olmadık, hep “İşi daha nasıl büyütürüz”ü düşündük. Başardık da, 25 yılda inanılmayacak yerlere geldik.
ODTÜ’den mezun olunca direkt aile şirketinde mi çalışmaya başladınız?
- Hayır. 3-4 yıl başka yerlerde çalıştım. Sonra bir gün şirkete geldim, bir faksla karşılaştım, o faksa cevap verdim. Veriş o veriş, o günden beri şirketteyim.
O zaman abileriniz mi yönetiyordu?
- Evet.
Nasıl oldu da siz CEO oldunuz?
- Adım adım, yavaş yavaş oldu...
EN TUTKULU, EN ARZULU BENDİM
Yoksa siz, 5 erkeği ekarte mi ettiniz!
- Yok canım öyle değil. İhracatta çalışmaya başladım. Maliye ve bütçe tecrübem de olduğu için başarılı oldum. Kısa sürede Türkiye’nin en fazla çikolata ihracatını gerçekleştiren firma haline geldik. 13 yıl boyunca ihracatla uğraştım, o sırada CEO, abimizdi. 4-5 yıl önce, kurumsallaşmaya karar verdik. Dışarıdan danışmanlar tuttuk, onlar başka firmaların kurumsallaşma deneyimlerini anlattılar. Ailemizin her bir bireyi, bir alanda çok iyiydi, biri satışta, biri finansta, ben ihracatta. Kurumsallaşırken bu bilgilerin çöpe atılmaması gerektiğine karar verdik. CEO’nun da aileden biri olması daha uygun bulundu.
İyi de neden siz?
- Herkes olabilirdi ama galiba en tutkulu, en arzulu bendim.
Kocanız duruyor mu Elif Hanım?
- (Gülüyor) Yok, durmuyor! Ama “Şölen”e geldiğimde de yoktu. Hayatım boyunca bütün fokusum, işim ve kızım oldu.
Kızınız itiraz etmiyor mu, “Yeter anne! Hep çikolata, hep çikolata!” diye...
- Yok hayır, çok yoğun bir tempoyla çalışmamama rağmen akşam asla mesaiye kalmam. Bazı şeyleri dengelemeyi öğrendim. Kızım da 16 yaşında. O da hayatta mutlu olmanın, yaptığın işi tutkuyla yapmaktan geçtiğini biliyor...
Bir tek tutkulu aşk yaşamıyorsunuz!
- (Gülüyor) Valla, onu kimse bilmez! “Yaşamadım” diyemem. Yaşamamış olmak da istemezdim...
ERKEKTE KAS DEĞİL BİLGİ SEVERİM
Peki Biscolata erkeği seçimlerinize bakınca, sizin kendi tercihiniz de kaslı erkekten yana mıdır?
- (Gülüyor) Benim için mühim olan “bilgi”...
Bütün bu Biscolata erkekleri, kampanya, takvim, gayet esprili ve bu ülke için yeni. Kaç şirket, kadınlara seksi erkek takvimi yaptı? Ve siz Antepli bir aile şirketisiniz, ailede kim bu kadar vizyoner...
- Hepimiz. Toplumsal değerlere saygı duymak kaydıyla yeniliklere çok açığız.
Suratını asıp, “Bize yakışmaz çıplak erkek takvimi! Şık bir ajanda verelim” diyen olmadı mı yani? Bir büyük amca filan...
- (Gülüyor) Şirket stratejilerimizi akrabalarla tartışmıyoruz! Onlardan onay da almıyoruz! Zaten toplumsal değerlerimize aykırı düşecek şeyler yapmıyoruz. Biz sadece yaratıcı ve farklı olmaya çalışıyoruz...
Paylaş