Paylaş
127 bin ürün ve 250 mağaza hizmetinizde. Sloganları, “Evden çıkmadan çarşıya çık!” Daha da ileri gidip, suyun altında 135 saatle dünya rekoru kıran dalgıç Cem Karacabey’e, yeni rekor denemesi için sponsor oluyorlar. Karacabey, Guinness Rekorlar Kitabı’nda kayıtlı bir rekortmen. Bu defa 192 saatlik denemesiyle, inşallah bir kez daha girecek. Ve bize suyun içinde bile alışveriş yapılabileceğini gösterecek.
Caddebostan’da kurulan 80 tonluk dev akvaryumda, sekiz gün yaşayacak. Suyun altında neler neler yapacak: Yemek yiyecek, futbol maçı yapacak, bisiklete binecek, tavla oynayacak, satranç oynayacak, tuvalet ihtiyacını giderecek, uyuyacak… Ve yenicarsim.com’dan bol bol sanal alışveriş yapacak. Yaşayacağı maceranın tümü yenicarsim.com’un Facebook sayfasından canlı izlenebilecek. Dileyenler de onu su altına ziyaret edebilecek. Nefesler tutuldu çünkü suya girdi bile. Ona bu zorlu rekor denemesinde iyi şanslar diliyoruz…
CEM KARACABEY 135 SAATLE KIRDIĞI SUALTINDA YAŞAMA DÜNYA REKORUNU GELİŞTİRMEK İÇİN YENİDEN AKVARYUMDA
- Suyla tanışmanız ne zaman, nasıl oldu?
- Sene 78... Menekşe, High Life plajı. Basamakları vardır o plajın, ben de orada oynuyorum. 6 yaşındayım. Ayağım kaydı, denize düştüm. Cup! Suyun altındaydım. Aşağıda sesler duymaya başladım. Gözümün önünden balıklar geçiyor. O zaman Marmara tertemiz tabii. “Aaa” dedim, “Balıklar konuşuyor…” Büyülendim! Sonra nefesim bitti, basamaklara tutundum, yukarı çıktım. Anneme doğru koşmaya başladım. Koşarken de, “Anneeee, balıkların sesini duydum!” diye bağırıyorum. O da bana hem sarıldı, hem kızdı, “Evladım, neredeyse boğuluyordun!” diye. Suyun altındaki güzelliği işte o gün keşfettim.
- Ne ifade ediyor su sizin için?
- Su, bir var oluş hikâyesidir. Anne karnında başlar, ölüme kadar devam eder.
- Ailede denizci filan var mı?
- Var var, dayım gemici ve dalgıçtı. Rol modelim dayımdır. Nitekim ben de gemilerde çalıştım. Uzun bir süre müzikle uğraştım. 89’da bir hip-hop albümü çıkardım. Ama hayatım boyunca sudan uzak duramadım. Dayım boks yapıyordu, ben Uzakdoğu sporlarına merak saldım. Tabii bu arada dalmaya hep devam.
- Hayatınızı dalarak mı kazanıyorsunuz?
- Evet. Ama bu rekor denemelerinin parayla âlâkası yok…
- Neyle var?
- Kalıcı olmakla, ölümsüz olmakla! Kaç kişi tanıyorsunuz Guinness Rekorlar Kitabı’na girebilmiş olan. Rekor kırmak başka, o kitaba girmek başka. Ben kendimi Beylikdüzü Sualtı Sporları Dünya Rekortmenleri Kulubü’ne adadım. Orada dalış eğitmenliği yapıyorum.
- Emekli sualtı komandosu Namık Ekin’in anladığım kadarıyla sizin hayatınızda çok önemli yeri olan biri…
- Evet. 2003’te tanıştık. O benim idolümdür. Ondan pek çok şey öğrendim, esas olarak da rekor kırabilmek için gereken azmi ve disiplini. 2009’da beni veliahtı ilan etti. “Yüzlerce adam tanıdım, Cem gibisi yok” dedi; “At gibi bacakları, keçi gibi inadı var. Kafaya koyduğu zaman da yapmayacağı şey yok!” Bir önceki rekorumda da, Namık Hoca, bana tam destek oldu. Hakkı ödenmeyecek bir insan. Türkiye’nin en büyük spor duayenlerinden.
- Altı gün suyun altında yaşayarak, dünya rekoru kırdınız, şimdi sekiz günlük bir rekor kırmaya hazırlanıyorsunuz. Karınız ne diyor bu işe, yüreği ağzına gelmiyor mu?
- Gelmez olur mu, geliyor. Ama çok güvenilir bir ekiple beraberiz.
- Bir de kaza geçirmişsiniz…
- Evet, görünmez kaza! Az kalsın ölüyordum. Yemek tüpünün vanası yanlış takılmış, fırladı, gırtlağımdan girdi, çenemi dağıttı. Kulağım parçalandı, elim kopuyordu. Doktorlar, dalış hayatımın bittiğini söylediler.
- Eeeee?
- O sıralarda da Namık Hoca’yla su altında en kısa sürede en uzun mesafe yüzmeye hazırlanıyorduk. Tabii bir anda, 86 kiloyken 70’e düştüm. Yemek yiyemiyorum, hiçbir şey yapamıyorum. Ama bende pes etmek yok. Benim inancıma göre, bir insan bir şeyi yapmak isterse ona kimse engel olamaz! Doktorlardan gizli, kazadan bir buçuk ay sonra dalışlara başladım. Üç ay sonra normale döndüm. Kulak zarım iyileşti. Bir sene sonra dünya rekortmeni oldum. Rekorlar kitabına giren ilk ve tek Türk sualtı sporcusuyum.
- Guinness rekoru kıran başka dalgıçlar da var…
- Var da, kitaba giremedi onlar. En enteresan rekorları kitaba alıyorlar.
BEN BALIK BURCUYUM YÜKSELENİM DE BALIK
- Ne hissediyor insan o havuzun içinde?
- Manyak bir ego tatmini, tavanda bir adrenalin... Hırs, azim, disiplin… Kendi sınırlarının farkına varıyorsun, müthiş bir şey!
- İnsan parmağını bile çıkarmadan suyun içinde nasıl okadar kalır? Üşümez mi?
- Bir önceki rekorda, tabiri caizse it gibi titredim. Çünkü ensemden içeri su girdi, sıcak tutması gereken elbise, tam tersine soğutmaya başladı. Suyun altında zatürree bile olabilirdim. Ardından elbiseyi değiştirdim, ıslak elbiseye geçtim. Bu sefer bedenim suyla temas ettiği için, kemik ağrıları başladı. Bu ağrılarla mücadele ettim. Ama sonuç, her şeye değer.
- İyi de biz balık değiliz…
- Sizi bilmem ama ben balık burcuyum, yükselenim de Balık, doğuştan balığım ben!
- Altıncı gün alelacele çıkarıyorlar sizi…
- Evet. Ben enerji tasarruf etmek için, minimum hareket ediyordum. Beni öyle hareketsiz görünce Hoca hoşlanmadı bu işten. “Yoruldun, çık mık” dedi. Ama ben yine de ayaklarımın üzerinde çıktım sudan.
- Nasıl yani?
- O kadar zaman suda kalınca, kaslarınız iflas ediyor tabii, sizi sedyeyle çıkarıyorlar. Ben yürüyerek çıktım.
- Suyun içindeyken, dışarıdakilerle nasıl anlaşıyorsunuz?
- Özel bir sualtı alfabemiz var. Ekibin tamamı biliyor.
- İnsanların sizi suyun altında yaşarken seyrediyor olması, rahatsız etmiyor mu?
- Tam aksine. Onlar seyretmezse ben biterim! Benim en büyük desteğim insanlar. Onlardan aldığım enerjiyle, aşağıda yaşayabiliyorum. Bir bakıyorum biri açmış ellerini dua ediyor, bir bakıyorum birisi gülüyor, el sallıyor. Seni izleyen olmazsa sıkılırsın…
- Müthiş kendinize güveniniz var. “Benim yapamayacağım hiçbir şey yok” demek, megaloman yapmaz mı insanı?
- Megalomanım zaten! Ama kendi sınırlarımı biliyorum. En önemlisi bu. Neyi yapıp neyi yapamayacağımı. İşkembeden atmıyorum, hayati bir risk almıyorum.
- Neler yapabiliyorsunuz su altında?
Yemek yiyebiliyorum, su içebiliyorum, uyuyabiliyorum, her türlü şaklabanlığı yapabiliyorum ve temel ihtiyaçlarımı giderebiliyorum.
- Nasıl yiyorsunuz?
- Ağzınızdan hava çıkarırken, içeri yemeği atıyorsunuz ve yemeye başlıyorsunuz. Anlatımı basit, uygulaması zor. Tavsiye etmem, boğulma riski var.
- Neler yiyorsunuz mesela?
- Ooooo! Tavuktan, köfteye, beyaz peynirden, kaşara, sucuğa kadar her şeyi.
- Kilo veriyor musunuz?
- Çok değil, geçen sefer sadece iki kilo verdim. Valla, yaprak sarmalarını filan götürdüm durdum. Beni izleyecek olanlar, yanlarında yaprak sarması getirirlerse, çok makbule geçer.
“Yemek tüpünün vanası yanlış takılmış, fırladı, gırtlağımdan girdi, çenemi dağıttı. Kulağım parçalandı, elim kopuyordu. Doktorlar, dalış hayatımın bittiğini söylediler”
EN ZORU SUYUN ALTINDA UYUMAK
- Anlaşılmadığınızı düşündüğünüz oluyor mu?
- Yok yok. Herkes yaptığım şeyin, değerini biliyor aslında. Zor olduğunu da biliyorlar.
- Neden kas erime egzersizleri yapmak zorundasınız?
- Uzay hastalığı nedeniyle. Astronotların da başına gelir, yerçekimsiz ortamda kaslar erimeye başlar. Sudan ayaklarınızın üstünde çıkabilmeniz için egzersiz yapmanız gerekir.
- Uyku peki?
- Haaaa işte, en zor kısmı burası. Normal regülatör kullanıyorum ve yüzükoyun yatıyorum. O zaman da, ister istemez dudaklar aralanıyor ya da regülatör ağzınızdan düşüyor ve su yutmaya başlıyorsunuz. Uyanıyorsunuz doğal olarak. Geçen rekorda uyku dediğin en fazla dört-beş saat. Eşimin dizinin üstünde yattım, bacağının üstüne kafamı koydum. O saçımı okşarken ben de uyumaya çalıştım.
- En büyük destek eşiniz o zaman…
- Her zaman o. Geçen sefer de baktım suratını astı, asmasa hayatta 135. saatte çıkmazdım. Onun ya da bir başkasının havuza gelmesi serbest. Onun gelmesi tabii bana ayrıca bir destek.
- Çocuğunuz var mı?
- Yapamıyoruz çünkü vakit yok! Bu arada biz, nikâhımızı suyun altında kıydık. Evraklar filan hep suyun altında imzalandı. Eşim hamile kalınca, bebeğimizi de suyun altında doğuracak inşallah!
- Eşiniz dalmayı biliyor muydu, siz mi öğrettiniz?
- Ben öğrettim. Önce hocası sonra kocası oldum!
- Tuvalet ihtiyacınızı nasıl gideriyorsunuz?
- Superman filmini izlemişsinizdir. Ya da Rocky, Rambo… Onları kaç defa tuvalette gördünüz? Hiç görmediniz değil mi? Benimki de aynı hesap. Süper kahramanlar tuvalete gitmez.
- Bu işi yaparken karşılaştığınız en büyük engel uyuyamamak ve kas erimesi öyle mi?
- Evet. Bir de ağrılar kısmı var…
- O neden oluyor…
- Suya kuru elbiseyle giriyorsunuz, üç- dört gün üzerinizde o oluyor, sonra o ıslanıyor, suyun içinde onu değiştiriyorsunuz. Ve tabii ondan sonra vücudunuz suyla temas etmeye başlıyor, bu da ağrılar demek. Mantarlaşmayla beraber, romatizmal ağrılar baş gösteriyor.
- Oooo fenaymış! Niye elbise değiştiriyorsunuz?
- Bazı ihtiyaçlar için…
- Ha şimdi anladım. Size iyi şanslar diliyorum bu rekor denemesi için. Bayağı zorlu bir mücadele.
Paylaş